Yılıdrım
Demirören ile uzun yıllar kader birliği yapan Erdoğan, neden
istifa ettiğini, kulübün içinde bulunduğu mali tabloyu ve
Yıldırım Demirören'in
yöneticilik anlayışını, Siyah-Beyazlı kulübün gidişatını, Murat Aksu'nun listesine girip girmeyeceğini, neden görevi bıraktığı gibi birçok konuyla ilgili HTSPOR.COM'dan
Erdem Erol'a konuştu.
Deneyimli yönetici
Beşiktaş camiasının merak ettiği birçok konuya değindi. İşte noktasına-virgülüne dokunmadan Erdoğan'ın sözleri:
Levent Bey,
Yıldırım Demirören yönetimiyle
ayrılık bir anda mı gelişti, bunun öncesi var mıydı? Hem şahsıyla hem
babasıyla ilgili olarak dönem dönem yapmış olduğunuz açıklamalarınızın istifanızla bir ilgisi oldu mu?
Bizim çok eskiye dayanan bir hukukumuz var. Onların da benim için kasti davranış içerisinde bulunup yanlış söz etmeyeceklerini düşünürüm, bende onlar için başka hukuk kullanmam hiçbir zaman. Ancak orada ben bir yöneticiydim. Yönetici sıfatıyla orada bir çok eksiklikler mevcuttu. Bunları en azından ilk önce Beşiktaş adına, sonra Yıldırım Demirören adına, düzelmesi uğruna bazı ikazlarda, gerek yönetim içinde, gerek yönetim dışında ama bunlar kasti olmayan, Beşiktaş lehine olması lazım gelen, yapılması gereken ikazlardan ibaretti. Bunlarda muvaffak olamayınca da daha fazla faydalı olamayacağımı düşünüp, istifamı verdim.
"DOĞRU. EN ÇOK BEN EĞLENDİM"
Zaman zaman yapmış olduğunuz açıklamaların etkisi oldu mu?
Benim konuşmalarım hakkında çok farklı yorumlar yapıldı. Söylediklerimi maalesef bir çok medya mensubu
arkadaşımız dahi bunun inceliğini anlayamadı veya anladı başka şekle çevirmeye çalıştı. Ben hiçbir zaman Beşiktaş aleyhinde bulunmadım. Mesela en son beyanatım,
Kayserispor maçından sonraydı. Takım 6 maçta 12 puan kaybetmiş, başaşşağıya gidiyor. Tabi birilerinin ikaz etmesi lazım. Ben de kulübün asbaşkanı olarak gidişatın doğru olmadığını, yanlış olduğunu söyledim. Beşiktaşın tarihinde böyle bir olayla karşılaşmadığını, herkesin aklını başına toplarlaması lazım geldiğini söyledim. Bana "istifa edecek misin" dediler, etmeyeceğimi söyledim. "Kim istifa edecek" dediler, bunun bir sırası varsa şöyle şöyle olacak dedim: Şu anda benim istifamı gerektiren bir olay sözkonusu değil, kötü gidişattan kim sorumluysa onların istifa etmesi lazım dedim. İlle istifa etmeleri gerekirlerse dedim. Yani soru üzerine, bunun bir sırası vardır, önce hoca, sonra başkan, sonra otomatik olarak yönetimin istifa etmesi gerekir diye söyledim.
Efendim dediler, bundan önce çok güzel şeyler yapıldı,
takım şampiyon oldu, en çok da siz eğlendiniz dediler. Doğru, Türkiye'nin her tarafında bütün kutlamalara ben katıldım. Bu benim eğlenmem yani etrafa Beşiktaş'ın
şampiyonluk coşkusunu vermek lazımdı. Uzun süredir şampiyon olamadığı için,
taraftarda bir moral zayıflaması vardı. Bunu kuvvetlendirmek için heryerde bunu yaptık. Yani iyi gününde iyi diyeceğiz de kötü gününde de yine iyi mi diyeceğiz? Bunu idrak edemediler. Ben yine takımın arkasındaydım.
"KULÜBÜN HALİ YÜREKLER ACISI"
Yani sorumlu yöneticilik bunu mu gerektiriyor?
Yüzde yüz, kesin. Bunu yapmamış olmak zaten maalesef Beşiktaş'ı
ekonomik anlamda bu duruma getirdi. Bu işin içeride çalışmasını, kavgasını yapamadığımız için, başkanımızın tek başına faliyette bulunmuş olması nedeniyle, kimseye danışmadan, bugünkü büyük borçlanmalar, mali bozukluklar ortaya çıktı.
Ekonomik anlamda kulübün geldiği durum nedir?
Yürekler acısı. Yani Divan'da kabul edilen rakam 180 milyon. Bu beyan edilen.
Beyan edilmeyen var mıdır?
Takdiri siz yapın.
Hukuk dışı uygulamalar söz konusu mudur?
Ferdi olarak hukuk dışı uygulamaları bilmediğim için bu tür bir ithamda bulunmak çok yanlış olur. Kanunsuz işlemler demeyeyim ama kötü idare, yanlış idare, yanlış
hesaplar, bu borçlulukları meydana getirdi.
"ENKAZ BİLE DEĞİL, DAHA KÖTÜ"
Başkanımızın tek başına kulübü yönetmesi dediniz.
Evet,
evet. Aynen tek başına ve kimseye danışmadan yönetmiş olması. Bunu tek başınıza yaparsanız, doğruları yaptığınızı sanırsanız, işte bugünkü tablo meydana gelir. Burada matematiksel bir olay var. 5-6 senelik, 10 senelik gelirler temlik edilmiş. Yeni gelen yönetimi,
enkaz değil de, enkaz olsa yine enkazından istifade edersiniz.
Yani kulübün içinde bulunduğu durum için enkaz değil, enkazdan bile kötü diyorsunuz.
Bu matematiksel olaylar. Hayali konuşmuyorum. Gelirler temlik edilşmiş, divan kuruluna sunulan borç meydanda.
Başkanın kendisine olan borç sözkonusu bu arada.
Evet, ne yazık ki bu zararlar başkanın kendisine de dokundu. Kendisine de zarar vermiş oldu. Ayrıyeten kulübe de zarar vermiş oldu, ekonomik olarak.
Siz bu noktaya gelineceğpini tahmin ediyor muydunuz?
Bunun buraya geleceğinin tahmini nasıl olur ki?
Kulüp kötü idare edlirse bu rakamları göreceği tahmin değil, tabidir. Yönetim kötü olursa, tek başına yönetmeye kalkarsa, bunun devamında ekonomik anlamda kötü olacağı bellidir.
NEDEN İSTİFA ETTİ?
Neden
seçimlere çok az bir zaman kala istifa etiniz de neden daha önce ,istifa etmediniz. Yani Yıldırım Demirören'le devam edemeyeceğiniz artık kesinleştiğinden ve başka bir listeye girmek ve yeniden yönetici seçilmek adına mı istifa etiniz. Yani şahsi çıkarlarınızı gözetip yine yönetici olabilmek için mi?
Güzel bir soru. Zaten kulübün iyi yönetilmediğini, borç içinde olduğunu, gerek yönetim içinde gerek yönetim dışında ben hep belirttim. Netice itibariyle de bir seçim sürecine girildi. Ben bu seçim süreci içerisinde yönetimde kalıp da, yönetimin seçim dönemine rast gelen bir devre içerisinde, yanlışlarını söylemiş olmam etik olmazdı. Ben bunu istifa dilekçemde de belirttim. Benim tepkilerim bugün ve yeni değil. Benim tepkilerim çok eskiden beri devam ediyor. Sivri dilli olduk, çok konuşan olduk. Bunu maalesef değerli değerlendiriciler böyle değerlendirdiler.
Yıldırım Demirören nasıl değerlendirdi peki?
Hata yapmaya devam eti.
Birebir yüzyüze görüştünüz değil mi?
Her zaman görüşüyorum. Sayın Yıldırırm Demirören ile aramda en ufak bir ihtilaf yok. Bugün dahi yok. Ama Beşiktaş adına orada bir görev yapıyoruz. Ben de herkes gibi kafamı sallamak durumunda değilim. Kafamı salladığım taktirde en çok kulübe sonra Sayın Yıldırım Demirören'e zarar verirdim. Benim gidip doğruları söylemem, yapılmasını istemem normal bir düzey içerisinde yapmam gerekenlerdir. Bunları çok daha sert söylemem gerekiyordu. Ancak malum bizde bir laf var. Birlik beraberlik bozulmasın, ha düzelir, ha düzelir. Bir de takım şampiyonluğa gidiyordu. O arada daha fazla yüklenmiş olmak kulübün menfaatine değildi. Ama ben bunu ben söylenmesi, ikaz edilmesi gerektiği şekilde, gerek kulüp içinde gerek kulüp dışında, gerekli beyanatlarımla açıkladım. Yani ben o güne kadar da susmadım ki. Ben gerekli ikazlarımı yaptım.
TARAFTARA MESAJ
Ekonomik açıdan gelinen noktayı yürekler acısı olarak nitelendirdiniz. Bu işin birde farklı boyutları var.
Camia, taraftar gibi. Taraftarın tepkisi tribünlerden çok ağır olarak yükseldi. Açıklamalarınız, bir anlamda taraftarın tepkisini tetikledi mi?
Hoşnutsuzluğu belirtmek için demokratik bir tepki gösterilebilir. Ama ben ne yazık ki taraftarların o çirkin tezahuratlarını asla tasvip etmiyoryum. Hiçbir zaman da tasvip etmem. Bu Beşiktaş duruşuna yakışmaz. İkaz edici protestolarda bulunabilrler. Ama
küfür, şahsiyete
tecavüz, Beşiktaş'ın başkanına tecavüz şeklinde olursa çok çirkindir. Bunun neticede bir hesap verme günü vardır. O da seçim zamanıdır. Bu usuldür zatenç. Bu hesaplaşma kavgalaşma anlamında değil, herkes kucağındakini döker orada.
Yıldırım Demirören bundan sonra ne yapmalı. Nasıl bir tavır sergilerse hem Beşiktaş için hem kendisi için olumlu bişr strateji izlemiş oluır sizce?
Sayın Demirören kardeşimiz, sayın başkanımız, aklı başında bir kişidir. Artık yapılan tenkitleri, eleştirileri, dinleyerek, bir de geriye dönük bakıp muhasebesini yaparak, bundan sonrası için karar vermesi benim önerilerimle değil, kendi incelemesiyle ortaya koyacağı bir yoldur. O tamamen kendisinin tercihidir. Ben şu veya bu şekilde hareket etmesini yeğleme durumunda değilim.
Kulübün gelirleriyle ilgili temlik konuları hangi boyutta. Bütün gelirleri temlikli mi?
Biraz evvel de bahsetiğim gibi bunlar bize mümkün mertebe haber verilmeden icra edilen olaylardı. Yani ben kulübün içerisinde bir asbaşkan, bir yönetici, bir icra kurulunda bulunan bir kişi olmakla beraber üzülerek söyliyorum ki tamamına
vakıf değilim. Ama bu rakamların uzun seneleri kapsadığı ve bir değişiklik halinde yeni gelecek veya Sayın Yıldırım Demirören'in devam etmesi de söz konusu olduğu taktirde büyük paralara ihtiyaç vardır. Bunların nasıl halledilmesi gerektiği bende de büyük bir soru.
"KULÜBÜN VARI YOĞU TEMLİKLİ"
Kongre üyelerinin aidatları da temlikli mi?
Anında anında. Enteresan bir hadise yaşadık. Daha kulübe gelmeden, bankada el kondu. Bir numara yanlışlığıyla bir arkadaşımız parasını yatırmış. Aynı bankaya gidiyor, yanlışlık olmasın diye geri alıp numarayı düzeltebilir. İadesi yapılıp, yeniden yatırması gerekiyordu yani girdi çıktı yapması gerekiyordu. 1 saat evvel yatırılan paranın yerini bulduğu söylendi. Tereddütsüz dediğiniz doğru. Ama buna gelene kadar neler var. Kalmadı bir şey yani. Bugün her şey temlikli. Bazıları 5 sene 10 sene temlikli olanlar var.
Kulübün ekonomik yapısı için yürekler acısı dediniz, peki gelecek yönetimin hali ne olacak?
Vallahi kendilerine çare bulmadıkları taktirde onların durumu da yürekler acısı olacak.
"YENİ YÖNETİMİN ALLAH YARDIMCISI OLSUN"
Peki Levent Erdoğan'ın, demirörenin dışında seçilecek bir yönetim kurulunda olursa, hali ne olacak?
Şu anda öyle bir şey yok. Olursa
Allah yardımcısı olsun diyeyim. Her zamanki gibi dualara kalacak. Başka bir çare yok yani. Bu yıl sonuna kadar yatırılması gereken paralar var. Tabata'nın parasıda tam ödenmedi. Hepsi vadeli paralar. Daha hepsinin acısı çıkmadı. Bunlar rakamsal gerçekler, Aksini söylüyorlarsa, çıkar söylerler.
Kulübün çalışanlarının maaşları nasıl ödeniyor peki?
Bunlar oldukça yüksek giderler tabi. Bunlar yapıla yapıla yapıla,
deniz bitme noktasına geldi. O temliğide devredelim, 2. senede, 5. senede temlik edilsin diye diye deniz bitti. Yani bu sayın Yıldırım Demirören içinde bitti. 50-60 trilyon para koyduktan sonra bu işe para yatırılması, imkanklar olsa bile mantık dışı geliyor bana.
BEŞİKTAŞ NASIL KURTULUR?
Böyle gide gide 4 büyükten biri olma özelliğini de kaybeder mi Beşiktaş?
"Çıkar bir gün kurtaracak baht-ı kaderini" diye bir cümle var. Beşiktaş büyük bir camiadır. Mutlak bunun üstesinden gelecektir. Ama durum hiç güzel değildir. Sayın Demirören seçilip devam etse de öyle, yeni yönetim için de öyle. Olay şu: Şu dönemdeki seçimden sonra seçilecek kişilerin ilkeleri, yani başkan paralarıyla yönetici paralarıyla, kulübü götürmek ilkelerine dayanırsa, Beşiktaş'ın akıbetinin ekonomik anlamda daha kötü olacağını düşünüyorum.
Onun için gerek yönetime gelmeyi düşünen
başkan adayı, veya devam ederse Sayın Demirören, borçları çok uzun vadede ayrı bir
sistem içerisinde erteleyip, kendi yağıyla kavrulmak noktasına gelmek mecburiyetindedir. Çok acelece tüzük tadilatı yapılıp, "Her yönetim ancak kendi bulunduğu süre içerisindeki gelirleri temlik edebilir" maddesinin yerleşmesi lazımdır. Yoksa bir çığ gibi patlamalar olur.
Şu gün dahi rakamsal olarak şampiyonluğu hayal tahmin edebilirsiniz, yanlış tahmin edersiniz, doğru tahmin edersiniz ama bu matematik olaydır. Bunun tahmini matematikseldir. Afaki değildir. Onun için yeni gelecek yönetimin en üzerinde duracağı hadiselerden bir tanesi, kesin ve kesin bir çare bulacak, ya
yurt içi ya yurt dışı, çok uzun vadeli, düşük faizli
kredi ile o eski borçlar dondurulacak. Yepyeni bir bütçeyle gelecek.
28 tane altyapıda antrenör çalıştıran bir kulübün altyapıdan hiç
oyuncu kazanmaması çok düşündürücüdür. Bunun sebeplerinden bir tanesi de şudur: Oyuncular yetişiyor, 17 yaşında oynayamadığı için ona buna kiraya verdik diyorlar. Kimse bu işin kirasının arkasını takip etmiyor. O canım masraflarla yetişen
futbolcular kaybolup gidiyor. Onun için yeni gelen yönetimin her kim olursa olsun, muhakkak ikinci ligden, 3. ligden, amatör kümeden birer tane
pilot takım yapıp, oyuncuları yetiştirmesi, ondan sonra da böyle lüzumsuz yapılan yani anormal
transferlerle kulübün kesesinden paraların savrulmamasının teminine gidilmesi gerekir.
Dikkat edin bir çok transferler yapılmasına rağmen kulüpler için en faydalı olanlar kendi altyapılarından yetişenlerdir. Bugüne kadar
Galatasaray kaç tane futbolcu aldı, ama yine
Arda en iyisi. Bilmem anlatabiliyor muyum. Yani bizde de Sergenler, ondan önce Feyyazlar, Aliler vardı. Bırakın kiraya verilenlerin takip edilmesini
Gökhan Zan gibi kulübün içinde olan bir adamın süresinin ne zaman bittiğini bilinip de yatırılacak belirli bir parayla tutulması mümkünken, sonra satılması mümkünken, sokaklara paralar atılmıştır.
"TRANSFERLERİ GAZETELERDEN ÖĞRENİYORDUK"
Maalesef, maalesef, maalesef. Evet iddia ediyorum, bir iki ismini vermek istemediğim arkadaş başkanın talimatıyla hareket ederek buraya getirmiştir. Hiçbir ciddi hesap kitap verilmemiştir. Transferleri televizyonlardan, gazeteci arkadaşlardan işittik. Bir tanesini değil, bütün transferler. Haberimiz olduğu bir transfer yoktu. "Bize danışılmasından vazgeçtik, yahu hiç olmazsa aldıktan sonra söyleyin de basın aradığı zaman doğru aldık diyebilelim" dedik yönetime. Maalesef onu da dinletemedik.
Başkanın karşısına geçip bunu sorgulamadınız mı?
Kimi kime sorguluyorsun. Parayı ben veririm diyen başkana.. Sevdiğim insandır aramda bir şey yok, ama bu gerçeklerin yapılmamasından en büyük zararını gören Beşiktaş Kulübü ve Sayın Yıldırırım Demirören'dir.
İşin bu boyuta gelmesinde baba Erdoğan Demirören'in katkısı sözkonusu mudur?
O kişisel, ailesel olaylara karışmak istemiyorum ama yanlışların yapıldığı muhakaktır. Ama bu kime danışılarak yapılmış olursa olsun. Yanlış yanlıştır. Yanlış yapılmıştır ama büyük yanlış yapılmıştır. Bunu hep beraber yaşıyoruz. Ben bunu yönetimdede söyledim.
"HERKES KUZU OLUYORDU"
Yönetim kurullarında hem başkanın hem diğer yöneticilerinin yüzlerine karşı söylüyordunuz yani.
Yönetime 15 dakika kala hepimiz aramızda bu dertleri yakınıyorduk. Yönetim toplantısı başlayınca herkes
kuzu oluyordu. Bu tartışıldığı taktirde de ortada 2 hadiseyle karşı karşıya kalacaktınız. Ya ipleri koparıp kötü olacaktınız, bu hususta direttiğimiz için biz kötü olduk.
"MAHALLENİN DELİSİ OLDUK"
İçeride duyuramadığımızda zaman zaman dışarıda duyurmaya çalıştık. O zamanda değerlendirmeler değişik oldu. Çok konuşan olduk, sivri dilli olduk. Mahallenin delisi olduk.
"İSTİFA EN KOLAY YOL"
Gelinen noktada vicdanen müsterih misiniz?
Yüzde 100 müsterihim. Çünkü ben bunu gerek özel olarak, gerek türlü şekillerde, defaten ikaz ettim. İstifa edeydin. İstifa etmek en kolay yol. Gerektiği zaman kolayca istifa edersin, bir A 4 kağıt ile bir kaleme bakıyor. Ama mesele o değildi. Biraz daha mücadele edelim diye gerekli mücadeleyi götürmeye çalıştım. İstifamı bir an için düşündüm ve rahatlık getireceği kanaatine hasıl oldum.
'Oh' diyeceklerdi, 'Bir tane sivri dilli adam vardı' diyeceklerdi. Ama o sivri dil gerçekleri söylüyordu. Memnun olacaklardı istifa etseydim. Hadi ondan sonra bir şampiyonluk ümitleri devresi yaşadık, herhangi bir şekilde tavır koyup takım şampiyonluğa gid
erken, birlik ve beraberliği bozdu oluyordu.
Birlik ve beraberlik çok güzel bir şey ama bu anlamda kullanıldığı zaman felaket. Yani doğruları söylememe anlamına birlik ve beraberlik. Ama bunun susturulma anlamına kullanılması zarar veriyor. O arada yine içeride konuşmalarımızı yaptık. İstifa çok kolay bir olay. O kadarına bile sahip depildik ama hiç olmazsa söyleyebildiğimiz kadarını söyleyerek daha faydalı olacağımızı düşünüyorduk. Tenkitten hoşlanmayan bir zihniyetin karşısından çekilmiş olmanız karşı tarafın bayramıdır. Yeteri kadar tavır koydum ama daha tavır koyucu olsaydım, daha mı faydalı olurdum diye düşünüyorum.
"HUKUKSAL BİLGİME İHTİYAÇ DUYMADILAR"
Yaralıyım, yaralıyım. Çok üzgünüm. Benim hiç beklediğim bir şey yok. Hakikaten üzüntülüyüm. Bütün harcamaları cebimden yapmış bir insanım. Kulübün parasıyla herhangi bir faaliyete bulunmadım. Bir tek derneklerle uğraşmama mani olmadılar. Hukuktan sorumlu olmama rağmen bir tane hukuksal işlem sormadılar. Çünkü yanlış yapacaklarını söyleyeceğim ve bir ikisinde söylediğim için, benim hukuksal bilgime ihtiyaç duymadılar. Ama insanlar bugün benden randevu almak için sıraya giriyorlar. Bunu şu anlamda söylüyorum, benim hukuksal bilgilerime değer vermediler. Ama benim onlara o kadar faydalı olabilecek bir durumum vardı ki. Bugün insanlar hukuksal danışma için benden randevu almakta zorlanıyorlar. Ben bu kadar faydalı olabilecek bir
hukukçuyum. Lütfen sorun, soruşlarınızın hepsinin karşılığı var.
Demirören Şirketler Grubu'nunda avukatısınız aynı zamanda.
Orada başarılı oldum, evet.
Baba Demirören'in dostusunuz. Ama oğul Demirören size hiçbir şekilde hukuki anlşamda konuları danışmadı. Bu nasıl bir çelişki o zaman?
Bu çelişki çok basit, çok açık, çok kolay. Ben onun yaptığı hukuki işlemler, mukavelelerin feshedilişleri yahut yapılmasına karşı olacağım mukaveleler gibi konularda yanlış olduğundan, tavır koyacağımdan, kabul etmediğim için, kendi başına yapmaya kalktı. Yoksa benim hukukçuluğumu beğenmediğinden, güvenmediğinden değil. Bakın Yusuf'un transferinde en son 1 milyon 200 bin dolar ödedik Bursaspor'a.
Nakit olarak ödendi. Aydın'a danışmadan futbolcuyu satıyorsun. Futbolcu et parçası mı? Sonra masraflarıyla beraber 1 milyon 200 bin dolar ödüyorsun. Kimin parasını kime veriyorsun. Ve Aydın da bunu bir gurur meselesi yaptı. Hem Aydın'a yazık oldu, Aydın'a "Gel bak seni Bursa'ya veriyorum, seni geri alma şartıyla veriyorum, gel sen Bursa'da oyna" diye ikna edilseydi, o çocuk da seve seve giderdi. O da bunu guru meselesi yaptı. Biz de durduğumuz yerde, paramız çok ya, 1 milyon küsür dolard a oraya verdik.
KIZILAY REKLAMI İÇİN NE DEDİ?
Sonra mesela formaların arkasında
Kızılay yazıyor. Bunu yazmak güzel bir olay. Ama Mekke'de dilenip, Medine'de zekat veremezsin. Madem ki bu şovanistliği yapıyorsun, tamam başkları ne yapmış.. Kızılay'a
destek, tamam çok güzel hadise, ama bunu lütfen cebinden ver. Bir yana işçisinin futbolcusunun parasını veremeyen kulüp çaba sarfederken borç içinde, gelirlerini satarken, ondan sonra el kasasından kahramanlık yapmak hoş bir şey değil. Yapılan olayı yanlış görmüyorum. Ama bunu yapıyorsan bunu cebinden yap. Yahut alacaklarından bir kısmını silerek yap. Gelirleri satarken, diğer taraftan kahraman desinler diye istifade etmeye çalışıyorsun.
Mekkede dilenip, Medine'de zekat veremezsiniz dediniz, aklıma
Fulya projesi geldi.
Beni o kısımda konuşturmayın, o kısımda konuşmamam lazım.
O konuda bir hukukçu olarak çok şey biliyorsunuzdur. İddialar doğr mu?
Bu yargıya intikal etmiş bir olay. Benim şu anda konuşmam doğru değil. Zamanı gelirse konuşurum. Ama şu an için erken. Bakın tüm bunları içim yaralı olduğu için anlattım. Tabi bütün bu sıkıntılara rağmen, bir şekilde akıllar başa toplanır, aklı başında bir sistem oluşturulursa, yahut aklı başında düşünenler gelirse, bir şekilde bunun da çaresi vardır ama çok zor şartlar oluşmuştur.