'Müthiş
taraftar potansiyeliyle sorumluluk duygusu pekişirse,
Fenerbahçe yeniden
şampiyonluk yarışının en büyük ortaklarından biri haline gelir”
Ukalalık olmasın ama Fenerbahçe’nin oynadığı
futbolla orantılı olmayan sonuçlar çıktı ortaya. Sarı-Lacivertli
ekip, birçok maçta iyi oynadı ama kazanamadı. Oysa
Galatasaray, kötü oynadığında da kazanmasını bildi. Bu anlarda şansı
yardım etti. Şu bir gerçek; Fenerbahçe’nin kadrosunda
Güney Amerikalı kırılgan
oyuncu sayısı çok. Teknik kapasiteleri yüksek ama günümüz futboluna uymayan bir yapıları var. Bu kırılgan oyuncuların, üst üste maçlardan sonra yaşadığı performans düşüklükleri, başta Emre olmak üzere üzerine fazla yük binenlerin, aşırı yorulmasına ve sinir sistemlerinin bozulmasına neden oldu. Bu da
takım performansını düşürdü. Baştaki hoca
Alman ama kadro yapısı bunun tersi. Bu da taraftarın beklediği temponun istikrarlı olmasını engelledi. İdmanda bile bu tempoyu vermeye çalıştığınız oyuncu grubunun, bunu alması lazım. Futbolcuların, birçok maça yorgun çıktıklarını düşünüyorum. Bu, sonunda
psikolojik yorgunluğa dönüşüyor ve sakatlıklarla kartları getiriyor.
‘Hocaya güven azaldı’
Sezon başında Özer,
Mehmet Topuz, ilk 11’de olmayan isimlerdi. Mecburiyetten bel bağlanan
Semih gibi isimler de, iyi oynadıkları dönemde tekrar kenara çekildiler. Bu da, antrenör-
futbolcu ilişkilerinde bir boşluk yarattı. Hocaya güven azaldı. İşin diğer boyutundan bakarsak, bu takımı
Daum kurmadı. İstediği tek bir oyuncu bile yok kadroda. Kendi oyun yapısına uymayan oyuncularla çalışmak zorunda kaldı. “Yaparım” diye düşündü herhalde. Şüphesiz kendi hataları da var. Saha içi performansa göre değil, motivasyon ağırlıklı çalıştı.
Alex,
Güiza gibi isimleri, potansiyellerinin üzerine çıkarma uğraşı verdi. Bu, bir Alman’ın tarzı değil. Sanırım
Türkiye şartlarını düşünerek buna yöneldi. Bir yere kadar başarılı oldu ama fizik güç düşmeye başlayınca, saha sonuçları da tersine döndü.
Santos’a bakıyorum, nabız olarak çok düşük. Bir tempo göstermiyor ama ne zaman baksanız, nefes nefese. Belediye maçında ondan bir tek kanat bindirmesi görmedim. Hep içeri katetti, gol atmak için uğraştı. Ama asıl görevini yerine getirmedi. Seyirci gol atanı sever tamam ama siz önce oynadığınız mevkide yaptıklarınızla değer kazanırsınız. Bunu kendisine ya hocası söylemiyor, ya da yanlış söylüyor. Daum’un maç içinde yaptığı önemli hatalar da var.
‘Daum, önemli hatalar yaptı’
Bursa maçı, 2-1 öndesiniz. Kazanmaya doğru giderken, kendisi için boş alanlar oluşan Güiza oyundan alınıyor, yerine daha çok kapalı defansları açabilen, top tutan Semih giriyor. O psikolojide Semih de birşey yapamıyor. Dönün Belediye maçına tam tersi. Belediye iyi kapanan ve ligin ikinci devresinde çok az pozisyon veren bir takım.
Oyun karşı alana yıkılmış, boş alanları seven Güiza sahada, oynaması gereken Semih yok. Semih’ten bir intikam mı alınıyor bilemiyorum. Bütün rakipler kapanıyor, onları açacak
kilit isim, sistemin adamı, rakiplere ters gelecek Semih oynamıyor. Bu şekilde Güiza’yı da harcıyorsunuz.
‘Süper Lig, Güiza’nın stiline ters'
“Fenerbahçe kanatları kullanmıyor” deniyor. Buna katılıyorum. Ama kanattan oynadığınızda bunu değerlendirecek forvetiniz yok ki. Güiza, önemli bir oyuncu ama Süper Lig onun stiline uygun değil. Forvetiniz, hep defans arkasına
koşu yapan bir oyuncu. Fizik özelliklerini kullanan biri değil. Bu yüzden
tercih edilmesi gereken isim Semih olmalı. Ligin ikinci yarılarında maçların zorlaştığını, rakiplerin kapandığını düşündüğünüzde, Semih öne çıkıyor. Dikkat edin, Galatasaray’da son maçta Jo oynayınca, etrafındaki isimler de ivme kazandı. Fenerbahçe’nin de örneğin Alex’in önüne düşecek top sayısını artırması lazım.
Bir müsibet, bin nasihattan iyidir
Ne demişler; Bir müsibet, bin nasihattan iyidir.
Tablo şu; Fenerbahçe kötü oynamıyor ama maçlarından da galibiyetle ayrılamıyor. Tekdüze bir yapıda oynamaya çalışıyor. Rakipler
analiz edilmiyor. Kaliteli kadrolar bunu, oyuncuların sorumluluk almasıyla aşabilir. Bu sorumluluk duygusu, müthiş taraftar potansiyeliyle birleşirse, Fenerbahçe yeniden zirvenin en büyük ortağı olur. Bütünleşme şart. Sorumluluk alacak oyuncuların Fenerbahçe’de olduğunu düşünüyorum. Türkiye Kupası’nda kendisini fazla zorlayacak bir rakiple oynamayacak. Yani tüm ağırlığını lige verebilir ve yarışa ortak olabilir.
‘Yıldızların yanına emekçiler’
Devre arasında
transfer yapılmayışını doğru bulduğumu söylemiştim. Bu sözümün arkasındayım. Ancak devre arasında, bir sonraki
sezonun planlaması da yapılmalıdır. Ve umarım bu yapılıyordur. Bugünkü futbol yapısına ve hoca kim olacaksa onun şartlarına uygun, Türkiye şartları düşünülerek, istikrarlı sosyalliği değil de, futbolu kendisine meslek edinmiş oyuncuların transfer edilmesi gerek. Fenerbahçe çok büyük ağırlığı ve ederi olan bir kulüp. Futbolcular, bu yönü kullanmaya değil, bugünkü mantaliteye uygun futbolu düşünmek zorundalar. Şüphesiz
yıldız oyuncu olacak ama onları takviye edecek, takımın sigortası olabilecek emekçilerin de alınması şart. “Futbolu biliyorum” demek değil, bunu sahada göstermek önemli. Çok amaçlı oyuncu alınmalı. “Şöyle oynayacağım” diyerek, tek amaçlı takım kuramazsınız. Bugün Fenerbahçe’yi kilitleyebiliyorsunuz. Kilidi açabilmek için farklı özellikleri olan
futbolcuların alınması lazım.
Hakan Şükür