Hakan Şükür, Arif
Erdem,
Hakan Ünsal,
Taffarel, Bülent Kormaz,
Hagi,
Ümit Davala,
Hasan Şaş,
Okan Buruk,
Ergün Penbe ve diğerleri.nBu isimler hem
Galatasaray camiası için hem de Türk
futbolu için çok şeyler ifade ediyor.
Onlardan bir tanesi var ki, düzgün karakteri, ağırbaşlılığı ve oynadığı futbolla şimdiki zamanlarda okullarda
ders diye okutulmalı.
Hakan Ünsal…
Her zaman, herkese karşı olan saygılı duruşu ile takdir gören
efsane futbolcunun en büyük isyanı
Florya’da artık sevgi-saygı alışverişinin kalmamış olması.
Özellikle sarı-kırmızılı
takımın son 3 yılda yaşadığı büyük sorunlarda baş kahraman olarak gördüğü Adnan
Polat’ı, “Galatasaray’ın kimyasını bozdu” diyerek tanımlıyor.
İşte sarı-kırmızılı takımın efsane
oyuncusu,
Hürriyet Gazetesi Yazarı Hakan Ünsal’ın çok özel açıklamaları…
“FATİH HOCAYA YARDIMCI ETKENLER LAZIM”
Fatih hocanın geçmiş dönemlerdeki yanlışlarından sıyrılıp yeni bir kimlikle başlaması gerektiğini söylemiştim. Hocada bu değişimi görüyoruz. Bu değişim ekibinden başladı,
transfer anlayışına kadar geldi. Hoca da bu değişim var ama sonucunu almamızı sağlayacak olan ‘
yönetim’ olacak. Fatih hoca çok tecrübeli ama elindeki kadro iyi olmazsa hiçbir hocanın iyi işler yapacağını sanmıyorum. İyi hocaları çok daha iyi yapan, elindeki oyunculardır. Hocanın etkisini görmek için ihtiyaç olan transferlerin hepsinin yapılması gerekiyor. Saha içindeki değişimin olup olmadığını görmek için ona yardımcı yan etkenlerin olması gerekiyor.
“TERİM, POLAT’I KİBARCA REDDETTİ”
Fatih
Terim’in,
Adnan Polat’ın teklifini kabul etmeyip
Ünal Aysal’ın teklifi ile geri gelmesinin sebebinin ailevi olmadığı kesin. Burada hoca nazikçe Adnan Polat’ı reddetti. Hem hocanın Adnan Polat’la çalışmak istemememi hem de Galatasaray’ın o dönemdeki durumu ile alakalı. O dönem gerçekten büyük bir riskti. Geldiğinde her şey kötü gider olaylar senin üzerine kalabilir. Ya da çok iyi işler yaparsın 1 numara olursun. Hoca bu riske girmek istemedi. Hoca kalkıpta “Sen varken, senin yönetiminle çalışmam” diyemez. Bu kibarca reddetme halidir.
“GALATASARAY’IN KİMYASINI ADNAN POLAT BOZDU”
Hagi, Kimyası bozulmuş, atomlarına kadar parçalanmış bir takımın daha ne kadar kimyasını bozacak? 3 yıldır zaten kimyası bozula bozula bir araya gelemeyecek duruma geldi. Bu 3 yılın sonundaki her şeyi Hagi’ye yüklemek haksızlık olur. O zaman geçmişe bakarsak çok fazla şey çıkar ortaya. Adnan Polat’ta yavaş yavaş
itiraf etmeye başladı. Galatasaray’ın asıl kimyasını bozan Frank
Rijkaard olmuştur. Bu
sezona onunla başlama kimyanın bozulmasındaki en büyük sebepti. Bunların kararını veren kim? Adnan Polat. Dolayısıyla Galatasaray’ın kimyasını bozan kendisidir. Bu 3 yılın hesabını kendisi vermesi gerekiyordu. Bence de verdi zaten. Olması gerekenler oldu. Hagi veya bir başkasını suçlamasın.
“BİZ FLORYA’YA GİRMEYE KORKADIK”
Eskiden Florya’ya girmeye korkulan bir ortam vardı. Biz Florya’ya girmeye çekiniyorduk. Girdiğin zaman garip garip bakarlardı. Biz Florya’yı bu 3-4 yıl içinde evimiz olarak göremedik. Orada yaşayanların hiçbirinde sevgi saygı alışverişi yok. Onu da geçiyorum, artık insanlar birbirinin ardından
küfür eder hale gelmiş. İşin içinde
disiplin yok. Florya bozuldu mu Galatasaray bitmiş demektir.
Hocanın yapmak istediği önemli bir şey var. Orada komple bir
temizlik yapmak. Oranın baştan aşağı değişmesi lazım. Mesela Taffarel: Çok iyi bir
kaleciydi, iyi de bir kaleci antrenörü olacaktır. Ancak benim için orası hiç de önemli değil. Önemli olan
personel ve futbolcularla olan muhabbeti, esprileri, oranın havasını değiştirmesi birinci dereceden önemli. Hasan Şaş ve Ümit Davala da oyuncuların saygı duyacakları isimler. Florya’da herkesin kendi odası var. Eğer bir takım olacaksan bir arada olacaksın. Grupçuluk yapacaksın. Bir odada 3-5 kişi bir arada olmalı.
“BÖYLE GİDERSE ÜNAL AYSAL’A FAZLA DAYANMAZLAR”
Başkan ilk geldiğinde çok güçlü sinyaller veriyor ama şimdi çekmemeye başladı. Biraz sıkıntı var. Yeni olduğu için fazla da dile getirilmiyor. Borçları mazeret olarak öne sürerse herkes ona bir ‘dur’ der. Buraya gelirken borçların durumunu biliyordu. Herkes de biliyordu. Bunları bilerek geldi. Şunu derse tamam: “Ben Mayıs’ta geldim, daha yeni yeni çalışıyoruz.”
Ünal Aysal’ı neden
tercih ettik? Ünal Aysal gerekirse fazla paralar vererek transfer yapacak. Artık çok net bir noktaya gelindi. Başkan masaya para koymak zorunda. Şimdiye kadar olanlardan daha da fazlasını koymak zorunda. Bugüne kadar da hangi
yönetici oraya para koymuş da alamamış, elbet alacaksın. Şu anda çok yanlış bir süreç işliyor. Şu ana kadar Galatasaray’ın 3 tane daha
yabancı alması gerekiyordu. Galatasaray oyuncuların
bonservislerine bakmamalı, paraları biraz daha aşağı çekmeye çalışmamalı. Galatasaray, gerekirse yüksek bonservis bedeli verip oyuncu almak zorunda. Kimsenin 1-2 sene beklemeye tahammülü yok.
Nokta transferler yapılmalı ki olayların dönüşü olsun. 1 hafta içinde 3-4 yabancı oyuncu alınmalı. Başkandan beklenen şu: Parayı basacak, oyuncuyu getirecek. Hem sana maddi gelir yaptırabilecek oyuncular alacaksın hem de sana senede 5-10 maç kazandırabilecek düzeyde oyuncular alacaksın. Gerekirse 20 milyon
Euro bonservis bedeli vereceksin. Taraftar Adnan Polat’a 3 yıl dayandı, böyle giderse Ünal Aysal ve yönetimine daha kısa sürede tepki koyarlar.
“TRANSFER – TRANSFER – TRANSFER”
Selçuk tamam. Galatasaray’ın tam ihtiyacı olan bir oyuncu. Çok ihtiyaç duyulan bir transfer. Yanına bir oyuncu daha bulunmalı. Ama bu Ceyhun değil. Bunun yanı sıra Ceyhun, Fatih hoca ile çok kademe kaydedebilecek bir oyuncu. Galatasaray’da birkaç tane böyle oyuncu var. Mesela Pino. Selçuk’un yanına önemli bir oyuncu almak lazım. Trabzon
spor Zokora’yı alabiliyorsa sen de daha iyisini alabilecek isme, potansiyele ve paraya sahipsin. 5-6 çok iyi oyuncu alınmalı. Başkanın geldiği günden bu yana verdiği
mesaj “
Başarı Başarı Başarı” Taraftar da diyor ki: “Transfer Transfer Transfer”. Başarı elde etmek için transfer lazım. Tamam hoca geldi. Onun yanında iyi oyuncular da getirmezsen Galatasaray değişen pek de farklı bir şey olmaz.
“DROGBA’YA 30 MİLYON EURO VERİLİR”
Drogba olursa süper olurdu. Gidersin 3-4 oyuncuya 30 milyon Euro verirsin ama git sadece Drogba’ya 30 milyon Euro ver. Bu oyuncunun her konuda sana getirisi olur. İzledikleri politikayı transferlerle göreceğiz. Galatasaray’ın Drogba’yı alacak kapasitesi var.
Chelsea 15 isterse sen 20 verirsin, Drogba 3 isterse de sen 5 verirsin. Yazılan isimler kaliteli isimler.
Reyes çok etkili bir oyuncu.
Forlan da bir enteresanlık var. Dönem dönem ortada olmayan bir futbolcu.
Türkiye Ligi çok sert bir lig. Forlan gibi oyuncular biraz kaçak oynayabilirler. Ben önümüzdeki yıl Galatasaray’da yine en çok golü atacak oyuncunun Milan
Baros olacağını düşünüyorum. En fazla golü o atar birinci forvet yine o olur.
“ARDA’YI ÖNE ÇIKARTIP ARKADAN İZLEDİLER”
Arda ile ilgili özellikle geçen sezon hep gitmesini istiyordum. Ana sebep, bu yönetimin devam edecek olmasıydı. O anlayış olduğu sürece Arda sürekli tokat yemeye devam edecekti. Bu sene büyük farklılık var. Arda ile ilgili en önemli farklılık
Fatih Terim. Arda, Galatasaray için önemli bir figür. Kötü giden dönemde gelen tüm tepkileri ilk yiyen Arda oldu. Ancak onun
kariyer planlamasını yapanlar da arkadan çok güzel seyrettiler. Arda’nn tek yapamadığı şey bu kötü gidişatın hepsinin yükünü kaldırmaya çalışmasıydı. Yapamazsın, kaç kişiye
cevap vereceksin ki. Herkes Arda’yı ön plana bıraktı, arkaya geçti ve çok güzel izledi. Arda da
doğal olarak bunları kaldıramadı. Bu kötü dönemin sonrasında “Gidiyorum” demesi doğru. Şimdi Arda, Fatih Terim gibi çok önemli bir ismin arkasında olacak. Galatasaray kötü gidecek bir dönemde Arda, ikinci ya da üçüncü tepki görecek kişi olacak. Arda’nın önünde artık dalgakıran var. Geçen yıl ki takımlarda sadece Arda’nın performansı vardı. Şimdi ise Selçuk, Arda için çok büyük bir artı. Forvet alırsan, arkaya adam alırsan Arda’nın performansı
tavan yapar. Kalması daha mantıklı bir durum. Önümüzdeki yıl çok daha iyi oynayan, performansı ile tavan yapan bir Arda, değil
Atletico Madrid’e Chelsea’ye bile gider. Ancak tabii kendisi için en doğru kararı o verecek.
“FENERBAHÇE, ARDA İÇİN 50 MİLYON EURO VERİRSE…”
Galatasaray’dan direkt
Fenerbahçe’ye geçişler özellikle Arda gibi oyuncular için olmaz. Bu işler genelde Emre’nin yaptığı gibi olur. Arda gider, 5-6 yıl Avrupa’da oynar. Ondan sonra Türkiye’ye geleceği zaman önce Galatasaray ile görüşür, olmazsa da Fenerbahçe’ye gidebilir. Galatasaray benim seni alacak durumum yok derse ne olacak? Ancak direkt Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye olmaz diye düşünüyorum. Ancak burada şöyle bir nokta var. Fenerbahçe 50-60 milyon Euro verirse kimse bir şey diyemez.
“HAKAN ŞÜKÜR’ÜN TFF BAŞKANI OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Ben Hakan Şükür adına çok mutlu oldum. Hakan Şükür için
Spor Bakanlığı, ilerideki hedeflerden bir tanesi. Ben hatta daha da ilerisi olacağını düşünüyorum. İleri de Türkiye Futbol
Federasyonu Başkanı bile olabileceğini düşünüyorum. Birkaç yıllık periyotta işin alt yapısını öğrenir, sonrasında da spor bakanlığı olabilir ama benim onunla ilgili düşüncem kesinlikle Federasyon Başkanlığı.
“GÜMÜŞDAĞ, AYDINLAR’DAN SONRAKİ TFF BAŞKANI’DIR”
Göksel Gümüşdağ ve Mehmet Ali
Aydınlar’ı yan yana koyduğumuz zaman Gümüşdağ,
genç bir arkadaşımız. İyi ve doğru işler de yapıyor ama ikisi yan yana gelince, Federasyon Başkanlığı’nın biraz daha ağırlığı olan, orada oturduğunda tavırları ve fiziki duruşu ile o kişinin oraya yakışması gerektiğini düşünüyorum. Göksel’in oraya yakışmadığını söylemiyorum. Ancak Göksel daha böyle genç ve oraya gelmesi için birkaç yıl daha geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Göksel Gümüşdağ,
Mehmet Ali Aydınlar’dan sonraki TFF Başkanı’dır. 4 – 5 yıl sonra
seçim olduğunda Göksel Gümüşdağ
aday olarak girecektir. Bu süreçte işlere daha fazla hakim olacak, ilişkileri daha da gelişecek ve herkesin kabul ettiği bir isim olacak. Karşısına diğer bir aday olarak da Hakan Şükür gelebilir. Kısacası o dönem çok önemli iki aday olacaktır.
“AYDINLAR’IN F.BAHÇE’YE YAKIN OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM”
Mahmut Özgener de sakin bir adamdı ama yeri gelince o da kırdı zincirlerini. Bizim konuşmamız gereken, yeri geldiğinde Mehmet Ali Aydınlar da patlayacak mı? Neden bir gün gelip de kulüplere patlaması gerekiyor. Bunun olmamasını da sağlayacak olan kulüp yöneticileri. Mehmet Ali Aydınlar üzerinde şu anda hem fikir.
Kulüp başkanları kendi menfaatleri kaybolduğu zaman federasyona saldırıyorlar. 10 yıl önce bu olaylar etkili oluyordu ama artık buna kimse inanmıyor. Hatta kendileri bile inanmıyor. Bu kadar kulübün desteğini alan bir Mehmet Ali Aydınlar’ın kalkıp da sponsoru olduğu için Fenerbahçe’ye
destek olacağını düşünmüyorum. Hatta böyle durumlarda genelde tersi bir durum çıkar. “Aman beni daha yakın görmesinler” ister. Sıkıntı olacaksa şimdi olsun,
itiraz edecek olan varsa şimdi etsin. Şimdi bir şey demeyen de daha sonra kalkıp konuşmasın. Sonra ona derler ki “Sen neredeydin bu adam seçilmeden önce”.
“KİRLİ OLAN LİG KİRLİ DİYENLERDİR”
Lig kirli diyenler kişilerdir kirli olanlar. Bu açıklamaları yapanlardır asıl kirliler. Ligin kirli neyi var. O zaman ortaya
delil koysunlar. Birine çamur atarken unutma ki sen buradan kolay kurtulamazsın. Hakemler hata yapmıyor mu yapıyor. Diyelim ki Mahmut Özgener Fenerbahçe’ye yakın. Neden o zaman kaçan şampiyonlukta yardımcı olmadı. Ya da Galatasaray’a yakın. Neden Galatasaray bu durumda. Konu dönüp dolaşıp yöneticilere geliyor. Bir şeyleri kaybettiklerinde koltuklarını koruma amacıyla bu tarz şeyler yapılıyor. Bu işin çözümü şu:
Cezalar... 5 yıl öncesine kadar herkes küfür ediyordu. Şimdi yok. Belli bir şeyleri disiplin altına almak istiyorsak cezaları çok ağırlaştırmamız gerekiyor. Yorumculara kadar herkese ceza vermeliyiz. Bir şeyleri söylüyorsan kanıtlayacaksın. Yönetici de ceza alacak, futbolcu da alacak yorumcu da alacak.
“GALATASARAY’IN ŞAMPİYONLUĞUNU ZOR GÖRÜYORUM”
Basketbol serisi büyük sürprizlerle sürüyor. Galatasaray kaybetti gibi gözüktü. Son maçta özellikte Fenerbahçe’nin nasılsa kazandık havası ile oynadığını düşünüyorum. Galatasaray’ın işi kolay değil. Fenerbahçe’de son maçın
Sinan Erdem’de olacağının rahatlığı var. Fenerbahçe’de yetenekli oyuncular çok fazla. Bir tarafta bireysel yetenekli oyuncular var. Bir tarafta da beraber oynamaya çalışan, yüreğini ortaya kalan oyuncular var. Galatasaray’ın şampiyonluğunu zor görüyorum.
Hakan Ünsal ile bir araya gelmişken eski günleri yad etmeden de olmaz. İşte Hakan Ünsal’ın hiç unutamadığı iki anısı…
ŞENSAZ’IN BÜLBÜLERİ
Bizim meşhur
Silivri toplantımız vardır, o çok kötü gittiğimiz dönemde. Hoca Silivri’ye getirdi bizi. Orada
kamp yapacağız diye. Toplantı yapıyor hoca, biz de hoca kafamız dağılsın diye bunu yapıyor sanıyoruz. Toplantıya geldik, hoca içeri girdi ve bir başladı ama o ne başlamak. Ortalığı kasıp kavuruyor.
Suat Kaya’ya döndü: “Sen ‘Memur Suat’, sabah gelip
akşam gidiyorsun, memur gibi yaptığın bir şey yok. Ne olacak bu durumun” dedi. Biz de zaten suratlar hemen düştü. Oradan hemen bize atladı. “Siz Şensaz’ın Bülbüleri.. Siz hiç üzülmez misiz? Her şeye gülüyorsunuz” Oradan herkese geçti, perişan etti bizi. Sonradan nedenini anladık. Bir maçta Okan - Arif kulübede, ben sahadayım. Bunlar gırgır şamata yapıyor. Sonra berabere olunca hemen koltuklarına yaslanıyorlar. Tam böyle Okan bir şeye gülerken hoca bunu yakalıyor. Ondan sonra işte bu Şensaz’ın Bülbülleri muhabbeti çıktı.
“6-0’LIK MAÇTAN SONRA…”
6-0’lık maçtan dönüş yapıyoruz. Arabada çıt yok. Boğaz Köprüsü’nden falan geçtik. Fenerbahçeliler
ayran falan atıyorlar. Biz tabii perdeleri çektik yolumuza devam ediyoruz. Mecidiyeköy’ün oraya geldik bir anda koca
otobüs sağ-sol yapmaya başladı, hızını arttırdı. Biz de korkmaya başladık, otobüs yan yatıyor falan. Böyle ayağa kalktık, “Yav ne oluyor” falan dedik. Önde bir
araba var, küfür etmiş, bizim
şoför de onu kovalıyor. Biz de ayaktayız ya “Ne oluyor ya, yavaş olun” falan dedik. Hoca döndü “Oturun lan yerinize” dedi. Biz anında yere çöktük, arka tarafta bir tane kafa kalmadı.
Hürriyet