Gürcan Bilgiç (Sabah): Başkent'te Üç Resim
Ankara'da ne sahada
kupayı çok isteyen bir
takım görüntüsü vardı; ne de tribünler 25 yıllık hasretin ateşindeydi. 19 Mayıs'ın boş koltukları, iki takım adına da "bir an önce bitsin" misyonunu yüklenmiş, 90 dakikanın ahitleri oldular.
Daha 5. dakikada
Semih "iş bitirme" görevini yaptı, maçı takımının kucağına verdi. Kalan 85 dakika boyunca oyundan kopmayıp,
Ankaragücü'nün parlamalarına su sıkarak kontrollü oynadılar.
20. dakikadan itibaren sağ arka adalesini tutan Tümer'deydi gözlerim. Dede'nin
burun büktüğü Tümer,
erken golle '
pamuk' gibi olan maçın yabancısı kalmayı
tercih etti. Belki "neden?" diye soruyordu kendine. Rotasyonda kullanılacak
oyuncu olmayı yediremiyordu kendisine belli ki. Ama "Tümer oynamalı" diyenleri mahcup etmeyi tercih etti. Bundan sonra Tümer'in aslında kafasına koyduğu maçı alabilecek kapasitede bir oyuncu olduğunu Aragones'e kim, nasıl anlatır? Tümer kendi gururunun ağırlığında kayboldu.
Fakat bir
genç parlıyordu.
Volkan Babacan'ın performansını izlerken, bir an bile endişe duymadık. Arkadaşları da
baskı yediklerinde çekinmeden ona pas kullandılar. Şu an görevde olmayan
kaleci antrenörü Murat Öztürk'ün emekleri karşılığını buluyor galiba...
A.Gücü
taraftarının büyük kısmı
Cemal Aydın'ı
protesto etmek için
stat dışında kaldı. İçeri girenler de ağızlarına ne gelirse söylediler. Karşılarında ise kendileri gibi
yönetim ile problemi olan ama takımlarını hiç bıkmadan destekleyen
Fenerbahçeliler vardı. Rüzgar eken,
fırtına biçer. Tribündeki koltuğunuzun arkasında ne yazarsa yazsın, takımın bir ferdi olamazsanız, kaderinize de razı olursunuz.
Can Bartu (Hürriyet): Tatsız Tuzsuz
Maça bakıyorum, ne bir heyecan, ne ne bir
futbol var. Ne "Aman aman bu da kaçar mı" denilecek pozisyon, ne de bir organize atak yoktu.
Aragones takımı dinlendiyor. Tamam dinlendirsin. Ama 35 yaşındaki Roberto
Carlos oynuyor. Asıl dinlendirilmesi gereken Carlos'tu. Bu kadar vurdum duymazlık olmaz. Yani bakıyorsun, iyi oynayıp da sonraki maçta ilk onbirde oynarım mantığı da yok. Semih'in attığı sol ayakla gelen bir mükemmel gol var. Onun dışında Fenerbahçe adına tribünü ayağa kaldıracak bir pozisyon yok. Hadi vazgeçtim, olumlu bir pas da yok.
Taraftar bunu kabul etmez. Fenerbahçe'de hangi oyuncu sahaya çıkıp kazanmak istemez. Öyle bir doksan dakika izlendi ki, herkes bir an önce maç bitsin havasındaydı. Yeteneğini sahaya yansıtacaksın. Fenerbahçe'nin adına yakışan futbol oynayacaksın.
Tümer bir senedir ortalarda yok. Adamın umrunda değil. Boşvermiş gidiyor. 45 dakikada gözle görülür bir görüntü çizmedi. Kaliteli bir
futbolcuyum diyorsun, şuttan vazgeçtim ama bir olumlu pas ver, oyuna katkıda bulun.
Sonuçta ite-
kaka bir kupa galibiyeti elde edildi. Ama bu futbol hiç kimseyi memnun etmedi. Fenerbahçe aslarını oynatmadı. Ortaya konulan futbol da umut vermedi.
Selçuk Yula (Fotomaç): 26 Yıl Sonra mı?
Aragones,
Bursa maçında oynattığı 4 futbolcuyu ilk 11'e aldı, 7 futbolcuyu da değiştirdi. Düşüncesi mantıklı. Çünkü sonuçta bu bir tur maçı değil, grup maçı. Önünde düşünmesi gereken çok önemli lig ve
Şampiyonlar Ligi maçları var. Bu yüzden bazı oyuncuları dinlendirecek ve oynatmadığı oyuncuları da görme şansına sahip olacak. Burada bir yanlış yok.
Kazım oyundan atılana kadar Fenerbahçe'nin şu kadrosu oyunda hep dengeyi sağladı. Zaten Semih'in ilk dakikalarda attığı mükemmel golle takım rahatlamıştı. Benim hoşuma giden Ankaragücülü
futbolcuların yaptığı preslerde, Fenerbahçeli futbolcuların topu ayağından çıkarmadaki rahatlıklarıydı.
Yadırgadığım üç şey var. Birincisi; Ali Bilgin sağ bekte niye düşünüldü? Gerçi kötü oynamadı, Kazım'la da iyi anlaştı ama yeri orası değil. İkincisi; uzun zamandır
sakat olmamasına rağmen 18'e bile alınmayan Tümer neden 11'deydi? O da diğerleri gibi sırasını beklemeliydi. Üçüncüsü; Aragones,
İlhan'ı neden düşünmüyor? Yeri santrfor olan İlhan dururken, yeri açık olan
Burak neden santrfor oynatılıyor? İlhan ne zaman düşünülecek?
Şu ana kadar Fenerbahçe'nin en büyük derdi savunmaydı. Bu da aşılmaya başlandı. Deniz'in zaman zaman istediğimiz hareketleri yapması ilerisi için umut verici.
Gerçi dünkü maç için Fenerbahçe adına çok olumlu şeyler söylemek mümkün değil. Ama geçen günleri düşündüğümüzde yedek kadronun bile yaptığı şu mücadele Fenerbahçe'yi ileriki günlere daha güvenli taşıyacaktır.
Fenerbahçe kupa için bu gruptan nasıl olsa çıkar. Önemli olan lig. Ama gene de 26 yıl sonra alınacak bir kupanın da önemi çok büyük olacaktır.
Ziya Şengül (Star): Kupada Yine Gazozuna Maç
Fortis
Türkiye Kupası, her nedense bazı takımların pek sıcak bakmadığı bir kupa anlayışı içinde oluyor. Fenerbahçe, Ankaragücü karşısında maçın hemen başında
kaptan Semih'in atmış olduğu çok güzel bir golle öne geçti. Sonrasındaki Fenrerbahçe'nin futboluna bakıyoruz. Şu 90 dakika bir an önce bitse de bu skorla İstanbul'a dönsek' havasında..
Her iki takım da keyif vermeyen futbol sergiledi. Ankaragücü seyircisi tarafından yalnızlığa itilmiş. Bir avuç taraftarı da yönetimi istifaya davet etmek için gelmiş: Böyle bir karşılaşmayı ben bile seyrederken havaya giremedin. Futbolcular nasıl girsin?
Ben Aragones'i Tümer'i neden oynatmıyor?' diye eleştirendim. Ama Tümer'i izledikten sonra gördüm ki, futbolu bırakmış emekliler gibiydi. Josico sahada var mıydı, yok muydu, hiç gözüme çarpmadı.
Fenerbahçe'de Kazım gereksiz
çene düşüklüğü içinde. Gereksiz itirazlarından sonra kırmızı
kart gördü. Nedenini bilen bir tek kendisi var. Bir futbolcu bu kadar sorumsuz olur mu? Bunun hesabını biz değil, sorması gerekenler sormalıdır elbet.
Kaleci Volkan Babacan üstüne düşen görevi Fenerbahçe takımı adına yapan adamdı. Aragones'in Ali Bilgin'den sağ bek yaratmasını ise aşkınlık içinde izledim. Ama şu da bir gerçek ki, Ali Bilgin burada fazla sırıtan bir futbol sergilemedi.
Fenerbahçe, Semih Şentürk'ün attığı golle Ankara'da kazanan olurken, İyi futbol mu sergiledi?' derseniz, Geçiniz bir
kalem' derim.
Erdoğan Şenay (Milliyet): Umut Dünyası
Fenerbahçe, yedek kulübesindeki isimleri ilk 11'de sahaya sürerek yarışmaktaydı Ankara'da.
Aragones'in, klişe olmuş isimlerini gelecek haftaların önemli maçları adına İstanbul'da bırakması çok da doğruydu...
Ancak Ankaragücü önünde oynanan futbolun içinde yedek kulübesinden gelen isimlerin bıraktığı olumlu futbol izleri öylesine cılız ve umut vermekten uzaktı ki. Örneğin Burak'ın dünkü istek ve hırstan eser taşımayan yarışma kişiliksizliğini gördükten sonra bu oyuncunun geleceği adına hangi olumlu hayalleri kurabiliriz.
Hadi Tümer'in bilinen kalitelerini hatırlayarak paslanmışlığına biraz da hoşgörüyle bakalım. Deniz'in derin
sakatlık dönemi sonrasını yaşamışlığına saygı gösterelim.
Ama Kazım Kazım efendinin sağ kulvarda Ankaragücü defansını alt üst edip, önemli hücum atraksiyonlarını sergilemesini beklerken hazretin umarsız ve
kırmızı karta kadar varan duyarsız taraflarına ne diyeceğiz...?
Kısacası Fenerbahçe'de ne varsa yine Semih'in yaratıcılığında var. Dün erkenden attığı galibiyet golü olmasa sarı-lacivertli kadronun çeyrek asırlık kupa hasreti umut dünyası haline dönüşebilir miydi?