İncir çekirdeğine dev fitneler sığdırma becerimiz gerilemiyor!
Hakan Şükür'ün '
Kutlu Doğum'lu barış çağrısı üzerine kopartılan hünerli-fenerli
fırtına da buna sıcak bir örnek.
Gerçi Şükür üstünden fitne-fücur yeni iş değil. En sonuncusunun da harareti şu dakika itibariyle düşmüş sayılır. Ancak bu vesileyle Türkiye'deki iki ayrı 'gizli dincilik' türünü sorgulamak için geç değil:
1) Gizli Haçlılık: Halkının yüzde 99'u -şöyle veya böyle-
Müslüman olan bir toplumda misyonerlik esasen dini ve gizli faaliyet değildir. Misyonerlik genellikle; istihbarat ve melanet örgütü olarak ülkemizde yığınla
casus ve işbirlikçi çalıştıran büyük gizli servislerin güdümünde yürütülen stratejik tasarılardan biridir.
Gizli Haçlılık ise misyonerlikten çok farklı bir kumpanyadır. Bu da gizli servisler ve işbirlikçi derin çetelerce yönlendirilen
sektör çapında bir melanet türüdür. Ülkemizde bilinçsiz olarak Gizli Haçlılık yapan vardır ama tehlikelileri, bu işten geçinenlerdir! Tabii ki, bazı kökten dinci Müslüman unsurların şu veya bu davranışından ötürü samimi
laiklik endişesi yaşayanlara sözüm yok...
Gizli Haçlılık kumpanyasında Müslüman görünümlü, -hatta kâğıt üzerinde Müslüman kimlikli- devşirilmiş unsurlar çalışır. Bu kumpanya mantık kırıntısı taşıyan veya taşımayan bin türlü bahane ile 'laik duyarlılık' dalgası üretir! Bazen bu dalganın gölgesinde bir medya patronu kılıflı
hortum döşer, bazen başka
hesap yürür; ayrı
bahis... Esasen Türkiye'de misyonerlik Müslümanlığın yerine Hıristiyanlığı geçirme yolunda mesafe alamaz! Alenen yapılacak İslâm düşmanlığı da halkın bilinçli veya gelenekçi dini değerlerini yok edemez! Lâkin birilerini 'laiklik karşıtı' davranışta bulunmakla suçladığınız zaman onu devlet ve toplumla kavgalı, zanlı, hatta fiilen ve peşinen suçlu yapıverirsiniz!
Böylece laiklikle barışık olup İslâmi inancının gereklerini yerine getirmeye çalışanları sürekli ülkenin 'yükseltilmeyen değeri' halinde tutarsınız. Türkiye'de başka türlü gizli veya açık 'Haçlı Seferi' olamaz ki! Profesyonel veya yarı profesyonel laiklik sömürücülerinin yürüttüğü aslında su katılmamış ve adı doğru konmamış Haçlı Seferi'dir! Hakan Şükür üzerinden de defalarca Haçlı Sefercikleri düzenlenmiştir.
2) Meşin Tapınakçılık: Bu da fanatik
futbol taraftarlarının gizli dinciliğidir.
Ülkemizde belki birincisinden korkunç nefret üreten bu dinin ilk şartı karşı
takımı düşman bilmektir. Özellikle Üç Büyük takımın taraftarları arasında öyleleri vardır ki, meselâ
Taliban tetikçisinin karşıtlarından nefret ettiği kadar
rakip takıma kin beslemektedirler.
Medyamızda bu işin ustaları da bağnaz kulüp yazar ve yorumcularıdır. Hakan Şükür olayında da, ağırlıklı olarak takım düşmanlığında sınır tanımayan ahkâmcılar rüzgâr
ekip fırtına biçmeye çalıştılar.
Forma renginin ateşiyle doğrudan Gizli Haçlılık adına değil de, 'Meşin Tapınakçılık' adına laikliği istismar ettiler. Hâsılı Hakan Şükür'e saldırmak hünerli-fenerli bir futbol dinciliğidir. Niyet okuyarak ve habere katıksız yalan sokuşturarak laikliği istismar etmek, bu dinciler için aziz ve leziz bir farzdır!
Ömer Lütfi
Mete/Bugün