Bir haftadır ekranlara gelen
A Milli Takım temalı reklamlar
halk nezdinde büyük ilgi uyandırdı.
Arda Turan onlarca Ay-Yıldızlı
futbolcunun kollarında en yükseğe çıkıyor, nefis bir kafayla topu Aurelio'ya çıkartıyor. Mehmet de
takım arkadaşlarının sırtında röveşatayı patlatıyor. Topu önünde bulan Gökhan
Ünal, arkasında onlarca futbolcunun desteğiyle
rakip kaleye yöneliyor, fileleri havalandırıp milyonları sevince boğuyor.
Bu tabloyu gerçek hayatta da görmek isteyen Türk halkı da reklamların gücüyle A Milli Takım'dan
Euro 2008'e gitmesini bekliyordu. Ne var ki, A Milli futbolcularımız, son dönemde televizyon ekranlarına başarıyla taşıdığı reklam performansını sahalara yansıtamıyor. 2007
Avrupa Basketbol Şampiyonası öncesi
final oynayacağını hayal ederek, reklamlarla coşturduğumuz '12 Dev Adam' da ancak 12. olmuştu. Bir haftadır ekranlarda boy gösteren
A Milli Futbol Takımımız ise
Yunanistan'a yenilerek Euro 2008 finallerine gitme şansını zora soktu.
Malta,
Macaristan,
Moldova ve
Yunanistan karşısında 12 puan toplayarak tarihinde ilk kez grup maçlarına böylesine parıltılı bir başlangıç yapan Ay-Yıldızlı takımımız, bir anda ekranların da en çok aranan teması olmuştu.
Gökhan Ünal'ın attığı golle coşan tribünler,
küçük bir çocuğun halka imzalattığı futbol topunu milli oyunculara teslim etmesi, son dönemde artan şehitlerimiz sebebiyle Mehmet Aurelio'nun
İstiklal Marşı'mızı okumasını konu alan reklamlar Yunanistan maçı öncesi heyecanı doruk noktasına taşımıştı. Ancak bu kritik maçtan önce reklamlarla coşan futbolseverler, 1-0'lık Yunanistan yenilgisinden sonra hem Ali
Sami Yen Stadı'nda hem de televizyon karşısında adeta hayal kırıklığına uğradı. Aslında Euro 2008 trenini
kaçırma tehlikesini yakından hisseden Fatih
Terim ve öğrencileri bu noktaya adım adım geldi.
Milli Takım, kazanırken kaybetti
A Milli Takımımız, Yunanistan'ı deplasmanda 4-1'lik tarihî skorla devirirken,
zaferin coşkusu birçok eksiği de sümen altına itiyordu. Komşumuzun kurtuluş gününe denk gelen bu zafer A Milli Takım'ı rehavete sürüklerken, Yunanistan'ı ise adeta kendine getirdi. Kaleci Nikopolidis'in yediği hatalı golleri
Yunanlılar, sonraki maçlarda telafi etti; biz ise dikey bir düşüş trendinin içine girdik.
Norveç'le berabere kalırken de
kaleci Mhyre'nin iki hediyesiyle günü kurtardık.
Bosna-
Hersek yenilgisinin ardından Malta beraberliği de gruptaki işimizi zora sokmuştu. Moldova beraberliği ve Yunanistan mağlubiyetlerinin ardından da
Fatih Terim'in, '
Ekim ayında lideriz' açıklaması sadece
gazete sayfalarında kaldı.
'
Kazanırken kesinlikle mağrur olmam. Ama kaybettiğim zaman çok tehlikeli olabilirim.' diyen Fatih Terim, her kötü sonuçtan sonra kan kaybetti. Savunmada yapılan hatalara bir türlü çözüm bulamaması otoriteler tarafından çok
eleştirildi. İngiltere'ye gittikten sonra
Tuncay Şanlı'nın yaşadığı form düşüklüğünü görmezden gelmesi de eleştiri oklarının artmasına sebep gösterildi.
Fatih Terim'den
Türkiye'yi Euro 2008'e götürmesini bekleyen milyonlarca
taraftar, reklamlarda döktüren A Milli Takım'ı sahada göremeyince faturayı tecrübeli hocaya kesti. Terim ise Yunanistan mağlubiyetine rağmen Türkiye'nin gruptan çıkacağını düşünüyor. Maçtan sonra konuşan Fatih Terim, Norveç'i deplasmanda yenip Euro 2008 biletini alacaklarını iddia etti. Terim'e göre formül basit, "Norveç ve Bosna maçını kazan, grubu ikinci sırada bitir." Ali Sami Yen'in tribünlerinden yükselen, 'Terim
istifa' seslerine pek de alışık olmadığını söyleyen Terim, "Gruptan çıkma şansımız hâlâ devam ediyor. Yunan maçını kazansak da Norveç'i yenmek zorundaydık. Şimdi şart oldu. İki maçımızı da kazanırsak Avrupa Şampiyonası'na gideriz. Yani her şey bizim elimizde." diye konuştu.
Otoritelerin hedefinde ise her zaman olduğu gibi Fatih Terim vardı. Terim'den önce Milli Takım'ı çalıştıran Ersun Yanal, Fatih hocaya
destek vererek, "
Medya, Moldova beraberliği sonrası Yunanistan sınavı yüzü suyu hürmetine Malta maçının ardından yaptığını tekrarlamadı; bekledi. Bundan sonra çözüm üreten olmalıyız. Norveç ve Bosna maçlarını kazanınca finallere gidiyorsak, buna kilitlenelim. Bu görev hepimizin." değerlendirmesini yaptı.
Sabah yazarı Ömer Üründül, Hakan Şükür'ün daha fazla oynatılmasını isterken, "Her zaman vurguladığım bir gerçeği tekrar söylemek istiyorum: Hakan Şükür'ün alternatifi yok.
Ümit Karan ve Gökhan Ünal'ın sağlam bir Avrupa takımı karşısında ne kadar çaresiz kaldıklarını gördük. Avrupa kulvarının Türkiye Ligi'ne benzemediğini artık anlamamız lazım." eleştirisini yaptı. Akşam'dan Deniz
Gökçe, 1989'da başlayan Türk futbol devriminin bittiğini ifade ederken, Milliyet'in usta yazarı Atilla Gökçe, radikal kararların alınma vaktinin geldiğini vurguladı.
zaman