Gürcan Bilgiç (Sabah): Yok edici iş başında
F.
Bahçe, taktik antrenmanlardaki umut
vaat eden rotasyonunu,
kafile uçağına bindirmeden geldi
Antalya'ya...
"Tel tel" dökülenler ile onlarla yine maç kazanacağını sanan
Daum, yedinci galibiyet için yine "kaderine" güvenmişti.
Ve o kader; oynadığı oyunlarla, biraz olsun doğruya yaklaştırdı
Alman Hoca'yı...
Santos, Uğur'a bırakmak zorunda kaldı görevini... Gökhan'ın sakatlanmasında ise oyuna forvet sokarak doğru seçimi yaptı Daum. Çünkü sağ bekinin aslında en önemli forvet oyuncusu olduğunun, belki de farkındaydı.
Belediye maçındaki vurdumduymaz oyuncular bu kez sahada yoktu. Daha istekli oynayan bir
F.Bahçe olduğunu da söylemeliyiz. Direklerden dönen üç topun yanı sıra,
Güiza'nın yetenek sınırına takılan pozisyon da vardı. Bir de
hakemin vermediği
penaltı elbette. Polat'ın topu elinden kaçırdıktan sonra Uğur'u 'şans tanımamak adına' kündelemesini "normal" karşıladı
Yıldırım.
Semih'in oyuna girmesi ile F.Bahçe oyunu
rakip sahaya daha kontrollü ve etkili taşıdı. Ama Semih'in forvet arkasına gelmesi, Topuz'un sağ beke geçmesiyle, Alex'in de orta yuvarlağa yaklaşması bu avantajın asgariye inmesine neden oldu. Bu ikilinin aralarındaki
anlaşma, birbirlerinin aldığı nefesi tanıyan oyun stilleri, ikisini de ceza alanı çevresinde müthiş yapıyordu.
Daum'a geçen haftaki "kazandık ya"mazeretini geri aldırırcasına istekli oynamaya devam ettiler. Son saniyelerde gelen müthiş kontra atak golü de bu karakterin sonucuydu zaten. Hem kenardakinin, hem de sahadakilerin anlaması gereken de bu.
Hakan Yaşar (Vatan) Alex'in Zekâsı
Üç top direkten dönüyor. 2 tane Güiza karşı karşıya atamıyor. Kaçan pozisyonlar, atılan 20 şut var. Ancak F.Bahçe son saniyede şans golüyle kazanıyor. 5-0 da bitebilirdi maç, 2-1 Antalya da kazanabilirdi... İlginçtir beraberlik de adil sonuçtu.
Neden F.Bahçe kötü, dengesiz, ruhsuz oynadı. Kör topaldı. ‘Bu kadar gol şansını nerden buldu?' derseniz, yanıtı basit: Antalya ‘kağıt helva' gibiydi de ondan.. Minik detaylar verelim... Dakika 5.. Takımın boyu o kadar uzamış ki, Kazım orta sahadan defansına ‘Gelin' diyor. Çaresizlikten faul yapıyor. Sonra Antalya 10 kişiyken Alex'in mükemmel topuk asisti ve Kazım'ın müthiş bitiriciliği var.
Kazım düzeliyor. İnsan tam bunu d
erken saçma bir sarı görüyor. Ve oyundan düşüyor. Düşen sadece o değil! Mesela Gökhan.. Kademe yapamadığı için Antalya yok yere golü buluyor. Tabii asıl saçmalık savunmanın hat değil, eski Şile yolu gibi kıvrımlı olması.
Selçuk Yula (Takvim): Darısı Sheriff'e
Şifo Mehmet maçtan önce verdiği demeçlere uygun şekilde
takımını oynattı. Yani, açık bir
futbolu
tercih etti. Daum'un da bundan faydalanması gerekirdi. Aslında bunu da yaptı. Özellikle ilk 45 dakikada çok net pozisyonlar bulan ve ilk golü de atan takım
Fenerbahçe'ydi.
İlk devre boyunca Kazım'la atılan 1 gol ve direklerden dönen 2 top vardı. Buna karşılık
kaleci Volkan'ın eline top değmeden
futbolcular ikinci devreye çıkmak için 1-1'lik skorla soyunma odasına girdiler. İşte futbol böyle birşey.
Twente maçında da aynısı olmuştu. Bu sene skorlar iyi gitse de talihsizlik de devam etmekte. Her şeye rağmen sahada yapılan yanlışlar var. Ben hala Daum'un, Özer'i neden 18'e almadığını merak ediyoum. Ya da Güiza sahada dolaşırken Semih'i neden yanında oturttuğunu...
İlk 45 dakika F.Bahçeliler için sıkıntılı bitti. İkinci yarıda Gökhan
Gönül'ün sakatlanıp çıkması Topuz'un sağ kanata geçmesi, Semih'in takıma montesi oyunu hareketlendirdi. Ama bu seneki Fenerbahçe'nin son dakikalardaki gol atma sendromu Antalya'da yine yaşandı. Burada tartışılması gereken olay Daum'lu Fenerbahçe'nin sonuca gitmeyi hep son dakikalarda başarması... Eğer orada başarı sağlanıyorsa söylenecek bir şey yok. Neticede Fenerbahçe 7'de 7 yaptı. Gidişat güzel. Futbol olarak kaleye iki kere gelip bir gol atan rakip karşısında 6-7'lik farkı kaçıran Fenerbahçe'yi fazla eleştirmemek gerekir. Çünkü, Fenerbahçe ligde bu işleri yapabilecek bir
ekip. Gerisi de laf-ı güzaf diyelim ve darısı Sheriff maçına diyerek bitirelim.
Ziya Şengül (Star): Zor galibiyet
Fenerbahçe 7'de 7 yapmak psikozu içinde Antalya karşısına çıktı. İlk yarıda Fener, Kazım'ın attığı golle öne geçti. Ardından Antalya'dan Jedinak'ın ikinci direğe yaptığı ortada Zitouni'nin mükemmel kafa golüyle maça eşitlik geldi. Bu golde
Gökhan Gönül kademe hatası yaptı. Colin Kazım'ın iştahlı oyunu, attığı gol, direkten dönen topu kendisini bu maçta Fener'in Vederson'dan sonra en iyisi olarak gösterdi. Dos Santos iyi değildi.
Güiza ise kötünün kötüsüydü. Ben böyle bir golcü hayatımda görmedim. Kaleciyle karşı karşıya bir değil, iki değil sayısını unuttuğum kadar goller kaçırdı. Böyle bir futbolcuyu seyretme şanssızlığı yaşayan topluma, inanın bana yazık oluyor!
Daum formsuz olan Roberto Carlos'u kulübeye çekmesini biliyorsa bu kadar gol kaçıran bir Güiza'ya nasıl sabrediyor hayretler içinde bakıyorum.
Fener şanssız bir maç oynamak durumunda kaldı. Üst üste 3 topu direkten döndü. Bu kadar gol pozisyona girip kaçırıyorsun, 3 topun direkten dönüyor. Antalya
spor'a gol de dahil pozisyon vermiyorsun ve maçı kazanma adına sıkıntı çekiyorsun!
Sonuçta Fenerbahçe geçen hafta
İstanbul Belediye maçında bıraktığımız yerden Antalya'da devam etti.. 3 topu direkten döndü diye “Şanssız” yorumu yapabiliriz ama ya Fener'in beceriksizliğine ne demeli? 89'da Veysel direğin dibine kadar inip şutlarken ters ayakta yakalanmasına rağmen Volkan bu topu çıkardı.. Belki de bu hareket maçı döndürdü. Çünkü hemen sonrasında Fener bir anda 4 oyuncusu ile rakip kaleye indi ve Semih'in dokunuşu 7'nci galibiyeti getirdi.
Futbolda elbetteki sonuç önemlidir.. Bu maç da Fenerbahçe'nin galibiyeti olarak geçecektir... Ama bu galibiyet hangi şartlarda, hangi zorluklarla alındı, buna bakmak lazım..
Bence Daum bu takıma biraz müdahale etmeli.. Her zaman 90'da gol bulamazsınız.
Kemal Belgin (Türkiye): Yaa işte Semih
Dün akşamki Antalyaspor-Fenerbahçe Süper Lig karşılaşmasına, bizim futbolun etiketlerinden haberi olmayan, takımlarımızın ismini bile bilmeyen bir futbolseveri taşıyıp, “Neden beni amatör küme maçına getiriyorsun?” diye bir azar işitebilirdik.
Olacak şey değildi maçın ilk 45 dakikalık bölümü. Düşünüp taşınarak bir buçuğuncu vitesle sanki ilk defa bir arada oynanıyormuşcasına 100 milyon euroluk Fenerbahçe atağa çıkıyor. Buna karşılık Antalyaspor bunu hiç yapamıyor. Fenerbahçe savunmaya dönerken daha garantili sıkışabiliyor, yardımlaşabiliyor, karşıdan gelen bir rakibe bir fazla adamla karşılık verebiliyor. Antalyaspor ise hücumda hiç yapamadığını savunmada da beceremiyor. Her tarafıyla yol geçen hanına dönen Antalyaspor yarı sahasında ağır aksak hareket edebildiği için ve verdiği topu alma adına hareketlenme doğrusunu yapamadığı için Fenerbahçe de kısır mı kısır. 1-1'le soyunma odasına giden takımların ardında bıraktıkları işte bu amatör küme futbol olgusu idi. İki şık gol, direklerle öpüşen iki güzel şut da olmasa cumartesimizin bu 45 dakikalık bölümüne daha da fazla yanardık.
İlk yarıdaki amatör futbol sahneleri ikinci yarıda da alabildiğine gözler önünde oynanıp durdu. Bu arada Güiza‘nın, Alex‘in iki nefis pasında kaleci Polat‘ı nişanlaması acaba bundan sonraki ilk lig maçında Semih tercihini Daum‘a yaptırır mı, çok merak ediyorum. Fenerbahçe'de Santos‘la Gökhan‘ın sakatlanışları Mehmet‘i savunmanın sağına çektirirken, Uğur‘a da
forma şansı sunuyordu ama kenarda oturanlar arasında Önder‘in adamdan sayılmayışı skandalını da bas bas bağırıyordu. Fenerbahçe, maçın sonlarına doğru yüklenme sayesinde pozisyonlar bulurken, Antalyaspor amatör takım sınıfından da aşağılara doğru yuvarlanıyor idi. Şifo Mehmet, Necati‘yle Veysel‘i kendisi aldıysa vah vah,
yönetim alıp oynattırıyorsa beş defa daha vah vah.
Şöyle bir
özet yaparsak, Fenerbahçe'nin kaleci Polat‘ın Uğur‘a yaptığı penaltıyı hakem Yunus Yıldırım‘ın atlamasıyla daha erken golden olduğunun da
altını çizmek gerekir. Zaten bu hakem ceza alanı içinde elle top çıkartılmazsa penaltı vermiyor. Ama ne var ki yukarıdaki satırlarda da dile getirdiğim gibi amatörden de amatör olan Antalyaspor, topluca maçı kazanma dolmuşuna binince Fenerbahçe kalesinden çıkardığı korner atışını altın yedek Semih‘in golüyle beklenmedik üç puana taşıyıverdi.