Beşiktaş, bu hale düşecek takım mıydı?

104 senelik heybetli çınar ne yazık ki ehil olmayan ellerde inim inim inlemeye devam ediyor.

Beşiktaş, bu hale düşecek takım mıydı?

'Biz bu hallere düşecek âşıklar mıydık?' dizelerini son senelerde Beşiktaş'ta görülen yönetim zafiyeti sebebiyle rahatlıkla 'Beşiktaş bu hale düşürülecek takım mıydı?' diye uyarlamak mümkün. Ankaraspor maçında hakem hatasıyla giden net 2 puana kimsenin diyeceği yokken F.Bahçe karşısında 95. dakikada atılan; ama hakem tarafından geçerli sayılmayan gol öncesiyle ve sonrasıyla tartışmaya açık. Semih ile Deivid'in ikinci sarı karttan oyun alanının dışına gönderilmeyişi ise ne yazık ki müsabakanın hakemini tartışmalı konuma getiriyor. Türkiye'de maçlar, sahada oynanan 90 dakikayla sınırlı kalmadığından ötürü ağzı ve dili olan sorumlu-sorumsuz her kişinin konuyla ilgili ahkâm kesmesine alıştık; ne yapalım, bu ülkenin spor erbabının kalitesi sınırlı. Ancak canı ne kadar yanarsa yansın Beşiktaş başkanının kontrolünü kaybetmemesi gerekirdi. 'Sivas maçına PAF takımıyla çıkıyoruz, seyircimiz maça gelmesin, sponsorlarımız isterlerse desteklerini çekebilirler, Affan Keçeci ve İsmet Arzuman görevlerini bırakacak' sözlerinin akıl ve mantıkla en ufak bir alakası yok. Anlayamadığımız husus, son federasyon seçiminde kulübün o zamanki asbaşkanı Murat Aksu, Ayhan Bermek'i desteklerken, Yıldırım Demirören ve diğer BJK delegeleri Ulusoy'a oy vermemiş miydi? Türkiye Kupası'nı Ulusoy'un hasta babasına bizzat götüren o değil miydi? Hem sonra holding sahibi bir başkan her sene milyon dolarları kulübe akıtan reklâm verenlere nasıl 'İsterlerse desteklerini çekebilirler!' diyebilir? Binlerce kombine bilet satılmışken parasını peşin veren insanlara bir kulüp başkanının 'maça gelmeyin' deme yetkisi var mıdır? Hadi Sadi'nin 'Öfke pusudan askerlerini püskürttüğünde ortada ne vicdan ne de insaf kalır' dediği gibi kendisine hâkim olamadı; neden akıl sahiplerine danışmaz, efsane başkan Süleyman Seba'nın yaptığı gibi 'Susarak büyük kalmayı ve uzun vadede kazanmayı düşünmez?', anlayan beri gelsin. 'Bu ülkede haksızlıklar karşısında vakarını muhafaza eden, hakkını ararken kırıcı olmayan, söyleyeceği sözleri tarttıktan sonra dillendiren insanlar uzun vadede hep kazanmıştır. Diğer yandan bir sonraki maça PAF takımıyla çıkacaklarını söyleyen Başkan, istemeden bile olsa hocasının işine karışmış olmuyor mu? Beşiktaş kulübü her ne kadar halka açık olsa da çoğunluk değil azınlık hisseleri Borsa'da işlem görmektedir. Yani Demirören, Glazer ve Abramoviç tarzında tam muktedir bir başkan değildir, kulübün sahibi değildir. Dahası Liverpool maçının ardından Demirören, her türlü riski ve tehlikeyi göz ardı ederek almış olduğu yanlış kararı değiştirmedi diyelim; o takdirde Beşiktaş hocasının görevini sürdürmesi ne kadar uygun olur dersiniz? Geçmişte çok söyledik, gerekirse defalarca yine tekrarlarız: Beşiktaş, büyüklüğünü müzesine taşıdığı kupalarla değil Türk futboluna getirdiği örnek duruşla, yenilirken dahi kaybetmediği vakarıyla, kavgacı değil uzlaşıcı tavrıyla hak ederek kazanmıştır. O güzelim kazanımları gündelik telaşlarla harcamak Beşiktaş'a yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Siyah-Beyazlı takım, umarız bu kargaşa ve keşmekeş içinde Anfield Road'ta hüsrana uğramaz. Formsuz Liverpool'dan huzursuz ve moralsiz Beşiktaş'ın puan çıkarması öncelikle şansa bağlı gibi. FATİH URAZ/ZAMAN
<< Önceki Haber Beşiktaş, bu hale düşecek takım mıydı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER