Trabzonspor'da uyum sürecini atlatarak kalitesini göstermeye başlayan Drago Gabriç, bordo - mavili
formayı giymeyi milli
takım kariyeri açısından büyük bir fırsat olarak yorumluyor: "Trabzon'da iz bırakacağım." diyen Gabriç, Şenol Güneş'le çıkışa geçtiğini de
itiraf ediyor.
Türkiye Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından aylık olarak hazırlanan TamSaha dergisinin
Şubat sayısına konuşan Drago Gabriç, Hajduk Split'le Şampiyon
Kulüpler Kupası'nda çeyrek
final oynayan babasının izinden yürüyerek
futbolcu olmayı seçtiği için de çok mutlu olduğunu söylüyor. Sürati nedeniyle, babası gibi
kaleci olmak istemedi ve bir kanat
oyuncu olmayı seçti. 2007-08
sezonunda "Hajduk'un Kalbi"
ödülünü aldı. Rapaiç'in tavsiyesiyle rotasını Türkiye'ye çevirip
Trabzonspor'a geldi. Uyum sürecini atlatarak kalitesini göstermeye başlayan
genç Hırvat, bordo - mavili formayı giymeyi
milli takım kariyeri açısından büyük bir fırsat olarak yorumluyor.
''Hajduk'ta yedek bekliyordum ve bu durum beni çok sinirlendiriyordu. Açıkçası, oynamak için sabırsızlanıyordum. Bu yüzden hangi ligde olursa olsun, size düzenli oynama fırsatı veriyorsa o takımda oynamak bence genç bir
futbolcu için daha tatmin edici.'' diyen Gabriç, ''Sahip olduğum kaliteye ve üst düzey futbol yeteneğime başından beri güveniyordum. Kiralık olarak gitsem de bu inancım hiç sarsılmadı. Hajduk'taki
teknik direktörüm ilk başlarda bana 15-30 dakika şans tanıdı ve sonra onları ikna etmem çok da zor olmadı.'' şeklinde konuştu.
''Galatasaray'ın
Avrupa kupalarında başarılar kazandığı dönemde Türk futbolunu daha yakından izlemeye başladım. Roberto Carlos'un da Türkiye'ye gelmesinin ardından, Türkiye Ligi'nin Hırvat Ligi'ne göre çok daha büyük bir lig olduğunu anladım.'' diyen Gabriç, önemli açıklamalar yaptığı röportajında şu önemli ayrıntılara dikkat çekti;
''Trabzonspor'daki
hedefim, dört sene sonunda eğer buradan ayrılırsam insanların benim arkamdan, "Gabriç burada çok iyi bir performans sergiledi. Burada çok iyi işler yaptı" demeleri. Trabzon'daki insanlara böyle bir hatıra bırakmak istiyorum.
Şenol Güneş'in gelişinden sonra özellikle
disiplin bazında çok ciddi bir değişim gösterdik.
Oyun içindeki organizasyonumuzu çok geliştirdik. Şenol Hoca, takım yapısında bazı değişikliklere gitti ve birbirine daha çok
yardım eden, birbirini daha çok sahiplenen bir kimliğe büründük.
Hırvat Ligi'nde üst seviyede iki takım var. Türkiye Ligi'nde de ilk bakışta "Dört takım ve diğerleri" diye bir değerlendirme yapmak mümkün. Ama detayına inilirse, böyle olmadığını düşünüyorum. Türkiye'de başka çok iyi
takımlar da var.
Hajduk'tayken sürekli ilk 11'de oynasam bile milli takıma girmem güçtü. Ama Trabzonspor'a gelişimle birlikte milli takıma seçilmem çok kolaylaştı. Şimdi yavaş yavaş oradaki
rekabeti de aşıp ilk 11'in değişmeyen ismi olacağıma inanıyorum.''
TamSaha Dergisi'ne verdiği röportajda futbol hayatını, gelecekle ilgili planlarını da anlatan Gabriç'in açıklamalarının ayrıntıları şöyle;
- Futbola başlaman nasıl oldu? Neden profesyonel bir futbolcu olmak istedin?
Henüz sekiz yaşındayken babam kaleci olarak Hajduk Split'le Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek finalinde mücadele etmişti. Babamın elde ettiği bu başarıdan çok etkilendim ve profesyonel bir futbolcu olmaya karar verdim.
- Baban Toncija Gabriç da bir kaleciydi. Babanın senin futbolcu olmandaki etkisi nedir? Bir de oğullar babalarının izlerinden gitmeyi sever, sen neden kaleciliği seçmedin?
Kaleci olmadım çünkü
küçüklüğümden beri çok hızlıydım. Bu yeteneğimi başka bir mevkide değerlendirmem gerekiyordu. Bu nedenle yüzden, babam kaleci olsa da ben orta saha oyuncusu oldum.
- Kariyerinin ilk yıllarında Hajduk'tan ayrılıp başka takımlara
kiralık olarak gittin. Genç oyuncuların deneyim kazanmak için daha küçük takımlara gitmesi fikrine nasıl bakıyorsun?
Kendi takımlarında forma şansı bulamayan genç
futbolcular için çok faydalı bir
uygulama. Aynı sıkıntıyı ben de yaşadım. Hajduk'ta yedek bekliyordum ve bu durum beni çok sinirlendiriyordu. Açıkçası, oynamak için sabırsızlanıyordum. Bu yüzden, ister İkinci, ister Üçüncü Lig olsun, hatta daha bile altı olsun, size düzenli oynama fırsatı veriyorsa o takımda oynamak, bence genç bir futbolcu için daha tatmin edici.
- Kiralık sürecinden sonra Hajduk'ta kendini ispat etmen nasıl oldu?
Sahip olduğum kaliteye ve üst düzey futbol yeteneğime başından beri güveniyordum. Kiralık olarak küçük takımlara gitsem de bu inancım hiç sarsılmadı. Hajduk'taki teknik direktörüm ilk başlarda bana 15-30 dakika aralığında oynama şansı tanıdı. Gün geçtikçe aşama kaydettim ve bundan sonra onları ikna etmem çok da zor olmadı.
- Biraz da "Hajduk'un Kalbi" isimli ödülü almandan bahsedelim. Bu ödülün anlamı nedir ve bu ödüle nasıl lâyık görüldün?
2007-2008 sezonunda "Hajduk'un Kalbi" ödülünü almam,
Hırvatistan Milli Takımı'na seçilmemle birlikte kariyerimdeki en büyük iki gururdan bir tanesi. Bu ödül,
taraftarlarca o sezonun en iyi oyuncusuna verilen ödül anlamını taşıyor. Bu benim için hem büyük bir gurur kaynağı hem de büyük bir tatmin.
GALATASARAY'I YAKINDAN İZLİYORDUM
- Trabzonspor'dan
teklif almadan önce Türkiye ve Türk futboluyla ilgili neler biliyordun?
Bir futbolsever olarak Türkiye Ligi'ni takip ediyordum. Özellikle Galatasaray'ın
UEFA Kupası'nda ve Şampiyonlar Ligi'nde büyük başarılar kazandığı dönemde daha bir ilgiyle izlemeye başladım.
Hakan Şükür ve Hasan Şaş'lı kadrolarından, Rigobert
Song ve Faryd Mondragon'lu kadrolarına kadar hep onları izledim. Türkiye Ligi'nde kalitenin ve oyunculara verilen paraların yükseldiğini gördüm. En son olarak, Roberto Carlos'un da Türkiye'ye gelmesinin ardından, Türkiye Ligi'nin Hırvat Ligi'ne göre çok daha büyük bir lig olduğunu, üst düzey bir durumda bulunduğunu anladım.
- Başka takımlardan teklifler almış mıydın? Neden Trabzonspor'u
tercih ettin?
Bazı
Fransız takımlarından teklif almıştım ama bu lige gitmeyi istemedim.
Fransa Ligi aşırı sert ve fiziksel mücadeleye dayalı bir lig. Bir dönem Fenerbahçe'de de oynamış olan Milan Rapaiç, tekniğimle ve genç olmam itibariyle kendimi göstermem için Türkiye Ligi'nin bana daha uygun olacağını, kalitemi rahatlıkla ispatlayabileceğimi söyledi.
-
Basında kulübünü bu
transfere ikna etmenin oldukça uzun sürdüğü yazılıp çizildi. Gerçekten de olay bu şekilde mi gelişti?
Özellikle Hajduk taraftarlarının kulüp başkanı üzerinde uyguladıkları
baskı, transfer görüşmelerinin uzamasında etkili oldu. "Hajduk'un Kalbi" ödülüne beni lâyık gören taraftarlar, Trabzonspor'a gitme ihtimalim belirince çok sinirlendi. Uzun süren pazarlıklar sonunda buraya geldim ama şimdi çok mutluyum.
- Trabzon'da futbol çok sevilir ve futbolculara büyük ilgi gösterilir. Bu ilgili Hırvatistan'la karşılaştırdığında neler söyleyebilirsin?
Bu bakımdan iki
ülke arasında çok büyük bir fark yok. Hırvat ve Türk halkları sporu, dolayısıyla futbolu çok seviyor. Split ve Trabzon arasında da herhangi bir fark yok. Trabzonspor nasıl Trabzon'un tek büyük takımıysa, Hajduk da Split için öyle. Her iki ülkede de olumlu anlamda söylüyorum, "Çılgın" bir taraftar kitlesi var.
- Hüseyin
Avni Aker Stadı'nın atmosferini nasıl buluyorsun?
İç sahada oynadığımız her maçta stadımız dolu. Bu çok güzel bir şey. Hırvatistan'la bir karşılaştırma yaptığımızda orada
seyirci sayısının bu kadar yüksek olmadığını görüyoruz. Trabzon'da dolu tribünler önünde oynadığımda takıma yüzde 100 katkı yapma konusunda kendimi daha motive ve güçlü hissediyorum.
- Cale ile aynı takımda olmanız bir avantaj mı? Takımdaki en iyi arkadaşının o olduğunu tahmin ediyoruz. Doğru mu?
Cale ile aynı dili konuşuyoruz. Haliyle, takımdaki en iyi arkadaşım da o. Biz zaten Hırvatistan'dan da tanışıyorduk. Burada bana çok yardımcı oldu. Geldiğim ilk günden beri beni birçok konuda yönlendirdi. Bu söyleşi yoluyla ona bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Zaten çok iyi bir dostumdu. Burada beni sahiplenmesiyle, ona olan sevgim bir kat daha arttı.
- Takım olarak bu sezon kendinize nasıl bir hedef koydunuz?
Ligin ilk yarısında kaybetmememiz gereken birçok puan kaybettiğimiz bir gerçek. İkinci yarıdaki hedefimiz ilk dört ya da üçün içinde olabilmek.
HATIRAM OLSUN!
- Trabzonspor'la dört yıllık
sözleşmen var. Bu sözleşme sonunda ne yapmayı düşünüyorsun? Bir kariyer planlaması yaptın mı kendine?
Geleceğim için oynuyorum ama gelecek için çok uzun vadeli planlar yapmıyorum. Kendime daha kısa vadeli planlar yapıyorum. Trabzonspor'daki hedefim, dört sene sonunda eğer buradan ayrılırsam insanların benim arkamdan, "Gabriç burada çok iyi bir performans sergiledi. Burada çok iyi işler yaptı" demeleri. Trabzon'daki insanlara böyle bir hatıra bırakmak istiyorum.
- Futbol dışında kalan vakitlerinde ne yaparsın?
Oyuncunun fazla boş vakti yoktur. Çoğu zamanınız maçlarda ve kamplarda geçer. Zamanım olursa PlayStation,
masa tenisi, tenis ve basketbol oynuyorum. Kendi kendime çıkıp bir yürüyüş yapıyorum. Trabzon'da Cale ile birlikte yemeğe gidiyoruz. İzin günlerimizde birlikte İstanbul'a gezmeye gittiğimiz de oluyor.
- Seni
Hugo Broos'un takımda görmek istediğini biliyoruz. Kendisi ile nasıl bir iletişimin vardı? Takımdan ayrılışını nasıl değerlendiriyorsun?
Benimle yaptığı konuşmada sadece bir kez beni takımda görmeyi kendisinin istediğini söyledi. Bu yönden bakarsak, aramızda sıradan bir teknik adam-oyuncu ilişkisi vardı. Ama bana karşı davranışı oldukça iyiydi. Gönderilişi ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim; işler kötü gittiği zaman, öncelikle
fatura teknik direktöre çıkar. O yüzden benim için şaşırtıcı bir durum olmadı.
- Şenol Güneş'in gelmesinden sonra Trabzonspor'da neler değişti?
Özellikle disiplin bazında çok ciddi bir değişim gösterdik. Oyun içindeki organizasyonumuzu çok geliştirdik. Şenol Hoca, takım yapısında bazı değişikliklere gitti. Oyuncular birbirine daha çok yardım eden, birbirini daha çok sahiplenen bir kimliğe büründü.
- Yeni dönemde daha verimli oynadığını görüyoruz. Senin açından nasıl bir değişim yaşandığını düşünüyorsun?
Aslına bakarsanız, gelişen süreçler içerisinde ben de 2-3 aylık uyum dönemini atlatmış oldum. Bu uyum süresinin bitişi Şenol Güneş'in takımın başına geçmesine tesadüf etti. Artık daha iyi oynuyorum ve bu performansımı daha yukarılara taşımayı umuyorum.
- Kendi bölgende beğendiğin oyuncular var mı?
Hırvat futbolunun yükselen değerleri Darijo
Srna ve Luka Modric'i çok beğeniyorum.
- Hırvat futbolu ile Türk futbolunu karşılaştırdığında neler söylersin?
İki lig arasındaki fark şöyle; Hırvat Ligi'nde üst seviyede iki takım var, Dinamo Zagreb ve Hajduk Split. Geri kalan takımlarla bu ekipler arasında derin bir
uçurum bulunuyor. Türkiye Ligi'nde de ilk bakışta "Dört takım ve diğerleri" diye bir değerlendirme yapmak mümkün. Ama detayına inilirse, ben bunun böyle olmadığını düşünüyorum. Başka çok iyi takımlar da var. İyi oyuncu ve iyi
yabancı oyuncu sayısı Hırvatistan'dakinden çok daha fazla.
- Hırvatistan, Dünya Kupası finallerine gitme vizesini alamadı. Bu kez
İngiltere sizi alt etmeyi başardı. Sence ters giden neydi?
Eleme maçlarında çok kötü bir performans sergilediğimizi düşünmüyorum. Sadece çok şanssız maçlar oynadık. Ukrayna'nın sadece 1 puan gerisinde kaldık. Bu da çok üzücü.
- Elemelerde hiç forma giyemedin. Sadece
Andorra ile deplasmanda oynanan maçın kadrosundaydın. Yüksek rekabet nedeniyle mi ilk tercih olmadığını düşünüyorsun?
Takımda çok büyük bir rekabet olduğu doğru.
Premier Lig'de
Arsenal ve Tottenham'da oynayan futbolcularımız var. Almanya'da
Bayern Münih ve Hamburg'da forma giyenler de milli takımda. Hajduk'tayken sürekli ilk on birde oynasam bile bu rekabeti zorlayıp milli takıma girmem güçtü. Ama Trabzonspor'a gelişimle birlikte milli takıma seçilmem çok kolaylaştı. Şimdi yavaş yavaş oradaki rekabeti de aşıp ilk on birin değişmeyen ismi olacağıma inanıyorum.
- Dünya Kupası için kimi favori görüyorsun?
Çok üst düzeyde bir lige sahip olan ve son derece teknik oyuncular yetiştiren İspanya'yı favori görüyorum. Teknik kapasitelerini zorladıkları zaman onların karşılarında durabilecek bir takım olduğuna inanmıyorum.
(CİHAN)