Basında Fenerbahçe yorumları

Galibiyeti unutan Fenerbahçe, Eskişehirspor deplasmanından da mağlubiyette dönerken, spor yazarları mağlubiyetin nedenleri yazdı. İşte spor yazarlarının yorumları:

Basında Fenerbahçe yorumları

Kemal Belgin (Türkiye): Ah bir Alex olsaydı... Tarihimizin en saygın ve en önemli müesseselerinden biri olan koca F.Bahçe'nin maliyeti 100 milyon euroyu geçen takımı için, “Alex oynadığı zaman kazanıyor” yaftasını yakıştıranlar ve Teknik Direktör Daum ile bu takımı kuran yöneticiler, son haftalardaki çöküşün en büyük suçlularıdır. Eskişehirspor'un birçok oyuncusunun Süper Lig'e uyacak kalitede olmamasına rağmen, yüksek mücadele hırsı, heyecan duyarak oynamak, müthiş yardımlaşma ve takım halinde hareket edebilmek özellikleriyle maçı kazanması, aslında sıradan bir lig oyunu sonucu değil, ibret alınacak bir sosyo ekonomik tabii ki; ağırlıklı olarak bir sportif derstir. Tabii ki, alabilip yararlananlar için. Adem Sarı diye bir çocuk, F.Bahçe kalesine iki batı modeli bir gol atarken, çok merak ediyorum acaba Eskişehirspor Kulübü'nden son aylığını alabilmiş midir ve de sözleşmesini kaç paraya imzalamıştır? Daum‘un oynayabilecek durumda olmasına rağmen Emre‘yi kulübede saklayışı, Alex familyasından Santos‘a hâlâ forma vermesi, Rıza hocamın karşısındaki iflas senedinin ince ayrıntılarıdır. Şayet Youla ile Burak Yılmaz, nerede, nasıl durulur, toplara ofsayta düşmeden nasıl hamle yapılırı bilebilselerdi, o Ademcik bu kadar öne çıkmayabilirdi. Cristian Baroni‘yi Aurelio ile kıyaslayıp, Baroni lehine methiyeler düzen zavallı futbol yorumcuları, acaba dün akşam sonrası ne söyleyip, ne yazdılar çok merak ediyorum. Semih‘in Güiza‘ya tercihi acaba bir disiplin gösterisi miydi, yoksa yönetim odasından çıkmış bir muhtıra yansıması mıydı? Teknik direktörü Daum olan bir takımın, böyle bir soruya ikinci şıktan cevap bulmak öyle pek atla deve değildir. Eskişehirspor savunmasının tamamı, hele hele bebe Alper, F.Bahçe'nin cilalı yıldızlarına nasıl savaşılacağını da her halde anlatabilmişlerdir. Yazıyı başlığımızı biraz daha açarak noktalayalım. Ah bir Alex olsaydı, neler olmazdı neler. Nee; Alex oynadı mı? Hadi canım siz de... Not: Aziz Bey, Kulüpler Birliği başkanlığını bıraktığını açıkladı. Herhalde üzüntüden sabaha kadar uyuyamayacağım... Selçuk Yula (Fotomaç): Artık yeter!.. Daum, Carlos'un yokluğunda Vederson'u sol kanatta oynatırken, 'Acaba Eskişehir'e götürdüğü Emre'yi ilk 11'e koyayım mı' derken, 11'de Selçuk'u sahada gördük. Doğrudur soyunma odasında olan olayları biz bilemeyiz. İleride de Semih'i tek santrfor olarak düşündü. Ama baktık ki dakikalar geçtikçe F.Bahçe'nin tek bir etkili atağını seyredemiyoruz. Ayrı şekilde Eskişehir'in de seyredemiyoruz. Bu kadar kötü bir maç seyrediyoruz derken ortaya atılan 2 gol çıktı. Rıza hoca belki de beraberliğe dünden razıydı ama Daum buna razı olmamalıydı. Yenilen ilk golde Bilica'ya yapılan açık faulün görülmemesi bence çok normaldi çünkü daha önceki 2 maçta Beşiktaş ve Kasımpaşa'nın maçında 2 tane golün net ofsayt olduğu görülmediği gibi. Tamam hakemlerin ve federasyonun F.Bahçe'ye haksızlık yapmalarını anlayabilirim. Neticede federasyon marka değerini korumak zorunda. Bu yüzden de rekabet yaratmak istiyor. Ama biz gene maçımıza dönelim. Daum'un yanlış kadro seçimine, F.Bahçe'nin yanlış oynamasına eleştiriler getirirken Eskişehir'i ve Rıza'yı kutluyoruz. Onlara da başarılar diliyoruz. F.Bahçe bu kadar kötü sahaya çıkarılacak bir takım değil. Sorunları var mutlaka, onlar çözülür. Ama onların çözülmesi için bir takım bilgiler lazım. İlk önce şunları sorgulamak gerekir. Carlos, Önder, Kazım niye kadroda yoklar? Bunların yanıtını verdiğin zaman bir şeyler olur. Ama bu yanıtlar verilmezse şu Eskişehir'deki mağlubiyetleri daha çok görürüz. Eskişehirspor'un aldığı galibiyeti kutlarken Daum'a da önlemler almasını tavsiye ederim ve F.Bahçe'nin son 4 haftada yapılan öyle böyle değil, akıl almaz yanlış hakem hatasından dolayı puan kaybetmesine de dikkatini çekmek istiyorum gerçekten bu akıl alacak iş değil. Artık yeter. Ziya Şengül (Star): Fenerbahçe yerlerde Fenerbahçe kendi liginde yerlerde sürünmeye devam ediyor. Puantaj olarak ligin zirvesine yerleşmiş bir Fenerbahçe, Twente karşılaşmasını çıkartırsak bu kadar maç üst üste nasıl kaybeder aklım almıyor. Pas yüzdesi düşük, rakip kale önünde gol pozisyonu üretmekte beceriksiz bir görüntü sergiliyor Fenerbahçe. Eskişehir önünde bir net gol pozisyonu var o da ikinci yarı Dos Santos'la. Bu oyuncunun kaçırmış olduğu golden sonra Eskişehirspor kenar orta topuna Adem'in mükemmel vole golü, Eskişehir'in Fenerbahçe'den daha iyi futbol sergilediği ve attığı golle öne geçtikten sonra Fener'in son çırpınışlarını şuursuz bir baskı sonucunda umduğu golü bulmakta zorlandı. Maçın ilk golünü atan Adem'in ikinci Eskişehir golünü de kalesinde görürken, maça havlu atan elbette Sarı-Lacivertliler oldu. Fenerbahçe'nin böylesine aciz futbolu taraftarlarını sıkıntıya sokarken, çok yakın zamanda hep birlikte göreceğiz ki, loca ve koltuk sahibi olan Fenerbahçeliler maça gitmekte isteksiz davranacaklar. Fenerbahçe'de garip garip işler olmaya başladı. Saha içi disiplininden oldukça yoksun gözüken Fenerbahçe, saha dışında da geçirilmiş olan trafik kazaları, ardından bileğini kesen futbolcular gündeme oturmaya başladı. Aykut Kocaman'a mı serzenişte bulunalım, Daum'a mı serzenişte bulunalım? Şaşırıp kaldık. Oldu olacak tek güveneceğimiz sancak, kulüp başkanı Aziz Yıldırım'dır. Başkan, bu takım futbol oynamıyor diyoruz. Bazı futbolcuların hayatlarını gece kulüplerinde geçirmeye başladıklarını söylüyoruz. Saha içinde disiplin yok, saha dışında hiç yok diyoruz. Ama yetkililerden ne bir ses ne bir sezgeniş duyamıyoruz. Son haftalarda sadece ve sadece Fenerbahçe'nin takım olmak yerine yerlerlerde sürünen bir topluluk olduğunu görüyoruz. Son serzenişimiz de bu olsun diyoruz. Gürcan Bilgiç (Sabah): Oynak çiviler! Peş peşe tuzakların kurulduğu saha üzerinde, bunların hepsini tek tek düşen bir Fenerbahçe takımı vardı. Bir gün önce Ziya Doğan Beşiktaş'a karşı, bir gün sonra Rıza Çalımbay, rakiplerini kilitleyecek tedbirleri kusursuzca uygulattılar takımlarına. Milne'nin talebeleri ve liglerin savunma imparatorları, bir maçı nasıl kazanacaklarını, hele hele büyük takımlara karşı nasıl oynayacaklarını iyi bildiklerini bir kez daha gösteriyorlardı. Alex bu kez Bülent Ertuğrul'un kelepçesine takılmış, dört ofansif oyuncuyla sahada olmasına rağmen Eskişehir'in geriye koşma problemi olmamıştı. İlk 45'te Alex'in kafa vuruşu dışında bir tehlike Fenerbahçe adına yokken, Eskişehir'in özellikle karambollerle gole yaklaştığı izlendi. İkinci yarıda Fenerbahçe orta sahayı avucuna alıp, kontrollü ve etkili gelmeye başladığı anda geriye düştü. Tam maçın ibresi dönüyordu ki, Daum'un en büyük kurtarıcısı "duran toplar", bu kez rakip adına hesaba imza atıyordu. Bir korner atışından gelip, seken topu ağlarında buluyordu Fenerbahçeli futbolcular. O ana kadar gayretlerin el frenli çalışmasını tespit eden Daum, üç değişiklik birden yaptı. Üçü de doğruydu ve "etkisiz elemanlar" 66 keyif dakikasından sonra kement yediler. Hücum planlarını Semih'in topu yere indirip, etrafa servis etmesi şeklinde kurmak, kanat bindirmelerinde de topu iki metrelik Ivesa'dan kaçırmak adına altı pastan uzaklaştırmaya çalışmak doğruydu. Ama top kaybı oranı yüksekti, Alex'e bağlanan pozisyon umutları da kafeslenmişti. Bir hafta önceki Kasımpaşa yenilgisinde sorun mücadeleden kaçmaktı. Dün ise isteyen ama yapamayan bir takım vardı. Geri dörtlü ve önündeki ikilinin eforlu performansına, topu iyi kullanması gerekenlerin ritmi uymadı. Alex maçı boş verdi, Semih neredeyse şut çekmedi. Kadro yapısına, harcanan paralara, "usta" teknik direktörüne ve kurumsallaşma iddiasına baktığımız zaman böyle maçların sonucunu belirleyen Fenerbahçe olmalıyken, ipler rakibin eline geçiyor. Bu sezonun devam eden yanlışı budur. Samandıra'da oynayan çivilerin artık tutunacak dalları da yerinden söktüğünü görüyoruz. Devrede, bu oynak çiviler sökülmezse sezonu da teslim ederler. Rıdvan Dilmen (Milliyet): İflas etmiş durumda Fenerbahçe'nin ligde yediği son dört golün üçü hakem hatası. Beşiktaş maçında üçüncü gol net ofsayt, bir penaltısı verilmedi. Kasımpaşa maçında üçüncü gol yine ofsayt. Eskişehir'de de yediği ilk gol öncesi Bilica'ya net faul var, hakem korner veriyor. Ardından gol geliyor. Ne yapsın oyuncular... Tabii ki bu duruma üzülüyorlar. O bar benim, bu bar senin dolaşıp duruyorlar... “Bu hakemler hakkımızı yiyor arkadaşlar” deyip teselliyi Beyoğlu'nda arıyorlar. Kulüp başkanı, yönetimi, teknik direktörü ise bu gelişmeleri sadece izliyor. Allah'tan futbolcularla birlikte bara gitmiyorlar. Saha dışında Fenerbahçe'nin durumu ne ise, saha içinde de aynı. Yani içler acısı. Son üç maçta girdikleri pozisyon sayısı ikiyi geçmez. Kalesinde ise sekiz gol var. Çift forvet oynuyor, olmuyor. Tek forvet oynuyor, olmuyor. Oyun içinde tek forvetten çift forvete dönüyor, yine sonuç alamıyor. Sonra ben düşünmeye başlıyorum; “Neden işler Fenerbahçe adına bu kadar kötü gidiyor” diye. Kaleciye bakıyorum çok kötü. Savunma ondan da kötü. Orta sahada Cristian piyasada yok. Önündeki Alex üç maçtır kayıplarda. Bu durumda forvette Güiza oynasa ne olur, Semih oynasa ne olur. Kazım desen cezalı. Hoş olsa da bir katkısını göremiyoruz. Sonuçta dünkü maça bakıldığında evet hakem hatasıyla maç Eskişehir'in lehine gelişti. Ama Eskişehir'e de saygısızlık etmek istemiyorum. Ciddi eksikleri vardı. Ona rağmen Fenerbahçe ile kafa kafaya oynadılar, müthiş mücadele ettiler ve maçı kazandılar. Fenerbahçe adına en kötü olay, taraftarı maçı izlerken takımının kazanacağına inanmıyor. Çünkü öyle bir ışık göremiyor. Mesela hiçbir bölümde 10 dakika rakip yarı alanda oynayamıyorlar. Baskı kuramıyorlar. Zaten bunu yapacak güçleri de yok. Futbolda mücadele etmediğin zaman, rakibin kadar koşmadığın zaman kaybetmek kaçınılmazdır. Fenerbahçe hem psikolojik, hem de fizik olarak kötü durumda. Kısacası iflas etmişler. Yönetimin bir hayli geç kaldığı radikal kararları bir an önce alması lazım.
<< Önceki Haber Basında Fenerbahçe yorumları Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER