Şike soruşturması başladıktan sonra,
Türkiye Futbol Federasyonu'nun tutumu nedeniyle en sert
eleştiri Galatasaray'dan gelmişti.
Sarı-Kırmızılılar, 12 Temmuz'da resmi siteden, “Bu Ateş Üfleyerek Sönmez, Çözüm Zamana Yayılamaz” başlığıyla bir açıklama yayınlamış ve ligin bu şekliyle başlayamayacağı belirtilmişti.
Açıklamanın ardından hem TFF, hem de diğer Süper Lig temsilcileri Galatasaray Yönetimi'ne yüklenmişti. Ancak Galatasaray'ı eleştiren TFF, daha sonra ligin planlandığı gibi 5 Ağustos'ta başlamayacağını, 9 Eylül'e ertelendiğini açıklamıştı!
Sarı-Kırmızılı
yönetim, 19 Temmuz'da bir açıklama daha yaptı. Oldukça uzun olan bildirinin en can alıcı bölümü, “Kurallar çerçevesinde hatalarımızla yüzleşip gereğini biz yapmazsak dünyada bunu üst kuruluşlar yapar.
Kendi kangrenli parmağımızı kendimiz kesmezsek, birileri gelir kolumuzu keser” ifadeleri olmuştu. Galatasaray'a bu açıklama nedeniyle yine yoğun bir tepki oluştu.
Ancak açıklamanın sadece 2 gün sonra
UEFA Başmüfettişi Pierre Cornu İstanbul'a gelerek incelemelerde bulunmuştu. Ve son olarak dün TFF, Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden men etti.
‘Bizim içimiz rahat'
TFF, yaptığı açıklamada, UEFA'nın kendilerini uyardığını ve kendilerinin karar almaması durumunda, daha ağır
yaptırımlar uygulanacağını söyledi. Galatasaray'ın açıklamasına benzer ifadeler kullanılmasıyla ilgili olarak Adnan Ötürk bir açıklama yaptı ve şunları söyledi:
Son yaptığımız açıklamayla, Türkiye Futbol Federasyonu'nun dün yaptığı açıklamayı yan yana
koyun. Göreceğiniz şey çok farklı olmayacaktır. Söylediklerimizin, uyarılarımızın ne kadar yerinde olduğu ortadadır.
Bizi o açıklama nedeniyle eleştirenler şimdi ne diyecekler merak ediyorum. Galatasaray olarak yeni bir şeyler söylemeye gerek duymuyoruz. Bizim içimiz rahat.
İşte ses getiren açıklamalar
TARİH: 12.07.2011
Bu Ateş Üfleyerek Sönmez, Çözüm Zamana Yayılamaz
Türk
futbolu çok ağır bir şaibe altında. Toplumumuzu sadece
sportif açıdan değil sosyal açıdan da alt üst edecek kadar derin ve yaygın olduğu anlaşılan büyük bir sorunla karşı karşıyayız.
Göreve yeni başlamış olan Türkiye Futbol Federasyonu'nun ne denli ağır bir sorumluluk altında olduğunun bilincindeyiz. Kararların geciktirildiği her gün Türk sporuna zarar vermektedir. Bilelim ki dünyanın saygın bir gücü olmaya soyunmuş bir ülkesi olarak asıl verdiğimiz sınav etik değerlere sahip çıkma konusundaki kararlılığımızdır.
Galatasaray olarak biz, Türk futbolunun içine düştüğü bu karanlıktan bir an önce çıkarılması için tüm mercilerin, gerekirse liglerin bir süre ertelenmesi kararı dahil, üzerlerine düşen tüm görevleri zaman kaybetmeden yerine getireceklerine ve kararın verilmesi için gerekli bilgi ve delillerin Federasyon'umuza ivedilikle iletilerek sürecin hızlandırılacağına inanıyoruz.
Galatasaray camiası olarak alınacak her karar ve
uygulamanın en yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Ünal Aysal
Başkan
Galatasaray Spor Kulübü
TARİH: 19.08.2011
Galatasaray Yönetimi, TFF'nin
şike operasyonuyla ilgili verdiği kararın ardından bir açıklama daha yaptı, “SOrunu biz çözmezsek, başkaları çözer” mesajı verildi. İşte o açıklama..
TFF'nin son kararından sonra Türk futbolunun geleceği açısından ciddi endişe duyduğumuzu belirttik. Bu endişenin nedenlerini açıklıkla dile getirmenin zamanı bugündür.
Futbol, dünyada bir çok ülkenin en önemli
imaj unsurlarından biri haline gelmiştir. Globalleşen dünyada, oyunun tek bir kuralı vardır: Rekabet. Bu
rekabet tabii ki uluslararası kurallar çerçevesinde yapılır.
Aksi halde futbolun
marka gücü, değeri ve evrenselliğinden söz edilemez. Herkes, kendi kurallarını uygulayacak olursa, başarının evrensel ölçüsü kalmaz.
Dünya çapında sıfır hata toleranslı bu rekabetin ardındaki neden, sadece imaj meselesi değildir. Bu rekabetin ekonomisi de son derece ciddi boyutlara ulaşmıştır.
2010-2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde dağıtılan gelir tutarı 754 milyon Euro'ya ulaşmıştır. Ülkemiz, bu gelirin sadece 20 milyon Euro'sunu elde edebildi.
Diğer uluslararası rekabet alanlarını ve dolaylı gelirleri hesaba kattığımızda
Avrupa'nın en
genç nüfusuna sahip ve futbol aşkının son derece yaygın olduğu ülkemizin bu ekonomiden aldığı pay yüzde 2'nin altındadır. Önemli bır futbol ülkesi olan İngiltere'nin aldığı pay 200 milyon Euro'dur.
UEFA Kupası ve Süper Kupa almış kulübe, Dünya üçüncüsü ve Avrupa dördüncüsü olmuş bir Milli Takıma sahip ve nüfusunun yarısından fazlası 24 yaşın altında olan Türkiye'ye, yakın bir zamana kadar futbolun geleceğe damgasını vuracak yeni yıldızı olarak b
akılmaktaydı.
Son dönemde yaşadıklarımızdan sonra bu noktadan ne kadar uzaklaştığımız ortadadır. Oluşan kararsızlık ortamının, daha geçtiğimiz günlerde Olimpiyatlara yeniden ve büyük bir şevkle
aday olan, gün geçtikçe uluslararası organizasyon kabiliyeti ve kredibilitesi artan ülkemizin, tüm spor dünyasındaki imajı açısından da büyük bir olumsuzluk yarattığı ortadadır.
Türk futbolunun bugün verdiği sınav, yıllar sonra nice uğraş sonucu elde edilen özerklik konumuna rağmen kendini yönetme becerisine ve erkine sahip olup olmadığı sınavıdır. Gelişmelerin ilk gününden beri son derece açıklıkla belirttik:
Hiç kimsenin üzüntüsü, acısı, bizim sevincimiz olamaz. Hepimiz aynı gemideyiz ve geminin adı Türk Futbolu'dur. Gerçek şudur ki, gemimiz ağır bir yara almış, futbolumuz mahkemelere düşmüş, kişisel ve toplumsal dramlar ortaya çıkmıştır.
Ancak alınan bu yara, her gün biraz daha büyürken, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak daha büyük maliyetlere yol açacaktır. Gün dövünme,
tartışma,
kavga günü değildir. Hep beraber oturup ortak bir akıl ve strateji oluşturma günüdür.
Bu strateji “zaman kazanma”ya dayandırılamaz. Kendimizi yönetme becerisi ve erkine sahip olduğumuzu kanıtlamamız için atılması gerekli adımlar bellidir. Geciktikçe bedel daha da ağırlaşacaktır.
En kötüsü bu adımları biz zamanında atmaz isek, başkalarının bizim adımıza atması kaçınılmazdır. Kurallar çerçevesinde hatalarımızla yüzleşip gereğini biz yapmazsak dünyada bunu üst kuruluşlar yapar. Kendi kangrenli parmağımızı kendimiz kesmezsek, birileri gelir kolumuzu keser.
“Biz yapamadık, onlar yaptı” diyemeyiz. Uygar dünyanın saygın bir üyesi olmak, öncelikle hatalarımızla yüzleşip, kendimize karşı dürüst olmaktan geçer.
Türk Futbol endüstrisinin yöneteni bellidir. Futbol tarihimizin en önemli problemi önlerine gelmiştir. Böyle bir meselede adaleti tam ve net olarak sağlamak çok zordur. Ancak onun görevidir. Bu görevi başkalarına bırakamaz, devredemez.
Bizlere düşen ise kendilerine sonuna kadar
destek vermek ve yardımcı olmaktır. Futbolumuzdaki bazı şahsiyetlerin hırsları, bir an için akıllarının önüne geçmiş olabilir.
Bu her bireyin, her an başına gelebilir. Bu durum bazı haksızlıklar ve adaletsizlikler yaratmış olabilir. Ancak dünyada barışın en büyük çimentosu olan spor dünyasında hiç kimsenin söz konusu rakibi de olsa bir tek gün bile özgürlüğünün sınırlanması istenemez.
Ama ne anlayış, ne acıma, ne dostluk duygularımız hataları ortadan kaldırmaz. Yapmamız gereken,
FIFA ve UEFA'nın tüm kurallarını, uluslararası futbol camiasının örf ve adetlerini eksiksiz yerine getirmektir.
Ne eksik ne fazla. Böyle bir uygulama hata yapan futbol yöneticilerimizi, spor insanlarımızı hapisten kurtaracağı gibi, Türk futbolunun kaderini kendimizin çizmesi demek olacaktır. Bu uygulamayı başkasına bırakmak, yapacağımız en büyük hata olur.
110 yıllık geçmişi olan, artık kültürümüzün bır parçası olmuş futbolumuzun kaderini, başkalarının çizmesini kabullenmek gibi bir tarihi hatayı yapma lüksümüz yoktur, olamaz.
Aksi takdirde tarih, hepimizden
hesap sorar.
FANATİK