Ortaya çıkan tablo, milyon dolarlık
takımlar ile parasızlıktan çalışanlarının ücretlerini ödemekte sıkıntı çeken; ancak verdiği güven ile kimseyi sıkıntıya sokmayan bir Sivas
spor gerçeği ile yüzleşildi. Ve bir de bu
Sivasspor'un ilk yarıda en çok konuşulan
futbolcusu
Mehmet Yıldız ile... Neredeyse bütün bir ilk yarıyı Mehmet Yıldız'ı 4 büyük kulübe
transfer ederek geçirdik.
Medya, papatya falıyla Mehmet'e kulüp arayıp, onun
yıldızını parlatırken, Sivasspor ise kasasını parlatma telaşındaydı haklı olarak. 2 milyon dolardan açılan kapı, Mehmet Yıldız'laştıkça 5 milyon dolara kadar gelip dayandı. Teknik Direktör
Bülent Uygun'un, 'Mehmet'i alan ligi
şampiyon bitirir' şeklindeki garantili açıklamasına rağmen bu ismi, yükte hafif, pahada ağır bulan büyük kulüpler, transfer konusunda somut adım atmayınca, gazeteler, 'Mehmet yuvada kaldı' manşetleri attı...
Antalya'da, ilk yarının en çok konuşulan ismini mahzun ve moralsiz bulacağımızı sanırken, bu konuda oldukça yanıldığımızı gördük. 4 büyük takımdan somut
teklif almasına rağmen transferin gerçekleşmemiş olmasından dolayı Mehmet, son derece keyifli ve moralliydi.
Kısa bir sohbetten sonra Mehmet Yıldız, futbolda atladığı çağı, BÖ ve BS olarak açıklayarak başladı röportajımıza... "Bülent Uygun'un gelişi ile bambaşka bir kimliğe büründüm. Adeta kendimi buldum. Çünkü Bülent Hoca beni en iyi tanıyanlardandı. Onunla birlikte futbol oynadık, ayrıca oda arkadaşımdı. Neredeyse beni benden iyi tanıyordu. Bulduğum şansı iyi kullanınca da bugüne gelmiş olduk.'' diye söze başlayan Mehmet Yıldız, Lorant ve Pecze gibi hocalar tarafından fark edilememesinin faturasını ise tamamen onlara çıkarmıyor. Yıldız, "Eski hocalarımın futboldan anlamadığını söyleyip onları suçlamam haksızlık olur. Ama bana yeterince şans vermedikleri için kendimi gösterme şansım olmadı. Bu konuda bana haksızlık yaptıklarını söyleyebilirim. Ayrıca sürekli bir yerlere
kiralık gönderildim hep. Oysa Bülent Hoca'ya kendimi kanıtlamak gibi bir kaygım yoktu. Beni iyi tanıyordu.'' diyor.
'Kulübüm ne derse o olur' diyecek kadar
vefalı
İlhan Mansız gibi 'geç keşfedildiği' konusundaki hayıflanmalara ise katılmadığı dikkatimizi çekiyor Mehmet'in. Türk
futbolcusunun kaderi olan 'altyapı'sız
oyuncu olmanın eksikliğini fazlasıyla hissetmiş 26 yaşındaki yıldız futbolcu. Geç de olsa parlayan yıldızını daha da parlatma inancını gözlerinden okuyoruz. Bizim dışarıdan baktığımız gibi bakmıyor, rahat ve kendinden emin. Bulunduğu yerden de hiç rahatsız değil. Her fani Türk futbolcusu gibi bir an önce İstanbul'a kapağı atmak kaygısında olmadığını anlıyoruz. Yurtiçinden ve yurtdışından ciddi teklifler almış; ama kulüpler anlaşamamış. 'Kulübüm ne derse o olur' diyecek kadar vefalı olduğunu açık seçik ortaya koymaktan çekinmiyor.
10-15 yıl ile sınırlı futbolculuk yaşamında maddi ve manevi tatminin önemini hatırlatıyoruz. 'Sivasspor'da bunu bana yaşatıyorlar' cümleleri dökülüyor dudaklarından. 'Nasıl yani?' diyoruz gayri ihtiyari. 'Fenerbahçe'nin verdiği milyon dolarları alıp, 50 bin kişilik ihtişamlı stadyumda oynamanın hazzını Sivas'ta nasıl alabiliyorsun?' der gibi bakıyoruz, sormadan o
cevaplıyor: "Aslında Sivasspor'da çok mutluyum. Parasal anlamda sıkıntılarımız olduğu doğru; ama en azından bize verilen sözlerin tutulacağı inancını taşıyoruz...'' Belli ki, kendisini 'Mehmet Yıldız' yapan camiaya karşı yoğun bir vefa duygusu taşıyor. Sivasspor'un Süper Lig'e çıkması ile kendisinin de
terfi ettiğini şöyle anlatıyor: "Futbola 15 yaşında başladım, 3 sene öncesine kadar Sivasspor ile birlikte sürekli ikinci liglerde top oynadım. Sivasspor, Süper Lig'e çıkmasaydı belki hâlâ ikinci ligde top oynuyor olacaktım."
Mehmet Yıldız'ın hocası güreşçi, kendisi tekvandocu
'Boğa gibi futbolcu' sözünü en çok Mehmet için duymuşuzdur kuşkusuz. 'Bu gücünü özel idmanlarla mı kazandın?' diye sorduğumuzda, onun da hocası Bülent Uygun gibi futboldan önce güce dayalı bir spor dalı ile uğraştığını şu ifadelerinden öğreniyoruz: "Ben aslında normalde idman yapmayı sevmem. Yani güç kazanayım diye ekstra idman yapmadım hiç. Futbola başlamadan önce bir süre tekvando kursuna gitmiştim. Yapı itibarıyla var olan güçlü fiziğime o kursta bir şeyler katmış olmalıyım diye düşünüyorum.''
Her futbolcuya sanki mutlaka yöneltilmesi gerekiyormuş gibi, 'Hedeflerin nelerdir?' diye soruyoruz tabii. Herkes gibi İstanbul'dan girip, Avrupa'dan çıkacağını beklerken, 'Hedefim yok.' deyiveriyor. Klasik bir cevap beklentisi ile düşen göz kapaklarımız bir kez daha, 'Nasıl yani?' diye açılıyor. İşte cevap: "Ben öncelikli
hedefim olarak şu an bulunduğum ortamda başarılı olmam gerektiğini düşünüyorum. Buraya karşı olan sorumluluğumu en iyi şekilde yerine getirdikten sonra ortaya çıkan başarı durumuna göre kendime hedef belirlerim.''
Herkesin en çok merak ettiği soru ile
final yapalım istiyoruz: "Şampiyon olacak mısınız?" Bir kere soru başlı başına sorunlu zaten. Kimin şampiyon olacağını kim nereden bilebilir? Ama Mehmet de hocası Bülent Uygun'dan etkilenmiş gibi konuşuyor: "Şampiyonluk konusunda fazla iddialı değiliz. Kadromuz ve şartlarımız ortada. Gerçekçi olmak gerek. Üstelik 2. yarıda işimiz daha da zor. Çünkü finale doğru gidiliyor. Ama
Anadolu takımlarının da bizim şampiyon olmamızı istediklerini biliyoruz."
Uzun röportajın kısası; anlaşılıyor ki Mehmet de Sivasspor'daki herkes gibi gibi; 'Aslında olsa tam süper olacak' havasında; ama diğer arkadaşları gibi 'haddini' bilen bir gerçekçilikten de bir an olsun kopmuyor. Eğer Sivasspor şampiyon olursa işte mantaliteyi göz ardı etmediği için olacaktır.
Mehmet'ten 'Yıldız'lı sözler
Milli Takım: Ben elimden gelenin en iyisini yapıp
Euro 2008'de milli formayı giymeye çalışacağım.
Başarının sırrı: Ekip olmaya ve özgüvene borçluyuz. Bu özgüveni de hocamız bize fazlasıyla verdi.
Transfer: Bu saatten sonra bir yere gitmeyi düşünmüyorum. Bu konuda inisiyatif kulübümdedir.
Jübile tarihi: Ben, ayaklarım beni taşıdığı sürece futbol oynarım, taşımadığı gün de ısrar etmem.
Örnek aldıkları: Avrupa'da Alan Shearer'ı çok beğeniyordum. Türkiye'de ise
Fatih Tekke ve Ümit Karan'ı.
Özel yaşantı: Saha içinde işim bittikten sonra fazla futbolla ilgilenmem. Eşime ve çocuklarıma düşkünüm.
Başarındaki faktör: Tabii ki düzenli
aile yaşantısı. Bir sporcunun yapması gerektiği gibi düzenli yaşıyorum.
M.
Burak Bürkük