Futbol Federasyonu'nun resmi yayın organı ''TamSaha'' Dergisi'nin haziran ayı sayısında röportajı yayınlanan Emre, geçmişteki başarıları hep rakipleri bozarak elde ettiklerini belirterek, ''Ne zaman çok fazla pas yapmaya başladık, rakipler bizi bozdu. Bizim stilimiz ve karakterimiz belli. Hem oynayıp hem oynatmamak. Bunun için de öncelikle savaşmamız gerekiyor. Hem biz oynayalım hem rakibimiz oynasın diye beklersek sıkıntı yaşarız. Bizim mutlaka rakibimizi bozmamız gerekiyor'' dedi.
Geçmişte yaşanılan başarıların ardından dünya üçüncülüğünün gelmesindeki en büyük nedenin
takım içindeki müthiş arkadaşlık olduğunu kaydeden Emre, şöyle devam etti:
''Dünya Kupası'ndan önce 53 gün kampta kaldık, antrenmanlarda bile iki kişi arasında en
küçük söz dalaşı dahi olmadı. Herkes birbirini çok seviyor, sayıyordu. Her biri saygın ve yetenekli
oyunculardı. Herkes performansının en üst noktasına çıkabilecek yaştaydı. Galatasaray'daki takım ruhunu
milli takıma da yansıtmıştık. Takım ruhunu oluşturmanın en büyük kuralı, kendin için düşündüğün her şeyi takım arkadaşın için de düşünmektir. Arkadaşın topu kaptırdığında kendin kaptırmış gibi düşünürsen mücadelen de o oranda yükselir. Kendi kaptırdığın topa koşup, arkadaşının kaptırdığı topa koşmazsan bu çok büyük bencillik olur. Bizim takımımızda o dönemde çok iyi bir ortam vardı.
Ben bugün de aynı ortamın varlığını hissediyorum. Başımızda tüm dünyanın saygı duyduğu çok önemli bir
teknik direktör bulunuyor. Bunun da bize getirdiği avantajlar var. Fatih hoca bence oyuncuyu maça konsantre etme konusunda dünyanın sayılı teknik adamlarından birisi. Bugün takımımızda çok sayıda
genç oyuncu var ve onlarla harmanlanabilecek çok tecrübeli ve üstelik yine yaşları genç oyuncular mevcut. Nihat, Yıldıray,
Tuncay, ben uluslararası alanda tecrübeliyiz ve aynı zamanda yaşlarımız da genç. Bu önemli bir avantaj. Ben bu avantajın turnuvaya da çok iyi yansıyacağını düşünüyorum. Burada oynadım ya da oynamadım derdine düşecek oyuncular da yok. Herkes burasının Milli Takım olduğunun bilincinde. Hizmet için yarışmaktan başka bir şey yapmayacağız.''
-''BÜYÜK MAÇLARI ÇEVİREBİLECEK BİR TAKIMIZ''-
Emre Belözoğlu, büyük maçları her zaman lehlerine çevirebilecek bir takım olduklarını, şampiyonadaki en büyük silahlarının da bu özellikleri olduğunu söyledi.
Grup maçlarında kolay gibi gözüken maçlarda zaman zaman istenmeyen sonuçlar aldıklarını kaydeden Emre, ''Dünyada
futbol takımları mücadele ettikleri sürece birbirlerine çok yaklaştılar. Grup maçları iki senelik bir periyot. İlk sene 13 puan topladık. İkinci sene ise
futbolcuların değişen performanslarının sıkıntısını yaşadık. Bence bu oynadığımız takımlarla ilgili değildi. Çünkü ilk sene seyircisiz oynadığımız maçta Malta'ya 4 gol attık,
Yunanistan'ı deplasmanda farklı yendik. Elbette önemli maçlara daha iyi konsantre oluyorsunuz. Büyük maçları her zaman lehine çevirebilecek bir takımız. Bu şampiyona öncesi en büyük silahımız da bu; çünkü orada bizi büyük maçlar bekliyor'' şeklinde konuştu.
-''HER TÜRLÜ FİNAL BAŞARI OLUR''-
Milli futbolcu, şampiyonada her türlü
finali görebilmenin kendileri için başarı olacağını söyledi.
Gerçekçi konuşmak gerektiğini ifade eden Emre, ''Bizim için her türlü finali görebilmek başarı olur. Buna çeyrek final de dahil. Çünkü biz genç bir takımız ve önümüzde birkaç turnuvamız daha var.
Avrupa Şampiyonası'na yaşadığımız bunca sıkıntıya rağmen gelmemiz bile başarıdır'' ifadesini kullandı.
Emre, turnuvadaki favorilerini ise şöyle sıraladı:
''
Fransa olabilir, grubumuzdaki
Portekiz olabilir.
İspanya göze hoş gelen futbol oynayan bir takım. Almanya'dan bir şey beklemiyordum ama Dünya Kupası'ndaki performanslarını görünce onlar da favorilerden biri oldu. Aslında 'Şu kazanır' diye düşünen bir oyuncu değilim. Bence en iyi konsantre olan takım kazanacak.
Emre, ''Turnuvadaki
yıldız adayın kim'' sorusunu ise ''Bizim takımımızdan
Arda ve Nihat etkili olabilir.
Ronaldo ise kendisini zaten ispatlamış bir adam ve turnuvanın yıldızı o olabilir. Ama ben bir turnuvada Zidane'la oynamayı çok isterdim'' diye yanıtladı.
-''TÜRKİYE'DE VİZYON PROBLEMİMİZ VAR''-
Yurt dışından gelen oyuncuların performansının yükselmiş durumda olduğunu bunun d
a milli takıma olumlu yansıyacağını vurgulayan Emre, ''Ama
Turkcell Süper Lig'deki tempo hiçbir zaman Avrupa'nın üzerine çıkmadı. Biz Galatasaray'da çok koşan, çok mücadele eden bir takımdık. O takım, Avrupa'nın üzerinde tempo göstermişti. Bir futbolcu kendisine
hedef belirlerken bir sınır çekmemeli. Saha içinde kendisini iyi hissediyorsa mücadele, koşma veya top kazanma anlamında kendisini sınırlandırmamalı. Özellikle Milli Takım'a gelen oyuncular kendilerini asla yeterli görmemeli ve daha iyi olmaya çalışmalı. Türkiye'de vizyonla alakalı problemimiz var. Bu da Milli Takım'a yansır mı? Bence yansır. Çünkü bu ülkenin liginde oynanan futbol, milli takımlar bazında oynanan temponun çok altında'' diye konuştu.
-''BİZ DE YUNANİSTAN'IN YAPTIĞINI YAPABİLİRİZ''-
Emre Belözoğlu, ''Yunanistan'ın şampiyonluğuna bakarak 'Biz niye olmayalım?' diyebilir miyiz'' şeklindeki bir soruyu da ''Kesinlikle diyebiliriz. Baktığınız zaman Yunanistan da kapanarak, belli bir stille rakibi bozarak oynamaya çalıştı ve başarılı oldu. O şampiyonadan sonra top oynamak istediler ama başarısız oldular. Biz de yapabiliriz, çünkü oynama anlamında Yunanistan'dan daha kaliteli bir takımız. Özellikle öndeki altılı her an oyunu değiştirecek kapasitedeki oyunculardan oluşacak. Onlar kadar disiplinli oynarsak farkımız zaten ortaya çıkar'' diye yanıtladı.
Saha içinde hırçın bir tablo çizmesiyle ilgili eleştirilerinin biraz da kazanma hırsından kaynaklandığını dile getiren Emre, şunları söyledi:
''Ben kız kardeşimle tavla oynarken bile çok sinirlenebilirim. İnsan hata üzerine yaratılmış bir varlık. 'Ben mükemmelim' diyen hiç kimseye inanmam. Ben de mükemmel değilim. Ne futbolculuğumla ne de insanlığımla. Bu nedenle her alanda hatalarım, kusurlarım olmuştur. Hayatım boyunca hep kazanma yanlısı bir insan oldum ve bunun yararını da zararını da gördüm. Yaşım şimdi 28'e geldi. Hayata daha farklı bakabiliyorum. Zamanın çok çabuk geçtiğine şahit olduğum dönemlerdeyim. 13 yaşında Galatasaray'a
transfer oldum, 16 yaşında A takıma çıktım. 13 senedir profesyonel futbol oynuyorum. Sorsanız ''1 ay mı daha çabuk geçti, 13 sene mi'' diye, 13 sene daha hızlı geçti. Bizler sorumluluğu olan insanlarız ama küçük yaşlarda bunun farkına çok fazla varamıyorsunuz. Nabzınızın çok yükseldiği dönemler oluyor ve bazen kendinizi
kontrol edemiyorsunuz. Bir de yaradılış meselesi bu. Herkesin farklı fıtratı var. Bunu en iyiye nasıl çekebilirim diye bir
danışman eşliğinde çalışıyorum. Hatalarım, kusurlarım bundan sonra da olmayacak
dersem yalan olabilir. Ama her şeyden ders almak için çaba sarf ediyorum. Hırçınlık, kontrol edebilirsem avantajım. Ama kontrol edemezsem avantajın yanında sıkıntı da teşkil edebiliyor.''