Acemiler mangası !

Basında Galatasaray için kim ne dedi?

Acemiler mangası !

LEVENT TÜZEMEN: G.Saray dondurdu (SABAH) Rijkaard Graz'daki basın toplantısında şöyle demişti: "Bu maç sürekli oynatamadığımız oyuncularımızı görmek için iyi bir şans olacak. Onlardan kendilerini göstermelerini ve forma için arzulu olduklarını ispatlamalarını istiyorum." Kim bu oyuncular? Serdar Eyilik, Alpaslan ve Linderoth.. Bu üç oyuncuya Rijkaard'ın "kendinizi kanıtlayın" demesi biraz saçma olur.. Kadroyu görünce bu üç oyuncunun Galatasaray'daki oynama sürelerine baktım.. Alpaslan'ın ligde tek maçı bile yok. Alpaslan ön eleme maçlarından Tobol ve Talin'e karşı toplam 131 dakika oynamış. Serdar Eyilik de Tobol, Talin ve Netanya maçlarında 163 dakika forma şansı bulmuş, ligde de Sivas'a karşı 6 dakika oynamış. HAKAN ÜNSAL: Graz'ın laneti! ( HÜRRİYET) ENTERESAN takım bu Sturm Graz. 2000-2001 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde aynı grupta mücadele etmiş, çok daha güçlü ve kaliteli bir takım olmamıza rağmen içeride berabere kalıp deplasmanda yenilmiştik. Bu sefer iki takım A haberleri'>UEFA Avrupa Ligi'nde karşılaştılar, yine içerideki maç berabere bitti. Tarih tekerrür ederse o zaman deplasmandaki bu maçta G.Saray yenilecekti. Maçın başında golü yiyince “bu Graz'da bir lanet var” dedim. Üstüne Aydın “Kaçırılan komik goller'' programının ‘Top 3'üne girecek pozisyonu atamayınca ‘Kara Büyü' olduğuna karar verdim. G.Saray liderdi, rahattı. Bu maç Aydın'ın, Serdar'ın, Linderoth'un, Caner'in ve Alparslan'ın bir şeyler göstermezlerse belki de formayı son kez giydikleri maçtı. Aydın'ın ciddi şekilde toparlanması lazım. Yıllardır bir Aydın fırtınası esiyor ya da estiriliyor. Alt yapıdan beri çok beğendiğim, çok iyi oyuncu olacağına inandığım yetenekti. Fakat birkaç sezondur şans bulmasına rağmen bunu iyi değerlendiremiyor. Bu şanslar da bir-iki maç da değil ayrıca. Gelen her hoca yeteneklerinin farkına varıp formayı veriyor. Peki Aydın yeteneklerinin ne kadarını sahaya veriyor? Daha yaşı genç ama Anadolu takımları Aydın gibi “Bir zamanlar genç ve yetenekliydi'' dediğimiz oyuncularla dolu. Sonun başlangıcı BENİ diğer şaşırtan oyuncu Alparslan Erdem. İlk geldiğinde iyi sol ayağı ile dikkat çekmişti. Fakat o da sonradan Lost oldu. Ne yapıyor diye merak ediyordum ki, geçen hafta A2 Ligi'nde Beşiktaş ile oynanan maçta canlı seyrettim. Seyrettim ve hayret ettim. Bir oyuncu bu kadar mı düşer? Tamam, A takım oyuncusu alt yapıya gönderilince morali bozulur, üzülür. Fakat maça çıkınca ne yapması gerektiğini, nasıl oynaması gerektiğini bilir. Alparslan'ı tanımasam A2 oyuncusu bile demezdim. Şimdi Graz maçında kendisi için çok önemli bir fırsatı yakalamışken herhangi bir ekstra çaba içerisinde olmaması, formayı istediğini; en azından kadroda olmak istiyorumun mesajını Rijkaard'a verememesi Alparslan için sonun başlangıydı. BÜLENT TULUN: Takviye şart (FOTOMAÇ) Birinci olarak gruptan çıkmış olmanın garantisi Galatasaray'a yedek oyuncularının uluslararası platformda denenme fırsatını getirmişti. Kalede, uzun yıllardır bekleyen Aykut, belki de "Acaba Franco alınmasaydı, ben oynasaydım, ne değişirdi. Daha kötü mü olurdu, Süper Lig'de 21 gol yer miydim" diye empati yaparak bu maçta kalesini devraldı. Keza, sol bek olarak kiralanan ve çok az forma şansı bulabilen Caner de 11'de idi. İSMET TANGO: Acemiler mangası (FOTOMAÇ) Hava soğuk, sahanın zemini berbat, Galatasaray aslarını İstanbul'da bırakmış "Siz maçı televizyondan seyredin" demiş. Sahaya çıkan takım yedeklerden kurulu. Hiç kimse onlardan büyük bir başarı beklemiyor. Nedeni de Galatasaray'ın grup liderliğini garantilemesi. Ancak sahaya baktığınızda bir forvet oyuncusunun olmadığını kolayca tespit etmek mümkün. Bu forvetsiz gelişi, ben büyük bir hata olarak kabul ediyorum. Sebebi de maçın kaybının yanında, bir de alınacak paraların yok olması Galatasaray'a acı gelmeli. AHMET ÇAKIR: Böyle mi olmalıydı? (ZAMAN) GRAZ- Bu sezon Avrupa'da hiç maç kaybetmeyip harika bir bilanço oluşturmuş Sarı Kırmızılı takımın bunu berbat etmeyecek bir sonuç alması tek beklentiydi. Grupta Galatasaray'dan başka hiçbir takımdan puan alamamış rakip karşısında bir de yenilgi utancı gelmemeliydi. Üst tarafı düşünmeye değmezdi. Ancak Cim Bom'un as oyunculardan kurulu takımının bile ne kadar kolay gol yediğini bilince pek umutlanmak da mümkün değildi. Nitekim o golü çok kolay yediği gibi sonrasında da yürekler ağızda izlenen pozisyonlar verdi. Rijkaard eksik kadronun da bir dengesinin olmasına pek kulak asmamış gibiydi. Tam anlamıyla solak olan Alpaslan Erdem'in sağbek oynamak zorunda kaldığı için çektiği sıkıntı, ortaalanda Linderoth'un futbolu unutmuş olması, ilerde de Keita'nın 'kiminle nasıl oynayacağım' durumu, Aydın'ın artık bıktıran halleri bu kolay maçı faciaya dönüştürdü. İlk yarıdaki tek pozisyonu Aydın kişisel becerisiyle buldu, ancak kaleciyi de geçtikten sonra yine örnek gösterilecek beceriksizlikle heba etti. Genç futbolcu, adeta Başkan Adnan Polat'ın kendisi hakkındaki olumsuz değerlendirmesini haklı çıkarmaya çalışır gibiydi. 3 yıldır olmayan bu maçta da olmadı... Büsbütün yedeklerle çıkılmasın diye takıma konulan Servet'in goldeki hatası bu sezon için alışılmış bir durumdu. Bunun dışında da çok kolay çalım yedi ve rakibin sürekli arkasında kaldı. İyi dönemindeki Shevchenko karşısındaymış gibi sıkıntı çekti. 'Asıl oynatılmaması gereken benim' der gibi bir hali vardı. Sarı Kırmızılı futbolcular idmanlardaki 5'e 2 oyununu futbol oynamak sanınca fena yanıldılar. Topa daha çok sahip olmayı ve rakibin yarı sahasında oynamayı üstünlük sandılar. Rakibin kendilerini tek pozisyon bile vermeden utandırıcı bir tıkanıklığa mahkûm ettiğini göremediler. Sadece Barış'ın, o da pek fazla bir futbol değeri kazanmayan çırpınışıyla istediğini elde edebilmek mümkün değildi. Oyuncu değişiklikleri de pek derde deva olacak gibi görünmedi ve Galatasaray düpedüz dondu kaldı. Sadece soğuktan değil aynı zamanda futbolsuzluktan doğan bir donmaydı bu. Hem oynayabilecek hem de oynatabilecek nitelikteki tek oyuncu olan Serdar Eylik'e hemen hiç top geçirilemeyişi takımın futbol aklının yetersizliğinin en önemli kanıtıydı. Genç futbolcu, birkaç kez içeri girip oyunu karıştırmak istemesi sonuç vermeyince sol çizgide hapis kaldı. Çok koşan, iyi kapanan, disiplinli ve yardımlaşması üst düzeydeki Strum Graz karşısında Galatasaray bu yetersizlik içinde taraftarına acı çektirdi. Bırakın golü hatta pozisyonu, tehlikeli sayılabilecek yerlerde serbest atış kazanabilecek etkinliği bile gösteremedi. Doğrusunu isterseniz, yorumlaması bile işkence olan bir karşılaşmaydı. Böyle olmamasını sağlamak Rijkaard'ın göreviydi ama Galatasaray'ın çok daha ciddi sorunlarına pek çözüm bulamayan Hollandalı hocadan bunu beklemek de pek gerçekçi sayılmazdı. Deneyimli teknik adamlar her durumda yenilmememin önemini bilir ve onu yaparlar. Rijkaard'ın bu konuda daha farklı düşüncelerinin olduğu anlaşılıyor. MEHMET DEMİRKOL: Kurtarma sınavı (MİLLİYET) Rijkaard sanırım dün bir kurtarma sınavı yaptı. Biliyorsunuz, günlerdir devre arasında kimlerin gidebileceği, hangi bölgelere transfer yapılacağı yolunda haber yağmuru var. Aydın, Alparslan, Linderoth vs. Dün kimlerin adı geçiyorsa, sahadaydı. Keita ve Servet'in eşliğinde, A2 takviyesiyle... Sanki gösterin kendinizi kalabileceğinizi ispatlayın diyordu onlara. Ancak iyi niyetli bir hocanın tavrından çok, kazıkçı matematikçi gibiydi Hollandalı. Aydın santrforda, Alparslan ve Caner bekte... Ortada bir santrfor olmadığından Linderoth'un Barış'la birlikte oraları doldurması gerekiyordu, yine vs. Yani Hollandalı dün kurtarma yazılısında en kolay soruları değil de, çalışılmayan yerlerden soran hocaydı. Graz'ın ilk maçta ispatladığı üzere, disiplinli, ayağa pas, sürekli basan, zaman zaman yıldırıcı fauller yapan bir rakip oluşunu da bu duruma eklerseniz, gençlerin işi çok kolay değildi. Buna rağmen oyuna arayan taraf olarak sarı kırmızılılar girdi. Keita solda, özellikle Serdar Eylik sağda çok iyi çalıştı. Ancak bu bölüm, santrforsuzluktan kimsenin olmadığı bir yere asistler şeklinde geçti. Kabul edelim ki, kanat için dahi fazla zayıf kaçan Aydın'a ekstra zor sorular sormuştu Rijkaard. Bu kalabalık içinde santrfor oynamak onun için imkansız bir hedefti. Yine de topu orada tutmayı başardılar. Ta ki, hata hiç beklenmedik yerden gelene kadar. Sahadaki takımın en garanri iki oyuncusu Emre ve Servet'in üst üste yaptığı hatalardan gelen gol sonrası, Galatasaray'ın gençleri yumuşadı. Aydın'ın kendi çabasıyla Gordon'dan kaptığı ve Beşiktaşlıların tüylerini bir kez daha diken diken eden pozisyondan gol çıkaramayışı çok dramatikti. Belki keşke o topu kapmasaydım diye düşünmüş dahi olabilir. İkinci yarıda Keita'nın santrfora geçişinin ardından Galatasaray'ın üretiminin iyice düşüşü ise bir başka umut kırıcı olay olarak kayıtlara geçmeli. Sonuç itibarıyla dünkü kurtarma sınavından geçen olmadı. Kabul edelim ki buna Rijkaard da dahil. Bu maç tek başına yıkıcı olmaz, ama Gençler ve Trabzon maçlarının sonuçlarını tamamlayıcı bir gölge olacaktır. Başarı gelirse Hollandalı'nın yönetim nezdinde elini kuvvetlendirecek gölge. Sonuçlar kötü olursa bulutları daha da karartacak bir gölge... HAKAN DİLEK: Ortadaki maç (FOTOMAÇ) Neden Galatasaray'ın grubun tepesinde, Graz'ın dipte olduğunu anladık değil mi? Bu maç bunun dışında başka bir şey değildi işte. Ve belki orta sahayla oynanan futbolunun, ilerideki adam yokluğunun bize yaşattığı futbolsuzluk duygusunun göstergesi olabilir. Futbolsuzluk diyorum; orta saha oyuncularıyla kurulmuş bir futbol takımı başka ne yapabilirdi ki? İleride topla oynama becerisi sahadaki en yüksek oyuncu Keita var sadece. Aydın genç bir tay gibi olacağına bıkmış-bitirmiş bir yaşlı görünümünde. Diğer 20'liklerde zaten pek anlatılacak bir şey yok. Caner ve Alparslan yine endişeli ve acem, sonradan oyuna giren Çetin bir şey olmadan oynayayım havasındaydı.
<< Önceki Haber Acemiler mangası ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER