Kendisine ayrılan alanın hep uç noktasında yaşadı F.
Bahçe maçını. Sürekli ayaktaydı, hiç yerine oturmadı. Her an sahanın içine dalacak gibi bir hali vardı. Yine de denge kıvamını korumayı başardı. Tiyatrovari el kol hareketleriyle kameramanlara davetiye çıkarmadı. İtirazlarında ve
futbolcularıyla iletişimde saygınlık çizgisinin dışına taşmadı.
Ondaki futbol ateşini ve kazanma azmini gayet iyi biliyorum. Ayrıca oyunu sahada bırakmayı başaran nadir futbol entelektüellerinden biri olduğunu da biliyorum. Bu yüzden
pazar akşamı
Kayserispor-
F.Bahçe maçını seyrederken, bir yandan da
Tolunay Kafkas'ın üzerindeydi gözlerim. Genç
teknik adam, Süper Lig'deki ilk serüvenini yaşamasına rağmen usta bir yönetmen edasıyla oyunu okudu, yorumladı ve stratejisini akıllıca uyguladı. Böylece
Trabzonspor'dan sonra F.Bahçe'yi de dize getirmeyi başardı.
Maçtan sonra aynı uçakla İstanbul'a döndük. Havaalanında kendisini karşılamaya gelen bir yakını, üzerinde "büyük hoca" diye yazan döviz açmıştı. O esnada
tebrik etmek için yanına gittiğimde mahcup bir yüz ifadesiyle karşılaştım. Duruşu, bakışları ve sözleri F.Bahçe'yi mağlup etmiş bir
teknik direktör cakasından o kadar uzaktı ki. Tepeden tırnağa mütevazılık ve hümanizmle kuşatılmış gibiydi. Ailesiyle birlikteydi ve İstanbul'a gelmekteki amacının dinlence olduğunun farkındaydım. Bu sebeple sözü fazla uzatmadan F.Bahçe maçıyla ilgili sohbet tadında bir söyleşi yapmak üzere vedalaştık. Ve sonraki gün
Kayserispor'un 2-1 kazandığı haftanın en hararetli maçını masaya yatırdık.
Öncelikle kendisinden
takımını, hem taktik hem de motivasyon açısından F.Bahçe'ye karşı nasıl hazırladığını dinlemek istedim. Basit cümlelerle anlattı: "Futbolcularıma dedim ki, istersek kazanırız. Fiziksel ve zihinsel olarak çok iyi hazırlandık. Artık önemli olan sahada doğru stratejiyi uygulamak. Futbolcularıma F.Bahçe'nin çok adamla üzerimize geleceğini söyledim. Bunu değerlendirecektik. Gökhan ve Iglesias'la
rakip defansın arkasına sızarak gol arayacaktık."
Bu sözlerinin ardından Tolunay hocaya, "Bu oyun planının tuttuğunu söyleyebilir misin?" diye sordum ve ekledim: "Edu atılmasaydı, yani
Fenerbahçe 28. dakikadan itibaren sahada 10 kişi kalmasaydı da kazanabilir miydiniz?"
Hiç yutkunmadan
cevap verdi: "Kesinlikle kazanırdık. Zaten 11'e 11 oynarken de, sahada üstün olan taraf bizdik. Tempolu oynuyorduk ve pozisyonlara giriyorduk. İşin taktik boyutuna gelince, planımız tuttu. İki golü de rakip defansın arkasına atılan toplar sayesinde bulduk. Haklı bir galibiyet aldığımızı düşünüyorum."
Hocanın bu sözleri
Mehmet Eren'i getirdi aklıma. Genç
oyuncu 37. dakikada Iglesias'ın sakatlanmasıyla oyuna girmişti. İlk golü, defansın arkasına atılan topa gelişine yaptığı bir vuruşla gerçekleştirdi. Çapraz noktada olmasına rağmen sağ ayağıyla tam bir golcü vuruşuyla kaleciyi çaresiz bıraktı. İkinci gol daha estetikti. Yine defansın arkasına atılan bir top, F.Bahçe defansının, daha doğrusu Roberto Carlos'un ofsayt yanılgısına düşmesi... Ve Mehmet Eren'in topu göğsünde yumuşattıktan sonra dönerek filelere yolcu etmesi... İki gol de, ustatık, incelik ve meziyet kokuyordu.
Mehmet Eren'i
sezon başında Erciyesspor'dan
transfer ettiren kişi ise bizzat
Tolunay Kafkas'tı. Bu oyuncuda neler görmüştü de, kadrosuna dahil ettirmişti, bunu merak ediyordum. Kısaca özetledi: "Mehmet Eren takip ettiğim bir oyuncuydu. İyi işler yapacağına inanıyordum. Çabuk, süratli ve yetenekli. Son vuruşları da gayet iyi. Mantaliteme uyan bir forvet. Zaten Fenerbahçe maçında attığı iki gol ne kadar yetenekli olduğunu gösteriyor."
Mehmet Topuz ve Gökhan
Ünal'ı sezon bitmeden asla vermeyiz
Sürekli transferleri konuşulan iki isim Mehmet Topuz ve
Gökhan Ünal. Tolunay hocaya, çok iyi bir
teklif gelmesi durumunda bu oyuncuların gitmesine onay verip vermeyeceğini soruyorum. Bu konuda da çok net: "Mehmet ve Gökhan'ın sözleşmeleri sezon sonunda doluyor. Yani sezon bitmeden bu oyuncuları asla vermeyiz. Ondan sonra elbette gelecek tekliflere göre gidebilirler."
Tabii benim merak ettiğim başka bir şey daha var: Tolunay Kafkas bu oyuncular hakkında ne düşünüyor? Onun zaviyesinden de bu iki oyuncu
Avrupa çapında görünüyor mu? Hem Mehmet Topuz'un hem de Gökhan'ın her takımda oynayabileceğini söyledi. Ayrıca iki isim daha ilave etti: "Ragıp da bu oyuncular gibi. Hatta Kemal de öyle. Tabii eksikleri var. Bu eksikleri giderdiklerinde ben oynamayacakları takım olmadığını düşünüyorum."
Sözü, selefi
Ertuğrul Sağlam'a getiriyorum. Kendisinin göreve getirilmesinde Ertuğrul hocanın tavsiyesinin de etkili olduğunun söylendiğini hatırlatıyorum. Onun ismini duyunca adeta gözleri parlıyor Tolunay hocanın ve şu cümleler dökülüyor dudaklarından: "Ertuğrul benim kardeşim. Dostluğumuz çok eskiye dayanır. Onunla Milli Takım'dan arkadaşız. Aynı odayı paylaşırdık. Benim Kayserispor'a gelmemde mutlaka onun katkısı olmuştur."
Peki,
Ertuğrul Sağlam gibi Kayserispor'da çok başarılı olmuş, çıtayı yükseklere taşımış bir teknik adamdan sonra göreve gelmek risk değil miydi? Tolunay hocanın bu konudaki sözleri hayata nasıl baktığını da özetliyor: "Hayatta risk almadan hiçbir şey olmuyor. Benim hiçbir zaman başarılı olamamak gibi bir korkum olmadı. Çok çalışıyorum ve kendime güveniyorum."
Bizim kuşak çok başarılı olacak
Ligimiz uzun yıllar aynı teknik direktörlerin oyun sahası gibiydi. Son yıllarda yeni isimler gözde olmaya başladı. Ertuğrul Sağlam,
Bülent Uygun, Abdullah
Avcı ve Tolunay Kafkas gibi. Acaba bir kuşak değişimi mi yaşanıyordu?..
Tolunay hocaya göre kesinlikle yaşanıyor ve bu gerekli. Yeni kuşağın misyonunu ve özelliklerini ise şu sözlerle dile getirdi: "Bu kuşak uzun yıllar Türk futboluna
hizmet verecek. Bana göre çok da başarılı olacak. Sonra
doğal olarak yerini yeni bir kuşağa bırakacak. Bizim farkımız şu: Takımlarımızı hep bir
sistem içerisinde oynatmaya çalışıyoruz.
Oyuncu seçimleri, çalışan oyuncu, takım savunması gibi
modern futbolun gereklerine çok dikkat ediyoruz. Bunu da başarıyla uyguladığımızı görünüyorum. Türk futbolu için çok önemli bir gelişme bu."
Bu sözlerinden sonra Tolunay Kafkas'ın oyun mantalitesinde ağırlık merkezini oluşturan
baskın unsurun ne olduğunu sordum kendisine. Cevap çok açıktı: "Hücum. Fenerbahçe maçında forvette üç adam oynattım. Benim mantalitem rakibe önde basarak hep ofansif oynamak."
Şüphesiz Tolunay Kafkas, sadece bugüne kadar elde ettiği, bilgi, birikim ve tecrübelerini uygulamakla yetinmiyordu. Yani bir yandan tüketirken, bir yandan sahip olduğu birikimin üzerine bir şeyler koyuyordu. Kendisinden beslendiği kaynakları bizimle paylaşmasını istedim. Bu talebim karşısında duraksadı ve açıklayamayacağını söyledi. "Beslendiğim kaynakları açaklayamam. Bunlar bende sır kalsın. Çünkü bir
rekabet ortamındayız." diyerek affını istedi.
Şampiyonluğun lafını bile etmem
Ve
şampiyonluk. İddialı konuşmak gibi bir tarzı yok Tolunay hocanın. Bunu biliyorum. Peki bu sezon için olmasa bile önümüzdeki yıllara dönük "bir şampiyonluk hayalini" seslendiremez miydi? İşte bu konuda da çok net: "Ben hiçbir zaman şampiyonluğun sözünü etmeyeceğim. Sadece işimizi yapacağız. Her maça
final havasında çıkacağız. Çok çalışacağız."
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı
Mehmet Özhaseki, kazandıkları halde
Trabzonspor maçında bir grup taraftarın Tolunay Kafkas'ı istifaya çağırmasına tepki göstermişti. Ayrıca taraftarın maçlarda tezahürat yapmayıp çekirdek yemesinden yakınmıştı. Son olarak Tolunay hocaya taraftarla iletişimini ve onlardan beklentisini sordum.
"F.Bahçe maçında taraftarımızın desteğini hissettik. Galibiyette çok büyük katkıları oldu. Onlara inanıyoruz." diyerek sözlerini tamamladı. Yani şikayetçi olmak yerine bardağın dolu tarafına bakmayı
tercih etti. Bizce de doğru olanı yaptı.
Tolunay Kafkas'a dair
1968 doğumlu,
Diyarbakırspor, Erzurumspor,
Konyaspor, Trabzonspor, G.Saray,
Bursaspor ve Denizlispor'da futbol oynadı.
Son olarak 2,5 yıl da Avusturya'nın Pashing takımında
forma giydi,
futbolcu ve yardımcı antrenör olarak görev yaptı.
Kayserispor'da teknik direktörlüğe gelmeden önce Genç Milli takımlarımızın başarısı için ter döküyordu.
UEFA A
lisans kursu sertifikasını almayı başardı. Şu anda Türkiye'de bu eğitimi görmüş özellikle
İngiliz Harward Wilkinson'da
ders almış 20 teknik adam içinde yer alıyor. Ocak ayında pro lisans kursunu bitirdiği zaman ise
Chelsea ve Manchester gibi kulüpleri çalıştıracak bir lisansa sahip olacak.
Kayserispor, onun yönetiminde 4 büyüklerden Trabzon ve F.Bahçe'yi mağlup etti. G.Saray ve Beşiktaş'la berabere kaldı.
Hocalık felsefesi: "Siz oyuncuya ne kadar bilgili olduğunuzu gösterirseniz, sanıyorum o oyuncu size o kadar inanır."
Aktif futbolculuk yaşamında Trabzonspor'un yeri farklı. Bir şeyler öğrenmeye burada başladığını söylüyor. Top gelmeden düşünmeyi ise G.Saray'da öğrendiğini
itiraf ediyor.
Çantasında kitap taşıyan nadir futbolculardandı. Bir milli maçtan sonra arkadaşları uçakta eğlenirken o Kafka'yı okuyordu.
1996'da Trabzonspor'un Fenerbahçe'ye 2-1 yenilerek şampiyonluğu kaybettiği maçtan sonra hüngür hüngür ağlayacak kadar duygusaldır.
RÖPORTAJ:HAYRİ BEŞER