O binlerce kulüp arasında, siyasal iktidarlarla kurduğu ilişkileri, toplumla çok yönlü alışverişi, kendi içinde yaşadığı maceralar,
Fenerbahçe’yi bir anda, bırakın
Türkiye’yi,
Avrupa ve dünyanın en çarpıcı kulüplerinden biri kılıyor.
Türkiye
Cumhuriyeti tarihi ile Fenerbahçe tarihi sanki birbirine paralel. Cumhuriyet’te ne, nasıl yaşanıyorsa, Fenerbahçe’de benzer olaylar birbirini kovalıyor. Futbol çerçevesinde,
taraftarıyla, yöneticisiyle,
futbolcusuyla, cumhurbaşkanları, başbakanları, komutanlarıyla bir siyasal tarih yazılıyor. Fenerbahçe Cumhuriyeti deyimi, söylemesi ayıp, bana ait, ilk kez ben kullandım. Bu deyim yıllar içinde yaygınlaştı, aynı isimle marşları bile yazıldı. 1989’da bu isimle yayınlanan kitabımda, kuruluşundan o güne kadar yaşanan, her biri ayrı ayrı düşündürücü olayları aktarmıştım. Bu yıl Fenerbahçe’nin yüzüncü yılı. Doğan Kitapçılık’tan gelen
öneri üzerine, son yirmi yılın ışığında, Fenerbahçe Cumhuriyeti’ni yeniden yazdım. Ortaya yüzyılın resmi olmayan tarihi çıktı. Zaten, asıl tarih, resmi olmayan tarih değil mi? Odakta futbol var. Ama, futbol çevresinde örülen ağlar hepimize bir yerlerden teğet geçiyor.
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt "Politbüro üyesi gibi maç seyredecek değilim ya, bazen maça kravatla gelenleri görüyorum, sanki Pavarotti’nin konserine gelmişler" dedi, "sarı lacivert kukuleta da giyerim, flama da şaklatırım, her türlü uğuru da yaparım."
Samsunspor-Fenerbahçe maçı başladı. Fenerbahçe dört-beş yıldır
şampiyonluk hasreti çekiyordu. 2001
Mayıs sonundaki bu son maçta, şampiyon olması için, mutlaka galip gelmesi gerekiyordu.
O sırada Genelkurmay İkinci Başkanı olan Orgeneral Büyükanıt,
şampiyonluk umuduyla TV’nin başına geçti. O da ne?.. Dakika 33, Samsunspor golünü atmıştı bile. Eyvah, şampiyonluk son maçta yine mi kaçıyordu?
Büyükanıt oturduğu koltuğu değiştirdi. Ayak ayak üstüne atmıştı, ayak değiştirdi. Yetmedi, gitti arka odadan, tutukluların bir hapishaneden armağan olarak gönderdikleri sarı-lacivert boncuğu ile oynamaya başladı.
Uğur tutmuştu. Devre biterken, Revivo beraberliği sağladı: 1-1.
Devre arasında gitti, kendisine moral, takıma uzaktan
destek olmak üzere, evdeki
oyuncak ayının arkasına bastı. Oyuncak ayı, Fenerbahçe Marşı’nı söylemeye başladı.
Marşlar eşliğinde ikinci devreye Fenerbahçe daha hızlı girdi. Dakika 69, Fenerbahçe Yusuf’la 2-1 öne geçti. Ama ya Samsunspor beraberliği sağlarsa, işte bu ihtimali gözden uzak tutmayan Orgeneral Büyükanıt, sarı lacivert formasını giydi. Bir ayağa kalkıyor, bir
koltuk değiştiriyor, kolundaki saate sürekli bakıyor, dakikalar geçmek bilmiyordu. 90 artı 2’de Revivo’nun golüyle, durum 3-1, Fenerbahçe 2001’de şampiyonluğunu ilan etti.
POLİSİN VERDİĞİ CEVAP
Arabanın arka koltuğunda oturan atletik yapılı adam, başında sarı-lacivert kukuletası, boynunda Fenerbahçe flamasıyla hafif utangaç bir edayla, polisten yol istiyordu. Çünkü ön koltuktaki kişi polise derdini bir türlü anlatamıyordu.
Bütün Türkiye gibi,
Ankara da sokaklara döküldü. Şampiyonluk kutlamaları Ankara’yı ana
baba gününe çevirmişti. O kadar ki, polis
Çankaya Köşkü ile
Başbakanlık Konutu ve komutanların oturduğu konutları kordon altına almıştı. Ne olur, ne olmaz diye.
Şampiyonluğu kutlamak için, Büyükanıt kendini sokaklara dar attı. Sivil plakalı bir arabaya binerek, sarı lacivert kukuleta ve flamayla Çankaya’dan
Kızılay’a inen Hoşdere Caddesi’ne geldi. Balonlar ve şarkılar eşliğinde,
halkın arasına karıştı. Şampiyonluk türküsü söyleyerek,
halay çekerek. Ne koruma, ne başka bir şey.
Bir kaç saat sonra eve dönmek zamanı gelmişti, ama Büyükanıt’ın evi polis kordonu altındaydı.
Polis hiçbir arabaya geçit vermiyordu. Büyükanıt’ın arabasında önde oturan yaveri çaresiz kaldı, yol vermeyen polise, "Arabada oturan ikinci başkandır, lütfen izin verir misiniz, geçelim" dediğinde, polis hiç umursamadan kısa kesti: "Ben de Napolyon’um."
MGK’DA FENER MUHABBETİ
Yaşar Büyükanıt’ın Fenerbahçeli olduğunu en iyi bilenlerden biri de, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’dı. MGK’larda
kahve arası verildiğinde, belki doğrudan onunla değil ama, MGK üyesi diğer bakanlarla Fenerbahçe,
Beşiktaş,
Galatasaray muhabbeti eksik olmuyordu.
Fenerliyi tanıyan çocuk
İstanbul’da Birinci
Ordu Komutanı iken bir sabah koşarken, yanına
küçük bir çocuk yaklaştı; Büyükanıt’a "Seni öpebilir miyim" diye sordu. Büyükanıt çocuğa yanağını uzatırken, "neden" diye sormadan edemedi.
Çocuk, "Çünkü sen Fenerbahçelisin" karşılığını verdi. Aralarında
tatlı bir sohbet başlamıştı. Bir ara Büyükanıt çocuğa sordu, "Madem benim Fenerbahçeli olduğumu biliyorsun, söyle bakalım, ben ne iş yapıyorum." Çocuk başını kaşıdı, düşündü düşündü, "Bilmiyorum, ama sen Fenerbahçelisin" dedi ve koşarak uzaklaştı.
Teğmen Büyükanıt maçta şişe fırlattı
Teğmen Yaşar Büyükanıt,
Dolmabahçe Stadına, kendisi gibi
teğmen birkaç arkadaşıyla Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlemeye gelmişti. Hepsi
sivil elbiseler içinde, sahaya yakın, kendilerine zar zor bir yer bulmuşlardı. Maç başlamış, Fenerli Çengel Yılmaz bir hata yapmış, Metin affetmemiş, Galatasaray’ı 1-0 öne geçirmişti.
Teğmen Büyükanıt çılgına dönmüştü. Birkaç dakika sonra, Çengel Yılmaz hemen önünden taç atışı yapacaktı. Büyükanıt elindeki
gazoz şişesini Yılmaz’a fırlattı. Polis de, ensesinde bitti, "dışarıya" diye bağırdı. Büyükanıt bir yandan özür diliyor, bir yandan asker olduğunu söyleyerek, polisten kendisini affetmesini rica ediyordu. Polis "Sen Fenerli futbolcuya şişe fırlattığına göre, Galatasaraylısın, çık dışarı." Büyükanıt, ter içinde, "Fenerliyim" deyince, polis insafa geldi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt bugün bu olayı aktarırken, "O davranışımdan dolayı utanıyorum" diyecek ve şunu ekleyecekti: "Maçlara eşimle ve kızımla gitmeyi hep ádet edindim. Ama, tribünlerde
küfür duymaya başlayınca, kaç defa şeref tribününü terk ettim. Fenerbahçe Stadı yine de en az küfür edilen yerdir. Ama, bakıyorum bazı yerlerde insanlar ellerinde bıçakla, taşla, sopayla maça gidiyor."
Siyaset konuşmam futbol konuşurum
Aziz
Yıldırım ve yöneticiler Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı ziyarete gittiler. Hepsi heyecanlıydı. Aralarından bazıları bir Genelkurmay Başkanının elini ilk kez sıkacaktı. Son
Hollanda AZ Alkmaar 2-2 beraberliği sonucu, Fenerbahçe’nin elenmesine geldi söz.
"Savunmaya çekilirsen, elenirsin, hele de galipsen, saldıracaksın."
Bazı yöneticiler, "bu asker mantığı" diye düşünürken, Büyükanıt:
"Fenerbahçe’ye guruplar yıllarca zarar verdi, onun için kongrelere hiçbir zaman katılıp, oy kullanmadım. Şimdi guruplaşma bitti, bu güzel bir gelişme. Benim tek bir gurubum var, o da Fenerbahçe."
Ziyaret Ankara kulislerini hareketlendirdi. Fenerbahçe yöneticileri Genelkurmay Başkanından ne istemişti? Büyükanıt kestirip attı:
"Kim olursa olsun,
siyaset ve ticaret konuşmam, sohbetini bile yapmam, ben askerim."
Seyyar ciğerci
Ramazan ağladı
Diyarbakır’da
Kolordu Komutanı Korgeneral Yaşar Büyükanıt
Diyarbakırspor’un maçına gitti. Stat ayağa kalktı, herkes onu alkışlıyordu. Yanındakilere döndü, "Bu halkı kandıramazsınız, kim ona kalbini açmış, kim şov yapıyor, en iyisini halk bilir" dedi.
Şeref Tribününe değil, gitti, 20 bin kişinin arasında bir yere oturdu. Halkla argo konuşmaya başladı.
Kalabalığın arasına oturunca, emniyetçiler tedirgin oldu. Büyükanıt’ın dostu seyyar ciğerci Ramazan da, tedirgin olanlardan biriydi. "Gomutanim, senin goruman yoktir, istersen sen burdan galk" deyince, Büyükanıt:
"Ulan Ramazan, sen necisin, sen beni korumaz mısın?"
Ramazan’ın gözlerinden yaşlar boşandı.
Büyükanıt, Diyarbakır’da olduğu sürece Diyarbakırspor’un hiçbir maçını kaçırmadı.
Hürriyet