Futbol medyası nereye koşuyor

Futbol, günümüzde medya için en önemli reyting malzemelerinin başında geliyor. Günlük spor gazeteleri sayfa sayfa futbolla dolarken, günlük siyasi gazetelerde de futbol haberleri geniş yer buluyor. Tabii durum böyle olunca spor medyası, Zaman Gazetesi yazarı Zeki Çol'un tabiriyle bir ailenin haşarı çocuğuna benziyor.

Futbol medyası nereye koşuyor

Çol, futbol yorumcularının yanlı, yanlış yorumlarla kamuoyunu yönlendirdiğini düşünüyor. Kazım Kanat ise Türk medyasının halini utanç verici buluyor. Ömer Üründül de televizyon kanallarının fazlalaşmasıyla spor basınındaki dostlukların azaldığını ve çoğu insanın birbirine sahte selam verdiğini söylüyor. Telegol yapımcısı ve Kanal 1 Spor Müdürü Serhat Ulueren'e göre ise haberin ses getirmesi için birilerinin ayağına basmak gerekiyor. ÖMER ÜRÜNDÜL (Sabah Gazetesi Spor Yazarı-Futbol Yorumcusu): Spor medyasında selamlaşmalar bile sahteleşti Aslında işadamıyım. Meslektaşlarımın büyük çoğunluğu da benden rahatsız. Çünkü Türk futbol tarihinde reyting rekorları kıran 10 karşılaşma varsa tümünü televizyonda yorumladım. Güzel kıskançlıklar normal; fakat aleyhimde çok olumsuz yazılar kaleme alınıyor. Spor yorumculuğunun kriteri, işi bilmektir. Bir görüşünüz ve yeteneğiniz olmalı. Üsluba dikkat etmelisiniz. Artı, tarafsız davranmalısınız. Dürüstlüğü elden bırakmamak gerekiyor. Günümüzde çok kanal var. Herkes program yapıyor. Kendine yer edinmek ve reyting sağlamak için birtakım şeyler denemek zorunda kalıyorlar. Bunların başında da kavgalı programlar geliyor. Başka silahları olmayan kişiler bu yöntemi kullanıyor. Yorumcuları eleştirmek de istemiyorum. İzleyiciler kararını versin. Kavga eden insanlar arasında, yapısında bu davranışlar olanlar da var, programa göre şekil alanlar da. Bazı sporseverler bu tür programlardan hoşlanıyor. Açıkçası böyle de devam eder. Televizyonlarda yer edinme adına insanlar ellerinde nasıl bir güç varsa kullanmak istiyor. Formatını bile değiştiriyor. Bu kadar çok sesli bir ülkede, bu kadar da çok televizyon kanalı varken önlemek zor görünüyor. Toplumumuzda biraz da agresiflik var. Her gün sokaklarda kavgalara rastlıyoruz. Ülkemizde spor yazarları vuruluyor, dövülüyor. Televizyon kanalları fazlalaşınca spor basınındaki dostluklar da azaldı. Şu an herkes, herkesin bir şeyine göz dikmiş durumda. Spor medyasında çoğu insan birbirine sahte selam veriyor. ZEKİ ÇOL (Zaman Gazetesi Yazarı, Futbol Yorumcusu): Futbolu yeterince bilmeyenler, popülizm yaparak gündemde kalıyor Spor yazarlığı, kavram olarak içeriğini de işlevini de çoktan yitirmiş durumda. Türkiye'de uzunca bir süredir spor değil, futbol yazılıyor. Bunun gerisinde tabii ki basın yayın organlarının tiraj ve reyting kaygısı var. Ancak bu dışlamanın bir tarafında da futbol haricindeki 57 dalın, katılım, ekonomi, popülarite olarak çok güdük kalmaları yatıyor. Açıkçası biraz bu, biraz da basın organlarının ucuz istihdam politikaları ve geçmişe oranla daha dar kadrolarla çalışmaları nedeniyle futbol dışındaki dallar çok geri planda tutuluyor. Spor yazarlığı kavramının içerik ve işlevini yitirmesini önemli ölçüde buna bağlıyorum. Gazetecilik, ciddi sorumluluk, duyarlılık ve tutarlılık isteyen bir meslek. Bu mesleğin kendine özgü değerleri var. Dürüst olmak. Haberi tarafsız kalarak yansıtmak. Araştırmak, soruşturmak, yanlı, yanlış, yalan bilgi ve haberden uzak durmak. Kişi ve kurumların çıkar ilişkilerine aracı ve alet olmamak. Kişilik haklarına saldırmadan, hakaret etmeden, birilerini kayırmadan yazmak ya da konuşmak. Önce kendine saygı duymak. Bu ülkede, bu değerler açısından gazetecilik mesleğini hangi noktada görüyorsanız, bu ailenin haşarı çocuğu gibi duran spor gazeteciliği de üç aşağı beş yukarı aynı noktada bence. Eskiden TV programlarında sadece futbol konuşulurdu; çünkü eskiden bu kadar program ve bu kadar yorumcu yoktu. Şimdi kalitesine, kapasitesine, duruşuna, bakışına, Türkçesine bakılmaksızın onlarca kişiye yorum yaptırılıyor. Çoğu yorumcu futbol terminolojisinden bihaber. Oyun kuralından, yasadan, talimatlardan, futbol ekonomisinden bihaber. Türkiye, futbolu konuşmayı seven, ama futbolu maalesef çok da iyi bilmeyen bir ülke. Adının önüne yorumcu etiketi yapıştırılmış çoğu kişi de benzer durumda. Dikkat edin, çoğu zaman kaosa yol açan bir bilgi kirliliği ve yanlı, yanlış yorumlarla kamuoyu yönlendiriliyor. Çoğu futbolu konuşacak yeterlilikten uzak olduğu için, popülist bir yaklaşımla kendini konuşturacak söylem ve eylemleri tercih ediyor. Ne yazık ki Türkiye'de spor yorumcularının dövülmesine, vurulmasına, bıçaklanmasına kadar varan vahim, üzücü, düşündürücü olaylar yaşandı. İnsanlar fikirlerini özgürce söyleyebilmeli. Ancak fikir özgürlüğü de kimseye aşağılama, hakaret etme, karalama, yok sayma hakkı tanımaz. KAZIM KANAT (Sabah Gazetesi Yazarı, Futbol Yorumcusu): Türk spor medyasının görünen yüzü utanç verici durumda Türk medya-sının görünen yüzündeki hiç kimse gazeteci olmadığı gibi gazetecilik ilkelerine de bağlı değil. Bu, gerçekten de utanç verici bir durum. Daha da kötüsü gazetecilik ilkelerinin ne olduğunu bilmeyen insanlar. Çünkü onlar doktor, mühendis, kabzımal, sanayici veya işadamı. İletişimin hiçbir bölümünde uzman değiller. Gazete patronları veya genel yayın müdürlerinin torpiliyle eline kalem tutuşturulan veya kendini mikrofon önünde bulan insanlar. İşte bunlar gazetecilere gazetecilik dersi veriyor. Şimdi yapılacak tek iş, iletişim fakültelerinin kapatılması. Öyle ya, bu adamlar iletişim görevini yapacaklarsa fakültelere ne gerek var? O zaman benim de gidip doktorluk, işadamlığı yapmam lazım. Sonuç olarak bu mesleğin mutfağındaki pırıl pırıl insanlar hem az para alıyorlar hem de mesleğin keyfini süremiyorlar. Bu çelişki Türk medyasını bir bataklığın içine itti. Ben bir gazetede ilk köşe yazımı 40 yaşında yazdım. Fakat aynı gazetede yayın yönetmeninin müzisyen damadı bir günde köşe yazarı oldu. Bunun bana hesabını kim verecek? Bu işler düzelmez, hatta daha kötü olur. Bunlar iyi günlerimiz. Sizler bu işin kahrını çekeceksiniz, adamlar hem parayı götürecek hem de meslektaşını satacak. SERHAT ULUEREN (Kanal 1 Spor Müdürü, Telegol Yorumcusu): Programda her hafta 3-5-2 sistemini mi tartışacaktık? Spor yorumculuğunun birinci şartı bir takıma mensup olmamak ve dürüst davranmaktır. Araştırmacı olması, kelimeleri özenle seçmesidir. Fakat biz de programlarımızda bir takıma mensup kişileri kullanıyoruz. İnsanlar böyle istiyor ne yapalım. F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş'tan birinin konuşmasını bekliyor. Ama yorumcularımız da programda amigoluk yapamazlar. Doğruluğuna inandıkları şeyleri söylemek zorundalar. Körü körüne takımı, başkanı, yöneticiyi savunma durumu yok. Serhat Ulueren ve Telegol'ün bu kadar sivrilmesi ilkelerimizle alakalı. Kimsenin cesaret edemediği işlere imza attık. Objektif davrandık. Bunun sayesinde marka olduk. Telegol deyince tartışma akla gelmesi de normal. İnsanlar aynı fikirleri paylaşmıyor sonuçta. Futbolseverlerin Türk futboluna inancı yok. Tribünlere insanlar gitmiyor. Her sonucun altında bir şaibe aranıyor. Bunları gündeme getirdiğimiz için diğer programların önüne geçtik. Bugüne dek ele aldığımız hiçbir konu direkt olarak veya mahkeme kanalıyla yalanlanmadı. Suç teşkil edecek hiçbir şey yapmadık. Hiçbir cezamız yok. Hiç uyarı almadık. Bazıları programla ilgili eleştiri getirmek için çok sansasyon olduğunu, kavga çıktığını falan iddia ediyor. Haber yapmak için mutlaka birilerinin ayağına basacaksın. Mutlaka birilerini rahatsız edeceksin. O kişiler seni engellemek adına gayret içinde olacak. Sürekli 3-5-2 veya 4-4-2'yi konuşursan doğal olarak kimsenin ayağına basmazsın ve kendi halinde program olursun. Derinlemesine haberler yapıyorsan, şike, bahis, hakem hatalarına giriyorsan birilerini rahatsız edersin. Doğal olarak tepkisi de fazla oluyor, programı çok fazla gündeme getiriyor. Televizyondaki magazin programları kötüleniyor. Sabah programları ahlaksız deniliyor. Bunlarla ilgili bir yaptırım uygulanmıyorsa, spor programları için de olamayacağını düşünüyorum. Bazen ekranda hırçınlaşıyorum. Ama kendime çekidüzen verdim. Eskiden daha agresiftim. Özellikle son 2 yılda bu tip şeylerden itina ile kaçınıyorum. Antipatik olmanın bir anlamı yok. Bildiğini de söylemek lazım. zaman
<< Önceki Haber Futbol medyası nereye koşuyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER