Fenerbahçe'nin galibiyeti ile ilgili basında çıkan yorumlar şöyle;
HAYRİ BEŞER: FENER'İN EN GÜZELİ KİMDİ? (ZAMAN)
F.
Bahçe oyunun başında rakibin bir defosunu arıyor gibiydi. Rahattı, sakindi ve yavaştı. Doğru düzgün pozisyon hünerine soyunmuyordu, rakibi hırpalamıyordu. İlk 20 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım. Notlarıma baktım,
Alex'in zorlama bir gol girişimi dışında pozisyon bulamadım.
Fenerbahçe gollerle birlikte keyif veren bir oyun estetiği yakaladı. Kontrollü ve dengeli bir anlayışı
hakemin bitiş düdüğüne kadar sürdürürken, zaman zaman tempoyu yükselterek tribünlerin göz zevkine de hitap etti.
Son olarak iki hususun altını çizmek istiyorum: 1.
Semih,
modern futbolun
tarif ettiği forvet tanımının içini dolduracak bazı özelliklerin gerisinde ama müthiş bir oyun zekasına sahip. Topu inanılmaz derecede olumlu kullanıyor. 2. Bana göre Gökhan
Gönül, sahanın yıldızı ve maçın adamıydı. Türk futbolu hem mücadele yönü iyi, hem oyun zekası yüksek ve
teknik kapasitesi yeterli
savunmacı problemi yaşıyor. Bütün bu meziyetler bu
genç oyuncuda var. En az galibiyet kadar, Gökhan gibi ileri
model bir savunmacıyı izlediğim için mutlu oldun dün gece.
Avrupa Şampiyonlar Ligi (G) Grubu'nda yapılan maçta Fenerbahçe,
Hollanda'nın
PSV Eindhoven takımını ilk yarıda attığı gollerle 2-0 yendi.
SANLI SARIALİOĞLU: FENERBAHÇE GÜLE OYNAYA (YENİŞAFAK)
Lider oyuncu çok önemli. Alex oynuyor ve oynatıyor. İkinci golün baş aktörü. Semih'e “Haydi at” dedi. 34. dakikada kaleye,
kaleciye bakıp bir aşırtma vuruş yaptı ki yemede yanında yat. Ah bir de gol olsaydı. Adam usta. Topa çok kolay hükmediyor. Sahayı
radar gibi tarıyor. Nereye ne zaman pas vereceğini çok iyi biliyor. Bir başka usta da Roberto
Carlos. Ne yaşı ne de başı zerre kadar umurumda. Maşallah delikanlılara taş çı
kartır. Tren gibi gidip geliyor. Hiç teklemiyor, hiç yorulmuyor. Sol ayağı mı? Onu zaten herkes biliyor.
İlerideki lider Alex, gerideki ise Carlos. İkisi dümenin başında.
Aurelio da her yükün altında. Ne biçim adam bu? Yılmıyor, durmuyor, ezilmiyor, en önemlisi de şikayet etmiyor. Gökhan her geçen gün daha da hoşuma gidiyor. Öz güveni üst düzeyde. “Ben yaparım” diyor. Sorumluluk üstleniyor. Topla buluşmak ve bitirici işlere
imza atmak istiyor. Büyük takım oyuncusu işte böyle olur.
Şimdi soruyorum. Semih mi,
Kezman mı?
Colin Kazım mı, Deivid mi? Yasin mi,
Lugano mu? Haydi soruyu biraz yumuşatayım. Kezman'ı, Deivid'i, Lugano'yu gözleriniz aradı mı, “Ah olsalardı” dediniz mi?
Ben ne aradım ne de “Ah vah” dedim. Sizlerin de benden farklı düşündüğünüzü sanmıyorum. Demek ki Fenerbahçe'nin de bazı yabancıları arızalı. Yasin, hatasız oynadı. Semih, “Ben golcüyüm” dedi. Colin rakibin sol kanadını çökertti.
PSV Eindhoven, Fenerbahçe'ye birkaç beden
küçük geldi. Daha azı dişleri bile çıkmamış. Isıramadılar, dişleyemediler. Gücleri hiç yetmedi. Fenerbahçe iki lokmada rakibini midesine indirdi. Güle oynaya maçı noktaladı.
Artık ilk iki çok yakın.
ZİYA ŞENGÜL: GÖKHAN VE AURELIO'YA ŞAPKA ÇIKARTIYORUM! (STAR)
6 puanlık maç.. Şampiyonlar Ligi’nde eğer sıralamada bir altındaki takımla kendi sahanda oynuyorsan, kazandığın zaman 6 puan almış olursun.
Fenerbahçe, PSV karşısında, takım olarak mükemmele yakın futbol sergiledi. Fenerbahçeli futbolculardan hiçbirini eleştiremem.
Hangi futbolcuyu ‘en iyi’ diye göstermemiz gerekirse,
Gökhan Gönül ve Aurelio’yu birer adım öne çıkarıp, mükemmel diyor ve takımın en iyileri olarak gösteriyorum.
Yasin ve kaleci
Volkan da, iyi bir takımın oyuncusu olarak, ne gerekiyorsa onu yaptılar.
Golcü Semih için de tek bir yorumumuz olur: Attığı gol mükemmel, sergilediği futbol enfes...
Hani bir de dokundurarak yazımı bitireyim: Bir Semih, çok Kezman eder...
Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne yakışır futbol oynayarak, alkışlarla yola devam etmesini bekliyoruz.
GÜRCAN BİLGİÇ: TURKO-LATİNO (SABAH)
Turkcell Ligi'nin sorumsuzları bu kez ciddiyet ve
disiplin içinde bir öne, bir geriye oynadılar. Maksimumlarını zorlamaktan bir an bile tereddüt etmeyen Fenerbahçe takımını, PSV'den öne çıkaran sadece bu mücadele gücü değildi. O
forma altında Türko-Latino bir enstrüman oluşmuş... Avrupalı gibi düşünüp, Türk gibi hırslanıp,
Güney Amerikalı gibi yaratıcılık taşıyorlardı.
Hollanda Şampiyonu PSV,
F.Bahçe karşısında uzun toplar dışında etkili olmak adına çare üretemedi. Çabuk düşünüp, hızlı olmak istedikleri anlarda başlarındaki nöbetçiler eksiksizdi.
F.Bahçe tarihine yeni 'şanlar' ekliyor ve bunu her fırsatta vatan toprağını savunanlara adıyordu. Hamaset ile futbolun böyle kol kola sahaya çıktığı, her saniyesinin tüyleri diken diken ettiği atmosfer yaratmışlardı.
Gruba başlarken üçüncülük hesaplarının yapıldığı günlerden, liderlik hesaplarının yapıldığı bugünlere gelindi. Zico'nun rakibi umursamaz ve güvenli tavrı, Fenerbahçeli oyunculara karakter kazandırdı. Bu çok hızlı ve pozitif gelişen düzenin, gecikmesinedir tüm üzüntüm. Yoksa devam eden
okuma derslerinde memnunuz. Avrupalılar da öğreniyor '
efsane' demesini.
ÖMER ÜRÜNDÜL: FUTBOL DERSİ VERDİLER (SABAH)
Fenerbahçe çok kritik bir maçta son 10 dakikaya kadar nefes aldırmadığı PSV'yi beklenenden de kolay yenerek Şampiyonlar Ligi'nde ikinci tur kapısını ardına kadar açtı.
PSV'nin makineleşmiş ayağa pas trafiğine dayalı klasik oyun modelini iyi yerleşim ve hamle zamanlamasındaki başarı ile bozdular. Fenerbahçe, rakibin hücum gücünü tamamen kırdıktan sonra sürekli golü düşünen bir futbol sergiledi.
İkinci yarıda da hakimiyet Fenerbahçe'deydi. Maçın kontrolunu ve savunma güvencesini hiç bırakmadılar. PSV'ye oyun kurmak için alan bırakılmıyor ve dengeli ataklarla 3. gol aranıyordu. Sadece son 10 dakikada PSV topla oynamaya başladı ve bu arada da tek pozisyon buldu. Onda da baştan beri duruşuyla bile kalesinde güven veren Volkan'a takıldılar.
Son olarak; tahmin ediyorum ki artık birçok kişi, Semih'in söyledikleri gibi 15 dakikalık santrfor olmadığını dün gece anlamışlardır.
SELÇUK YULA: BU İŞ BİTMİŞTİR (FOTOMAÇ)
Beşiktaş'ın bir gün önceki 8-0'lık mağlubiyeti ile üzülen halkımızı dün
akşam F.Bahçe sevindirdi. Maça iyi başlayan, iyi götüren ve iyi bitiren takım F.Bahçe'ydi. Gerçekten oyunun kontrolünü bir an bile elimizden bırakmadık. Düşünebiliyor musunuz; Şampiyonlar Ligi'nde yarı
final oynamış bir takıma tek bir pozisyon bile vermeden oynadık. Bu çok önemli.
F.Bahçe, aynı olayı Zico ile hemen hemen bütün Avrupa maçlarında yapıyor. Bu da demektir ki sarı-lacivertli takım artık Avrupa'da nasıl oynaması gerektiğini iyice öğrenmiş.
F.Bahçe, Zico ile birlikte geçen sene UEFA'daki grupta olduğu gibi bu sene de gruptan çıkacaktır. Bu grubu kimse küçümsemesin. Bu ligdeki şampiyonları barındıran tek gurup F.Bahçe'nin grubudur. Son sözüm de taraftara... Bir taraftarın centilmence,
fair-play kuralları içinde bir maça nasıl etki edeceğini dün akşam Kadıköy'de yaşadık. Gereken değeri medyamız verir mi bilemem ama ben kendilerine
helal olsun diyorum. 55 bin kişilik
koro sadece sahayı değil, Kadıköy'ü inletti.
NECATİ BİLGİÇ: BUNUN ADI ZAFER (FOTOMAÇ)
Fenerbahçe, deplasmanda elinden kaçırdığı PSV'yi Kadıköy'de Kazım ve Semih'in golleriyle çimlere gömerek gruptan çıkmak için büyük bir avantaj yakaladı. Bu
zaferin mimarları çok. Zico'dan, futbolculara, taraftarlardan yöneticilere kadar bunda herkesin payı var. Büyük maçların hocası olduğunu her fırsatta ortaya koyan
Brezilyalı teknik adam, dün akşam da hem futbol hem sonuç olarak taraftara ve Türk futbolseverlerine bir futbol ziyafeti verdi ve bir gece önce Beşiktaş'ın yarattığı hüznü bir nebze de olsa ortadan kaldırdı. Galibiyetin anahtarlarını sıralamak gerekirse;
Bir daha Fenerbahçe'ye değil gol atmak, iki maçta da pozisyon bile bulmalarına dahi engel oldu. İlk yarıda sonucu alan sarı-lacivertliler, ikinci yarıda tempoyu düşürüp galibiyete gittiler. Lüksemburg'lu hakem, korkulanın dışında başarılı bir
yönetim gösterdi.
ONUR KAYADOR: MÜKEMMELDİLER (TAKVİM)
Türkiye'nin en çok birlik beraberliğe ihtiyacı olduğu bir zamanda dün Fenerbahçe taraftarı yaptığı maç öncesi gösterilerle ve tezahüratlarla her zaman ülkesinin yanında olduğunu, vatanı için herşeye hazır olduğunu dosta, düşmana, herkese gösterdi. Maç gol olana kadar 2 tarafın da kontollü ve dengeli futboluyla başladı. Arka arkaya gelen gollerden sonra F.Bahçe maçın tek hakimi oldu. Ayağa pası kesintisiz bir şekilde bu kadar iyi oynayan şu an Avrupa liglerinde bile takım yok. Çok iyi pres yaptılar.
F.Bahçe dün çok büyük bir zevk verdi. Bu takıma final yakışır. Zico'ya tebrikler. Takımı böyle hazırladığı için. Hakem maçın başından sonuna kadar F.Bahçe'ye yapılan faulleri görmekten kaçındı. Sarı kartını kullanmadı. Dün gece Avrupa'daki en iyi F.Bahçe'yi seyrederken iftihar ettik.
ERMAN TOROĞLU: AVRUPAYA ISINDILAR (HÜRRİYET)
FENERBAHÇE Avrupa'ya ısındı. O havayı yakaladı. O havanın ne etkili, ne büyülüyeci, ne mükemmel olduğunu artık biliyor.
İki takımı çıplak gözle izlediğinizde ve biraz da futbolu biliyorsanız görürdünüz. PSV zaman zaman hücuma çıkıyor. Seyircide bile heyecan var ama dikkatle baktığınızda PSV'nin Fener ceza sahasına yaklaştığında bile arkada 4'e 2 hatta 5'e 2 durduğuinu gördüm. Bu görüntüler skor 2-0 olduktan sonraydı. Diyeceksiniz ki, "Bu PSV'nin sorunu" veya "Fenerbahçe bu PSV'yi mi yendi". Ben aynı fikirde değilim çünkü F.Bahçe bu PSV'yi orada da yenerdi. Alakasız bir
kırmızı kart ve kaçan pozisyonlar...
Kaleci Volkan'a ayrı bir parantez açmak lazım. Kilo aldı, laubalilikler yaptı. Saçma sapan pozisyonlar yedi, goller yedi. Haliyle eleştirildi. Transfer dönemiydi, çok para kaybetti. Daha da önemlisi kaleyi kaybetti. Ama önündeki kalecinin
sakatlanmasıyla bulduğu şansı mükemmel kullandı. Demek ki ders almış. Hiç ağzını açıp
cevap vermedi. Demek ki çok çalışmış. Dün gece Fenerbahçe'de 90 dakika
boyunca hatasız oynayan tek adamdı.
Futbol işte bu. Şımarırsan tokadı yersin, çalışırsan da üzülmezsin.
ALTAN TANRIKULU: ÜÇÜ DE ALINMALI! (HÜRRİYET)
Sezon başında beri sakat sakat oynayan Alex böyle bir oyuncuysa Fenerbahçe şimdiye kadar neden Avrupa'da ileri gidemedi, diye soranlara
yanıt çok basit aslında.. Tek kişiyle takım olmaz.. Takım
Roberto Carlos gibi dünya çapında bir sol bekle, Brezilya Milli Takımı'nda oynayan Edu gibi isimlere ihtiyaç duyarsınız.. Bazen yürekten oynayan Deniz, Aurelio, Semih gibi isimlere Gökhan gibi bir bonus eklenir.. PSV boyun eğer,
İnter boyun eğer,
CSKA ne olduğunu şaşırır..
Dünkü maç gösterdi ki Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde yener, yenilir ama artık tüm oyuncular Avrupa'daki bütün takımlarla oynama anlayışını yakalamışlar. Bunda Zico gibi oyuncularla
psikolojik olarak birebir iyi ilişki yakalan bir teknik adamın varlığının yanı sıra, taraftarın
yurt içi başarılarından çok Avrupa'da başarı isteğini dışa vurması belki de en önemli nedendi..
RIDVAN DİLMEN: OLGUN (MİLLİYET)
Bazen şu laubali lafı çok duyarız. "Fener'in zaten kadrosu iyi.." Fener'in çook iyi kadrolarını gördük. Edirne'den çıkınca sıradanlaşan. Ama şimdi görüyoruz ve ben hep söylüyorum ki, Avrupa'da Fenerbahçe'yi kolay kolay, güle oynaya yenemezler.
PSV eski gücünde değilmiş, Fenerbahçe kazanınca öyle oluyor ya... Manchester yedek gelmiş, Palermo ligi düşünüyormuş,
Inter'de altı oyuncu yokmuş.
Hayır hayır öyle değil. Fenerbahçe, Avrupa'da oynamayı, olgun oynamayı iyi biliyor. PSV yıllardır yıldızlar topluluğu hiç olmadı. Yıllardır disiplinli, takım oyunu oynayan
ekip oldu. Bu sene de farklı değil. Ama gerçekten oyuncu kalitesi açısından daha önde olan Fenerbahçe takımı, en az PSV kadar disiplinli oynayınca fark ortaya çıkıyor. İşte yıllar önce bu fark ortaya çıkmıyordu.
Maça baktığımızda 80 dakika boyunca stattaki muhteşem 50 bin kişi, televizyon başındaki milyonlarca insan küçücük bir kuşku içinde değildi. Rakip takımdan çok daha fazla bir takım görüyordu. İyi oyuncular demiyorum, zaten iyiler. Takım diyorum.