7 kere gidip 8 kere gelen hakem

Önce futbolcuydu, sonra hakem oldu. Senelerdir Türk hakemliğine o yön verdi

7 kere gidip 8 kere gelen hakem

Ana başlıklarıyla birbirinden ilginç açıklamalar yapan MHK eski Başkanı Hilmi Ok'un, Futbol Federasyonu'nun çıkardığı Tamsaha Dergisi'ne verdiği röportajın ayrıntıları şöyle; 16 yaşında başladığı futbolculuk hayatını bir dönem Galatasaray'da da oynadıktan sonra noktaladı. 1963'te hakemliğe başladı. O günden bu yana da Türk hakemliğine damgasını vurdu. 1983'te MHK Başkanı oldu, "7 kere gidip 8 kere geldi." * Son yapılanmada Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu'nun başına geçti. Türk hakemliğinin patlama reçetesini TFF tarafından talimatı çıkartılan "mentörlük" sisteminde görüyor, "Senede bir-iki defa seminer yapmakla eğitim olmuyor. Hakem hemen maçtan sonra eğitilmeli. Ancak böyle olursa o hafta yaptığı hatayı bir sonraki maçta tekrarlamaz. Bunlar bir sene bekleyip de seminerde düzeltilecek işler değil" diyor. * "Beylerbeyi'nin Umumi Kaptanıydım. Şeref Stadı'nda Beylerbeyi-Anadolu maçı oynanıyordu ve yerde bir karıştan fazla kar vardı. O maçı yöneten Doğan Babacan'ın hatalı olduğunu düşündüğüm kararları üzerine hakem olmaya karar verdim." * "Kulüp başkanlarının arayabilmesi için onlarla samimi olmak, arkadaş olmak gerekir. Hiçbir kulüp başkanı beni tanımaz. Çünkü arada bir mesafe bırakırım. Öyle ki eşime bile "Aysel Hanım" diye hitap ederim. O da bana "Hilmi Bey" der." "Toroğlu ve Çakar sayesinde bütün spor kamuoyu kuralları öğrenmeye başladı. Hakemler sadece İstanbul'da Ankara'da değil. Van'da, Hakkari'de, Mardin'de de hakemler var. Onlar hakemliğin inceliklerini ancak bu programlar sayesinde öğreniyor." "Mentör, hakemin hocası, rehberi, öğreticisidir ve eski bir FIFA hakemidir. Her genç hakemin bir mentörü olacak ve bütün maçlarına gidecek. Hakemin her türlü problemini çözecek, müsabakadaki hatalarını gösterecek ve düzeltmesini sağlayacak." "Talimatlarda temsilcinin görevini okuduğunuz zaman, "Temsilci oyun kurallarını bilmek zorundadır" diye başlayan bölümü görürsünüz. Anlatmayacak mısınız bunu? İşte işi bilmeyenler beni bu yüzden eleştiriyor." "Eski döneme bakıyoruz, herkes 8'er maç almış. Niye herkese 8 maç? İyi yapan 15 maça gidecek, yapamayan 3 maçta kalacak. Biz gözlemciyi maça göndermiyoruz, maça gözlemci gönderiyoruz. İyi olanlar görev yapmayı sürdürür." "Hata yapan gözlemci bir daha maç alamaz. Ondan sonra da "Hilmi Ok adamına görev verdi de bana vermedi" diye bağırır. Kim varsa gelsin, niçin maç alamadığını anlatayım. Devre arasında soyunma odasına girip de hakeme bağırıp çağıran gözlemciler var." "Hakemlere "Koşmayın" demiyorum, "Bilinçli koşun" diyorum. Hakem pozisyonun gelişimini hissederek topa vurulmadan önce olması gereken yere koşmalı ve orada durup önüne gelen pozisyonu izlemeli. Çünkü durduğunuz yerden pozisyonu daha iyi görürsünüz." - Türk hakemliğinde bildim bileli Hilmi Ok ismi var. Tam olarak ne zaman başladınız hakemliğe? - 1963'te başladım. 43 sene önce yani. Ama ondan önce de oyuncu olarak futbolun içindeydim. - Evet, o zaman futbolculuğunuzdan söz ederek başlayalım isterseniz. - 1932 doğumluyum ve 1948'de, yani 16 yaşında futbola başladım. Giresun'da lise takımında oynuyordum. Sonra Aksu takımında forma giydim. Eğitimimi sürdürmek için İstanbul'a geldiğimde Defterdar takımında oynamaya başladım. 1950'de profesyonellik ilân edilince Kasımpaşa'ya geçtim. 6 ay oynadıktan sonra Galatasaray'a transfer oldum ve 1951'den 1955'e kadar orada oynadım. Sağaçık mevkiinde oynuyordum. Turgay Şeren takım kaptanımızdı. Takım arkadaşım Fazıl bir antrenmanda kolumu kırınca 5-6 ay futboldan uzak kaldım ve Beylerbeyi'ne gittim. Orada antrenör-oyunculuk, sonra da yöneticilik yaptım. - BABACAN'IN YÜZÜNDEN HAKEM OLDUM - - Hakemliğe ne zaman başladınız? - Şeref Stadı'nda Beylerbeyi-Anadolu maçı oynanıyordu ve ben Beylerbeyi'nin Umumi Kaptanıydım. Yerde bir karıştan fazla kar vardı. Kalecimiz Mehmet Ali topu yere vurdu, zıplamayınca da almak için eğildi, bu sırada üzerine gelen rakibine kafası değince hakem Doğan Babacan penaltı verdi. Mehmet Ali itiraz edince oyundan atıldı. Babacan, itiraz eden takım kaptanımız Nazmi Izıgöllü'yü de oyundan attı. Kaptan sahadan çıkmayınca Babacan maçı tatil etti ve hükmen mağlup olduk. Bunun üzerine hakem olmaya karar verdim. - O maçın gözlemcisi olsaydınız Doğan Babacan'a kaç puan verirdiniz? -Ben olaya oldukça uzaktaydım. Eğer kaleci kasten kafa attıysa o zaman hakem haklı. Ama kardaki topu almak için eğilirken çarptıysa karar yanlış. O anda benim kural bilgim yok. Penaltıyı ver, kaleciyi at, kaptanı at, maçı tatil et derken biz hezeyena geldik, bağırdık çağırdık. O anda dedim ki, "Hakem olacağım ve böyle adaletsizlik yapmayacağım." Kursa girdim ve 1963'ün sonunda hakem oldum. 1970'te beynelmilel, 1971'de FIFA hakemi oldum. Asya'da, Afrika'da ve Avrupa'da maçlar yönettim. En son İtalya'daki 1980 Avrupa Şampiyonası'nda Çekoslovakya-Hollanda çeyrek final maçını yönettim ve 47 yaşında hakemliği bıraktım. - Jübile maçınız o mu oldu? - UEFA devam etmem için ısrar etti. O zaman yaş sınırı da yoktu. Ama o maçtan sonra gelip de burada maç yönetmek istemedim. Dönemin MHK Başkanı Sayın Halim Çorbalı da devam etmem için çok ısrar etti ama hakemliği bıraktım. Talimatta, "Hakemliği bırakanlar 2 yıl MHK'ya giremez" maddesi vardı. 2 yıl dinlendim, maçları takip ettim, 1982'de üye olarak MHK'ya girdim. Bir sene sonra da MHK Başkanlığı'nı uygun gördüler. 8 defa MHK'ya başkanlık yaptım. İlk Başkanım Yılmaz Tokatlı olmak üzere 8-10 Federasyon Başkanı ile çalıştım. Son olarak da Haluk Ulusoy MHK Başkanlığı'nı teklif etti ama "Artık yaşım geldi, yoruldum, bu görevi genç bir arkadaşa verelim" dedim. "O zaman Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu Başkanı ol" dedi, kabul ettim. - "7 kere gidip 8 kere geldi" esprisiyle Süleyman Demirel'e benzetiliyorsunuz. Bu tabloya bakınca şöyle bir manzara çıkıyor ortaya "Ne onunla ne de onsuz." Şimdi de Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu Başkanısınız. Nedir Hilmi Ok'u vazgeçilmez yapan? - 8 defa MHK Başkanlığı yaptım ama 4-5 defa da gelen teklifleri reddettim. Her şeyden önce karşındaki insanlara güven vereceksin. Tutum, davranış, aile yapın, görüşlerin ve bilgin, karşındaki insanları tatmin edecek. Namuslu, dürüst, bilgili ve çalışkan bir insan intibaını vereceksin. Çok şükür ben bu intibaı verdim. - KULÜP YÖNETİCİLERİNİ TANIMAM - - Kulüp yöneticilerinin MHK Başkanlarını arayarak "Bize şu hakemi verin veya vermeyin gibi" taleplerde bulunduğundan söz edilir hep. Sizi arayan yöneticiler de olmuş muydu? - Kulüp başkanlarının arayabilmesi için onlarla samimi olmak, arkadaş olmak gerekir. Hiçbir kulüp başkanı beni tanımaz. Sadece ismimi bilirler. Basın bile beni bilmez. Çünkü arada bir mesafe bırakırım. Öyle ki eşime bile "Aysel Hanım" diye hitap ederim. O da bana "Hilmi Bey" der. Onunla bile mesafem vardır. Dolayısıyla kulüp başkanları beni tanımaz ki telefon etsin. 40 yıldır Siemens firmasının Halkla İlişkiler ve Personel Müdürüyüm. Asıl işim personelciliktir. 1955'ten 59'a kadar Çalışma Bakanlığı'nda müfettişlik yaptım. Sonra Siemens'te göreve başladım. Oradan emekli oldum. - Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısını bu hakemler büyük çoğunluğun hemfikir olduğu biçimde başarıyla tamamladı. Üstelik son derece stres dolu bir yarış vardı ortada. Ancak aynı hakemlerin, bu sezonun başında çok ciddi hatalar yaptığını gözlemledik. Bu değişimin sebebi ne olabilir? - Hakemler zaman zaman form tutar veya formunu kaybeder. Bazı maçlarda da şanssızlıklar yaşanır. Yani herkesin gördüğü bir olayı hakem görmeyebilir. Bazen bulunduğunuz yer icabı pozisyonu görmeniz mümkün değildir. Hakemlik biraz şans işi, biraz da futbolun içinden gelmiş olmak gerekir. Görmediğiniz bazı şeyler vardır ki, hissedersiniz. Vücut hareketiyle, topun yönüyle bir şey hissedersiniz ve o his karar vermenizde size yardımcı olur. - Sizin böyle bir teziniz de var. Her zaman "Futboldan gelen insanlar hakem olsun" dersiniz. - İşte Erman Toroğlu onlardan birisi. Futbolu bıraktı, çağırdım, hakem oldu ve bugün de Türkiye'nin en büyük yorumcularından birisi. - ERMAN TOROĞLU VE AHMAT ÇAKAR FAYDALI - - Peki siz Erman Toroğlu'nun, Ahmet Çakar'ın yaptıkları programlarla hakemliğe katkı sağladığına inanıyor musunuz? - Bir kere bu sayede bütün spor kamuoyu kuralları öğrenmeye başladı. Bırakın hakemleri, bütün kamuoyu olayların nasıl cereyan ettiğini öğreniyor. Hakemler sadece İstanbul'da Ankara'da değil. Van'da, Hakkari'de, Mardin'de de hakemler var. Onlar kuralları ve hakemliğin inceliklerini ancak bu programlar sayesinde öğrenmeye başladı. Çünkü eğitimciler Anadolu'daki her yere yetişemiyor. Bu bakımdan çok büyük faydaları var. Ancak yorum yaparken karşılarındaki insanları rencide edecek, onları küçültecek konuşmalar yapmamaları gerek. - O zaman şöyle bir eksiklik yok mu, niye hakemler kuralları TV'den öğrensin? MHK'nın eğitimleri yeterli değil mi? - Eğitim var ama her dakika doğuya veya batıya gidemiyorsun. Herkes de senin hocaların kadar yeterli eğitim veremiyor. Hakemin başında beklemek gerekiyor. Bugün hakemin en büyük problemi şu; senede bir-iki defa kurs veya seminer yapmakla eğitim olmuyor. UEFA bunu kaldırmış. Avrupa'nın bir çok memleketinde bizdeki gibi senede bir-iki defa hakem semineri yok. UEFA demiş ki, "Hakem hemen maçtan sonra eğitilmeli." Bunun için de mentörlük sistemini getirmiş. Mesela Selçuk Dereli'ye bir mentör vermiş. Bizim hakemimizin niye mentörü yok? Bizim de bu sistemi getirmemiz lâzım. Futbol Federasyonu, Mentörlük Talimatı'nı çıkardı ve MHK'ya verdi. MHK bu sistemi en kısa zamanda uygulamaya sokmalı. Zaten uygulamaya başlayacağını da beyan etti. - Mentörlük sisteminin esprisi nedir? - Mentör, hakemin hocası, rehberi, öğreticisidir ve eski bir FIFA hakemidir. Kim var yeni çıkan hakemlerden, mesela Hüseyin Göçek. Fenerbahçe-Antalyaspor maçını yönetti. Diyecekler ki "Hilmi Ok, sen Hüseyin Göçek'in mentörüsün." Gözlemcinin dışında ben bu çocuğun bütün maçlarına gideceğim. Bütün genç hakemlerin mentörü olacak. Belki Hüseyin'in Lig A'da maçı olacak, mentörü oraya da gidecek. Hakemin psikolojik problemleri var mı, aile yapısı nasıl, kafasına takılan bir sorun var mı? Onu çözmen ve rahatlatman lâzım. Maçta hakemi seyredeceksin, daha sonra müsabakanın kasetini birlikte izleyeceksin, "Şurada şunu, burada bunu yaptın" diyeceksin. Ancak böyle olursa hakem o hafta yaptığı hatayı bir sonraki maçta tekrarlamaz. Bunlar bir sene bekleyip de seminerde düzeltilecek işler değil. - Mentörlük uygulaması hayata geçtiğinde hakemliğimiz bir adım yukarı çıkacak diye mi düşünüyorsunuz? - Bu sistem Almanya'da, İtalya,'da, Fransa'da, Avusturya'da var. Gelişmiş memleketlerin hepsinde var. Biz de bu sistemi kurmak ve eğitimi bu şekilde yapmak zorundayız. Şimdi alttan gelen genç ve başarılı hakemler var. Mentörlük sistemini getirirseniz bu hakemler bir anda yukarıya fırlar. Mentörlük sistemi Türk hakemliğinde devrim niteliğinde bir iş olur. - Mentörlük yapacak yeterince nitelikli eleman var mı peki? - TFF Yönetim Kurulu talimatı çıkardı ve uygulanmasını istiyor. Talimata göre 10 kişilik mentör kadrosu olacak. Belki önce 4-5 kişiyle başlayacak ama yeni nesil mentörle çalışacağı için ileride onlar da mentör olabilecek. Mentör aynı zamanda bir psikologdan ya da kondisyonerden de destek alacak. Hakemin antrenmanlarını takip edecek, gerekirse evine, iş yerine gidecek. - Başında bulunduğunuz Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu aslında iki farklı görevi yürütüyor. Gözlemci ile temsilcinin işlevleri arasındaki farkı anlatır mısınız? - 1970'ten itibaren UEFA maçlarına gittiğimizde bir temsilci, bir de gözlemci görürdük. Ben uzun müddet UEFA'da gözlemcilik ve temsilcilik yaptım. Sistem şudur; gözlemci hakem kararlarını izler, hakemin FIFA ve UEFA talimatlarına, oyun kurallarına uygun maç yönetip yönetmediğini değerlendirir. Bunun dışında maçta tribün olayları olur. Hakemin bulunduğu alanın dışında saha olayları olur. Bütün bunların değerlendirmesini gözlemci yapamaz. O halde bunları inceleyecek bir temsilciye ihtiyaç vardır. Mesela merdivenlerde kimse oturmayacak, büfelerde içki satılmayacak gibi… Bütün bunları kontrol etmek için temsilciler görevlendirilir. Ayrıca 5149 sayılı, spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesi hakkındaki kanunda TFF'ye statları kontrol görevi verilmiştir. TFF bu görevi temsilciler vasıtasıyla yapar. - TEMSİLCİ OYUN KURALLARINI BİLMEK ZORUNDA - - Sizin kurslarda gözlemcilerle birlikte temsilcilere de kural dersi verdiğiniz yolunda eleştiriler var. - Onların yanılgısı şurada. Talimatlarda temsilcinin görevini okuduğunuz zaman, "Temsilci oyun kurallarını bilmek zorundadır" diye başlayan bölümü görürsünüz. "Oyun hakem tarafından tatil edildiği zaman ona yardım eder. Oyun alanında hakemin göremediği olayları rapor eder, ihraçları bildirir" der. Yani temsilci oyun kurallarını bilmek zorunda. Anlatmayacak mısınız bunu? İşte işi bilmeyenler beni bu yüzden eleştiriyor. - Gözlemcileri belirlerken kıstaslarınız neler? Mesela Oğuz Sarvan, Turgay Güdü, Türkiye'nin en kariyerli hakemleri arasında, ancak gözlemci kadrosuna alınmadılar ve bu konuda da eleştiriler var. - Kendileri MHK'da görevli oldukları dönemde gözlemcilik yapmadılar? Gözlemci kadrosunda yer almadılar. Maçlara gittiler ama rapor yazmadılar. Biz geldik ve gözlemci kadrosunda bunlar yoktu. Kadroda olmayan insanları nasıl gözlemci yapacağız? Çıkardıkları talimata göre bu arkadaşların gözlemci olmaları için dilekçe ile talepte bulunmaları, kursa katılıp başarılı olmaları gerekiyor. - Sizden önceki dönemde bir gözlemci bir hakemin maçına sadece bir kere gidiyordu. Ancak şimdi bir gözlemci aynı hakemin maçında 3-4 defa görevlendirilebiliyor. Bu da eleştiri konularından biri. - Sizce hangisi daha iyi? Gözlemci maçı izledi ve hakem için "Kondisyonu iyi değil" dedi. Aynı hakemin maçına bir daha gitmeli ki, kondisyon durumunu kontrol edebilmeli. Bir daha gönderirsem ne mahzuru var? - Eleştirenler şunu söylüyor, "Aynı gözlemci sevdiği bir hakemin maçlarına gidip sürekli iyi not verirse o hakemi yukarıya taşıyabilir." - Burada büyük bir yanlış var. Eğer bir gözlemci bir hakemin maçına gidip onu eleştirmişse yeniden aynı hakemin maçında görevlendirilir. "Bu hakem yapamıyor" demişse, "Bir daha bak" denilerek gönderilir. Yani takip görevi ona verilir. Yoksa hakeme iyi not veren bir gözlemci bir daha aynı hakemin maçına gitmeyebilir. UEFA'nın sistemi de budur. İşte bir yerde mentörlük sistemini uyguluyorsunuz. - Gözlemci kadrosuna çok sayıda eleman alındığından şikayetler var. - Hayır öyle bir şey yok. Talimatta "Yüzde 10 artar" diye bir madde var. Biz de normal prosedürü uyguluyoruz. Üstelik artsa ne olur? Ana sistemim şu; herkese maç yok. Eski döneme bakıyoruz, herkes 8'er maç almış. Niye herkese 8 maç? İyi yapan 15 maça gidecek, yapamayan 3 maçta kalacak. Biz gözlemciyi maça göndermiyoruz, maça gözlemci gönderiyoruz. İyi olanlar görev yapar. - HAKEME BAĞIRAN GÖZLEMCİLER VAR - - Peki gözlemcinin başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Gözlemcinin biri aynı hakem için "iyi", diğeri "kötü" demişse bir tezat var demektir. Aradaki farkı kontrol edersiniz. Bunun için ya bir komite üyesi ya da üst seviyede bir gözlemci gidip hakemi izler. Maçın kaseti varsa biz burada izleriz ve hata yapan gözlemci bir daha maç alamaz. Ondan sonra o gözlemci bağırır, "Hilmi Ok adamına görev verdi de bana vermedi" diye. Kim varsa tek tek gelsin, ben ona niçin maç alamadığını anlatayım. Devre arasında soyunma odasına girip de hakeme bağırıp çağıran gözlemciler var. Onlar "Hilmi Ok geldi, bize görev vermedi" diye bas bas bağırıyor. - Sizin verdiğiniz eğitimlerde hakemlere hep "Fazla koşmayın" dediğiniz söyleniyor. Bu konuya bir açıklık getirir misiniz? - Ben başka bir şey söylüyorum, anlamak istemeyenler başka bir şey anlıyor. Demek istediğim şu; hakem pozisyonun gelişimini hissederek topa vurulmadan önce olması gereken yere koşmalı ve orada durup önüne gelen pozisyonu izlemeli. Koşarken verdiğiniz kararla, durduğunuz yerden verdiğiniz karar arasında ciddi farklar vardır. Hakem, durduğu yerden pozisyonu daha iyi görür ve daha doğru bir karar verir. Ancak duracağı yere gidebilmesi için elbette koşması gerekiyor. Ama topun arkasından koşmaya başlarsanız pozisyona yetişmeniz mümkün değildir. Ben Avrupa'daki üst düzey hakemlerin yönettiği maçlardan örnek kesitleri alıyorum ve görsel destekle eğitim veriyorum. Benim anlattığım şu, "Bilinçli koş, yoksa yorulursun. Çok koşmak beyni yorar, yorgun bir insan da doğru karar veremez. Doğru koşu yap ve pozisyonu bekle." Hakemin kondisyonu yüksek olmalı, koşmaya hazır olmalı. Öyle ki hakem maçı bitirdiğinde bir müsabaka daha yönetebilecek kadar diri kalmalı. Hilmi Ok koşma demiyor, koşmasını bilmek gerek diyor. - Hakemlerimiz Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası ve Şampiyonlar Ligi gibi büyük organizasyonlarda maç yönetemiyor. Bu olayla ilgili eski dönemi suçlayan açıklamalar yapıldı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? - Geçmiş dönemlerde bir kabahat yok. Bir dönem üst klasmanda hakemlerimiz vardı. Erol Ersoy, Orhan Erdemir ve Metin Tokat. Bunların hepsi birden FIFA listesinden çıkarıldı. O zaman da üst klasmanda hakemimiz kalmadı. Şimdi Selçuk Dereli ve Bülent Demirlek üst klasmanlara geliyor. Eğer yine "Kadroyu gençleştireceğim" diyerek bunları da listeden çıkarırsanız 5 sene daha üst klasmanda hakeminiz olmaz. Mesele bundan ibaret. - BUGÜNKÜ HAKEMLİK DAHA ZOR - - Sizin döneminizdeki hakemlikle bugünkü arasında ne gibi farklılıklar var? O günden bu yana futbolun büyük bir tempo ve sürat kazandığını da gözönünde tutarsak… - Futbol bizim zamanımızda bu kadar para getiren bir spor değildi. Kulüpler artık Makyavelist bir bakış açısıyla görüyor futbolu ve "Kazanmak için her şey mubah" diye düşünüyor. Başarılı olabilmek için her yolu deniyorlar. Bu nedenle hakemlik şimdi daha zor. Yalnız bizim dönemimizde hakemlerin çoğu futbol oynamış insanlardı. Biz o açıdan avantajlıydık. Oyun sistemlerini ve oyuncuların hareketlerini bilirdik, maçı yorumlardık. - O dönemde hakem-futbolcu ilişkileri nasıldı? "Bugün Makyavelist bir anlayış var" dediniz ya, o günlerde de elle gol atan futbolcular var mıydı? - Hayır, hiç hatırlamıyorum. Bizim zamanımızda futbolcular "Her şey mubah, gol atayım" demezlerdi. Hakeme ve verdiği kararlara saygı duyarlardı. Şimdiki yöneticiler "Hakem şunu yaptı, bunu yaptı" dedikçe futbolcu da hakeme karşı etkileniyor, antipati duyuyor. Bizim zamanımızda yöneticilerin ağzından hakem lafı çıkmazdı. - O zaman yönetici tipi de değişti yani. İki dönemin yönetici profillerini kıyaslar mısınız? - Bizim dönemimizdeki yöneticiler olaylara sportif bakardı, şimdi ticari bir bakış açısı var. - Medyanın, kulüplerin ve tribünlerin hakeme bakış açısı nasıl etkiliyor kurumu? Sizce hakem bu kadar çok konuşulmalı mı? - Şimdi bir moda oldu. Yapılan transferler ve çalışmalar neticesinde başarı sağlanamadığında, başarıyı önleyen bir faktör bulunması lazım. Ya yönetici kabiliyetsizliği ya transfer yanlışlığı ya da antrenör hataları. Ama hiçbiri bunu kabul etmiyor ve suçu hakeme yüklüyor. Hakemin arkasında taraftarı, medyası yok çünkü. - Bir de şöyle bir durum var. Kulüpler hakem hataları kendi lehlerine olduğunda "Hakem de insandır, hata yapar" gibi insani bir yaklaşım sergilerken, bir hafta sonra hata kendilerine zarar verdiğinde ortalığı ayağa kaldırıyor. - Eskiden yöneticiler "Biz hakemin hatasıyla kazandık" derdi. Böyle örnekleri çok hatırlıyorum. - HAKEMLERE İSTİKRARLI YÖNETİM ŞART - - Türk hakeminin en önemli problemi nedir ve sizce çözümü nerededir? - En büyük problem, istikrarlı yönetim eksikliğidir. Başlarında 10 sene boyunca bulunacak bir MHK'nın olması lâzım. Birisi 6 ay kalıyor, diğeri 2 sene kalıyor. Yeni gelen eskisinin yaptığını beğenmiyor, biri diğerine çamur atıyor. Bu ortam problemli bir ortamdır. Türk hakemliği istikrarlı bir yönetimle çok daha iyi durumlara gelebilir. Avrupa ülkelerinde de Federasyonlar seçimle değişir ama MHK'lar genellikle uzun yıllar görevlerini sürdürür. - Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu Başkanı olarak günde kaç saatinizi ayırıyorsunuz bu işe? Gözlemcileri hangi sıklıkta eğitiyorsunuz? - Ben bu işi fahri bir görev olarak yerine getiriyorum. Her maçın gözlemci raporları elimize geliyor. Rapor sistemimizi değiştirdik. Artık UEFA'nın rapor sistemini kullanıyoruz. Yeni sistemde hakemin hangi hatayı hangi dakikada yaptığı yazılıyor. Bu maçın kaseti bana da geliyor. O dakikaları izliyoruz ve gözlemciyi buna göre değerlendiriyoruz. Eğer gözlemci hata yaptıysa buraya çağırıp kaseti birlikte izliyoruz ve hatasını gösteriyoruz." CİHAN
<< Önceki Haber 7 kere gidip 8 kere gelen hakem Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER