F.BAHÇE'NIN YENILGISININ YANKILARI
Işte köşe yazarları...
Şansal BÜYÜKA: Formalar çok güzel (Akşam)
Fenerbahçe’ye turkuaz
formalar gerçekten yakışmış. Ama bakarsınız, kötü
futbolu görmezden gelip, bu yenilgiyi yeni formalara bağlarlar, bir de “uğursuz” damgası yapıştırıp haftaya rafa kaldırırlar.
Adı üstünde, adam avcı.
Hani demişler ya “aman avcı vurma beni” diye. Abdullah
Avcı, Fenerbahçe’nin adını, sanını dinlemedi. Üstelik o mütevazı kadrosu attığından fazlasını da kaçırdı.
Uğur Boral’dan yeni bir
Tuncay yaratmak isteyenlere gülüyorum. Yasin,
takımından antrenmanlı geldi. Buna rağmen Yasin oturuyor,
Can Arat oynuyor. Demek ki Zico’nun var bir bildiği. Ama
yemin ederim, bilmedikleri bildiklerinden çok daha fazla.
Erman TOROĞLU: Fener seyretti (
Hürriyet)
Bir tarafta toplama bir takım. Daha doğrusu sahanın içindeki her
futbolcusu
teker teker bir takım. Yanda maçı seyreden bir
teknik direktör, aynı tiyatro seyreder gibi. Öbür tarafta bir futbol takımı. 11 kişiyle oynayan, yanda bir teknik adam. Öteki teknik adama göre hep önde düşünen, onun hamle yapmasını bekleyen...
Öyle bir maç ki, sabaha kadar oynansa bu Büyükşehir, bu Fenerbahçe’yi yener. Aslında sonuç F.
Bahçe için çok
sürpriz değil. Fenerbahçe, geçen sene de böyle maçları çok oynadı. Ama onlarda bir
yönetim kurulu var. Şimdi yarın gündemi değiştirmek için bu mağlubiyeti
Futbol Federasyonu’na yıkarlar.
Bu Fenerbahçe geçen seneden daha başarılı olamayacak bu kesin. Sebebi de kesinlikle
yönetici zihniyeti. Büyük futbolcu alarak, futbol takımını büyütemezsiniz. Koşan, mücadele eden, takıma uyan futbolcu alarak, o takımı büyütürsünüz.
Ercan SAATÇI: TEK GÜZEL ŞEY TURKUAZ (Hürriyet)
Büyük bir zevkle Roberto
Carlos ve arkadaşlarını seyretmeyi umarken iki şok gol tüm futbolseverlerin heveslerini kursaklarında bıraktı. Fenerbahçe adına güzel olan tek şey Fenerbahçe’nin Turkuaz formasıydı.
Oyun ritmi olmayan Fenerbahçe,
genç ve dinamik Belediye karşısında müzikal bir deyimle ağır aksak kaldı.
Can BARTU: BAŞLANGICA BAK (Hürriyet)
F.Bahçe hem iki pası yapamıyor, hem de
Roberto Carlos alındı ya, sanki herşey Carlos’tan bekleniyor. Neticede o çok kaliteli bir sol bek. Orta yapar, şut atar. Yanındakine de pas verir. Carlos’u alacaksan takımına, o büyük bir isimse ona göre yanındaki oyuncuları da süsleyeceksin ki, klası ortaya çıksın. F.Bahçe’nin
kalecisi bile Carlos ile oyunu başlatamıyor.
Serdar topu oyuna sokacak, bakıyorsun en iyi adam Carlos, ama kaleci onun farkında bile değil.
Gürcan BILGIÇ: 35. haftanın acemileri (Sabah)
Bu sonucu sürpriz olarak yorumlayanlar olacaktır. Onlara bir takımın 90 dakikayı neden bu kadar vurdum duymaz, isteksiz oynadığını soralım isterseniz.
Yoksa forma değişince, futbol değişmiyor. Ya da
şampiyonluk fotoğrafından isimleri çıkartınca, şampiyonluğun karşısına kendi resminizi koyamıyorsunuz.
Rıdvan DILMEN: Veteran takımı (
Milliyet)
Ben hayatımda böyle rezil bir Fenerbahçe görmedim. Saha içinde ne
disiplin, ne
sistem vardı. Pozisyona bile giremediler. Bir takım oyuncuları kötü pas kullanabilir, hatalı gol yiyebilir, kötü şut ve çalım atabilir. Ama asla sahada yürümez. Futbolda mağlubiyet her zaman var. Istanbul Belediye'nin mücadelesine, oynadığı oyuna tabii ki saygı duymak lazım ama dünkü Fenerbahçe takımı rezil ötesiydi.
Mehmet DEMIRKOL: Bir isyankâr aranıyor (Milliyet)
Insan Carlos'la değil aynı takımda, değil aynı statta, aynı şehirde top oynasa biraz kendine çeki düzen verir.
Fenerbahçe aslında geçen yıllarda da böyle oyun girişleri yaşamış, böyle kabuslara kapılmıştı. Ancak böyle zamanlarda mutlaka bir isyankar çıkar, bir depar bir şut vs. bir şeyle takımı ateşler uyandırırdı. Dün ne kulübede ne sahada böyle bir isyankâr vardı. Tuncay yerine Tuncay imitasyonu Uğur. Olmuyor tabii.
Selim SOYDAN: Mehter takımı (
Vatan)
Ben son yıllarda bu kadar kötü futbol oynayan bir F.Bahçe izlemedim. Tamam, yenilebilirsin ama büyük takımsan ve hiç mücadele etmeden mağlup oluyorsan ben bundan utanırım.
Zico efendiye de birkaç lafım var. Takım 2-0 geriye düşmüş. Sahada herkesin eli belinde. Kendi yarı alanında pas yapıp duruyorlar. Yapılacak şey belli. Ama Zico durumdan o kadar memnun ki, 2. yarıya aynı onbirle başlıyor.
Alaattin METIN: Iş kazası değil laubalilik (Akşam)
Hani bir söz vardır, acırsan, acınacak hale düşersin..
Dün Fenerbahçe’de öyleydi..
Alex’in yerine Deivid oyun kurucu. Tümer sağ kanatta.
Önder, Ugur kanat bindirmeleri ile orta yapıyorlar..
Kezman ilerde tek başına, beş kişi ile boğuşuyor. Can, Edu defansın göbeğinde dökülüyorlar.. Zico’nun aklına “Gökhan’ı sağ beke çekip, Önder’i göbeğe almak” gelmiyor.
Yiğiter ULUĞ: Kim daha zengin? (Fanatik)
Bir takım düşünün ki, göbekteki iki
savunmacısı, Can ile Edu 90 dakikanın tamamını ceza yayı üzerinde dikilerek geçirecek neredeyse!..
Dünkü maç Şakir Eczacıbaşı’nın yıllar önce söylediği bir cümleyi hatırlattı bana. “Takım, parayla değil, kafayla kurulur” demişti ünlü
işadamı. Bizim vergilerimizle kurulan
Büyükşehir Belediyespor, bir de üstüne gidip, Fener’in yetiştirdiği Kerim’i, Efe’yi almış, taş gibi takım olmuş.
Kim daha zengin?
Ümit Milli Takım’ın yarısını alıp, sonra yok edenler mi? Yoksa
Abdullah Avcı’nın futbol aklı ve emeğiyle Ikinci Lig’den gelmiş bir ekibin kısıtlı bütçesini birleştirenler mi?
Selçuk YULA: Alex'siz olmuyor (Fotomaç)
Fenerbahçe maça o kadar kötü başladı ki anlatabilmek mümkün değil. Düşünün ilk 45 dakikada Tümer'in tek bir pozisyonu dışında, tribünleri ayağa kaldıracak bir şey göremedik.
Tümer çok etkisizdi. Alex'i gözlerimiz aradı. Şu bir gerçek ki Alex'siz bir Fenerbahçe, gol yollarında hiçbir şey yapamıyor.
Hakkı YALÇIN: Sükseli siluetler (Fotomaç)
Dün geceki Fenerbahçe, gizlemek istediği bütün hataları su yüzüne çıkarırken, çarşamba gecesi için kendini ihbar etti. Dün geceki Abdullah Avcı, parayla elde edilmeyecek değerlerin sahibi olarak, kendini ihbar etti.
Abdullah Avcı, üzeri güllerle kaplı bir
uçurum hazırlamıştı Fenerbahçe'ye... Turkuaz formalı sükseli siluetler, ilk yarıda bu tuzağa düştü, bir daha kalkamadı.
Zeki ÇOL : Bu savunma daha çok can yakar (Zaman)
Bu savunma yapısı Fenerbahçe'nin başını ağrıtmanın da ötesinde bu
sezon canını çok yakar. Adam paylaşmayı, pozisyon almayı beceremeyen, hamle zamanlamalarında yetersiz kalan, yüksek toplarda rakibi seyretmekle yetinen ve yalnızca bireysel olarak değil, grup halinde de sıkça hata yapan bu anlayış, hele uluslararası platformda Fenerbahçe'nin en büyük handikabı olur.
Ilk yarıda saydım, duran toplar dahil Fenerbahçe cezaalanına dört yüksek orta geldi, dördüne de Belediyespor'lu oyuncular vurdu. Zaten bunlardan biri de gol oldu. Hayret! bu düzeyde bir takım, bu kadar mı uyumsuz ve bu denli aciz bir savunma mı yapar?
maraton