O
Galatasaray taraftarı için
efsane 10 numara... Sahadaki yeri 10 yıldır dolmayan
Hagi, ikinci kez göreve geldiği ve sadece yarım
sezon kalabildiği sarı-kırmızılı
takımdan ayrıldıktan sonra konuşmak için yine SABAH'ı seçti. Rumen
teknik adam kendisine yönelttiğimiz tüm soruları her zaman olduğu gibi dobro dobra yanıtladı. İşte Hagi'den çok tartışılacak ve konuşulacak Galatasaray gerçekleri: "Benim en çok üzüldüğüm nokta beş yıl sonra tekrar geldiğimde Galatasaray'ın küçüldüğünü görmek oldu. Bu beni çok ama çok üzdü. Eski büyük Galatasaray gitmiş; yerine
küçük bir Galatasaray gelmiş. Bunun en önemli sebebi bence iç
kavgalar.
Kulüp içindeki yapılan kavgalar her zaman camialara zarar verir. Ne yazık ki kimse bunu görmüyor. Güçlü olmak için önce kulüp içinde birlik ve beraberlik lazım. Ama gördüm ki Galatasaray devamlı içten yıkılıyor. Buna acilen çözüm bulmaları gerekiyor. Ben kalmışım, gitmişim çok önemli değil; önemli olan Galatasaray'ın büyüklüğü...
MİSİMOVİÇ ÇOK TERBİYESİZDİ, YOLLAMAKTAN ÇEKİNMEDİM
Küçük boylu
Alex iyi oynadığımız derbide adeta bizi tek başına yıktı. Bu da kaliteli
oyuncu farkı işte! Rakibimiz bunu da iyi kullandı oysa biz
Fenerbahçe derbisinde galibiyeti çok haketmiştik. Misimoviç kaliteli bir oyuncu değil miydi? Onu neden gönderdiniz o zaman? Misimoviç çok sorumsuz bir
futbolcuydu. Aynı zamanda terbiyesiz. Ne bana ne de arkadaşlarına saygısı vardı. Antremanlarda herkes çok çalışırken o çok gevşek ve
yıldız futbolcu havasında ciddiyetsiz hareketler yapıyordu. Kaybettiğimiz maçlardan sonra kahkaha atıp gülen bir futbolcu benim gözümde sorumsuz biridir. Misimoviç "
Garanti para alıyorum" deyip yan gelip yatımak istedi. Ben de buna müsade edemezdim Pişman da değilim. Galatasaray benim yuvam ne yaptıysam kulübüm için yaptım. Onun yerine 10 numara pozisyonunda
Arda'yı düşündüm ama o da şanssız bir şekilde
sakatlandı ve bunun acısını çok çektik. Gördünüz işte Arda,
Avusturya maçında nasıl oynadı; adeta tek başına maçı kazandırdı. Arda kesinlikle çok yetenekli bir futbolcu onu çok aradım.
SOKAĞA ATILACAK PEÇETE DEĞİLİM
Başkan
Polat "Gelecek sezon yoksun" deyince ben de hemen ayrıldım.
Galatasaray'la 1.5 yıllık
sözleşme yapmıştım. Ancak başkanımız Adnan Polat'la son görüşmemizde bana "Sezon sonuna kadar kalabilirsin ama önümüzdeki sezon planlarımda sen yoksun'' deyince ben de görevi hemen bırakmayı uygun gördüm. Ben asla bir peçete gibi buruşturulup sokağa atılacak biri değilim. Benim ismim Gheorghe- Hagi ve benim bir saygınlığım var. Bu yüzden üzülürek de olsa görevimi
erken bıraktım. Yoksa ben her zaman savaşmayı severim. Kolay kolay da teslim olmazdım ama olaylar benim üstümde gelişince savaşabilme imkanı da kalmadı. Karşılıklı saygı çerçevesinde görevimden ayrıldım. Başkan Adnan Polat'a ya da kulüp içinde bir başkasına kırgın değilim. Haksızlığa uğradım ama kimseyi suçlamıyorum.
Medya bile her gün beni adeta astı. Oysa biraz saygı beklerdim. Onlar da hep gitmemi istediler ve gittim. Şimdi herkes mutlu olsun ama bunları haketmedim.
BENİ KOMİSYON ALAN HOCALARLA KARIŞTIRMAYIN!
Transferler konusunda çok eleştirildim. Başta da
Stancu için! Stancu
genç ve yetenekli bir oyuncu. Kimse ona zaman tanımadı. Yeni
transferlerin her zaman uyum süreci vardır. Düşünün
Chelsea Torres'e 50 milyon euro verdi ama 7 maçta hala golü yok. Torres kötü bir futbolcu mu; tabi ki hayır. Stancu 2 gol attı ama daha önemlisi saha içinde çalışkan ve özveriliydi. Benim transfer listemde Stancu yoktu. Kewell ve
Baros forvette yeterliydi ama ikisi de sakat olunca listeye Stancu'yu ekledim. Zapata çok gol yedi ama hangi golde hatası vardı ki! Evet, doğru tek başına maç kazandıramadı ama yediği gollerde hatası yoktu. Sadece bir aydır idman yapmıyordu. Geçen sezon Romanya'da en iyi
kaleci seçilmişti. Steaua
Bükreş genç bir
kaleci alınca Zapata'yı biz de
bonservis ödemeden aldık. Bana yapılan bir diğer büyük haksızlık, benim transferlerden
komisyon aldığım dedikodularıdır. Bu çok ayıp, ben Hagi'yim! Böyle şeylerle adımı lekeleyecek bir insan asla olmam. Bunu düşünmek bile bana yapılan büyük bir hakarettir. Beni başka teknik direktörlerle kimse karıştırmasın!
RİJKAARD'DAN İYİ TAKIM DEVRALMADIM
Galatasaray'da çalıştığım sürece çok haksız eleştiriler aldım. Ben Rijkaard'dan iyi bir takım teslim alıp, kötü yapmadım. Takım geldiğimde zaten kötü durumdaydı. Ben geldikten sonra sahada çok koşan bir takım yarattım. Önceden "Galatasaray sahada geziyor" diyenler sonra "En azından artık savaşıyorlar" demeye başladı. En önemli beş futbolcum hep sakattı. Kimse bunları görmedi. Arda gibi bir oyuncum sakatlığından dolayı benim hemen hemen hiç maç oynayamadı. Bir çok maça Baros'un sakatlığı nedeni ile forvetsiz çıktım. Kale önüne kadar topu getirip çok iyi işler yaptığımız halde golcü olmadığından sonuca gidemedik. Galatasaray'ın benim yönetimimde kötü oynadığı maç en fazla ikidir. Fakat şansızlıklar ve
hakem hataları yüzünden birçok maçı kazanamadık.
HAKEMLERİ GEÇEMEDİK!
Özellikle
hakemler Galatasaray'ı adeta doğradı. En az 8 net penaltımız verilmedi. Gösterilen ve gösterilmeyen bir çok kartlarla hep aleyhimize çalıştılar. Özellikle yeni stadımızın açılışında yaşanan talihsiz olaylar sonrasında bu hatalar daha da çoğaldı. Bu hatalar sahada ter akıtan futbolcularımı çok kötü etkiledi. Kaybettiğimiz bir maçtan sonra futbolcularım bana '' Hocam biz sahada herşeyimizi ortaya koyuyoruz ama hakemleri geçemiyoruz. Senin de bizim de emeklerimiz boşa gidiyor'' diye bana
isyan ettiler. Haklılardı,
cevap veremedim.
TUGAY'A BOZULMADIM
Futbolcularla ve Tugay'la kavga ettiğim çok yazıldı. Geçmişe dönüp bir bakın lütfen: "Ben kiminle ne zaman kavga etmişim? Benim herkese saygım var. Tugay konusuna gelince o benim kardeşim gibidir. Çok sevdiğim bir insan asla onunla kavga etmedim. Ben ayrıldıktan sonra göreve devam etmesine de bozulmadım. Tugay doğrusunu yaptı.. O da benim gibi bu kulübü çok seven biri. Kaldığı sürece elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaktır.
KÖSTEBEKLER VAR!
Beni en çok şaşırtan takım içinde ne konuşuyorsak dışarı sızmasıydı. Biz eskiden büyük bir aileydik, yaşananlar Florya'da kalırdı. Bu kez gördüm ki, her şey bir gün sonra manşetlere çıkıyor. Bunlar bizi çok yıprattı. Herkes birbiriyle konuşmaya korkar hale geldi. Bunu önlemek için çok uğraştım ama başarılı olamadım.
Sabah