Jessica Brown - BBC Future
Sosyal medyanın yaşamımızda önemli bir yeri var. Ama sosyal medyada acaba sadece zamanımızı değil ruhsal sağlığımızı da mı feda ediyoruz?
Sosyal medya yeni bir olgu olduğu için bu konudaki araştırmalar sınırlı. Fakat bu konudaki mevcut araştırmaların vardığı sonuçları derledik.
Stres
İnsanlar gündelik stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak için sosyal medyaya başvuruyor. Ancak yapılan araştırmalar sosyal medyanın stresi gidermek yerine daha fazla strese yol açtığını gösteriyor.
1800 kişi üzerinde yapılan araştırmalar kadınların erkeklerden daha fazla strese girdiğini gösteriyor. Başkalarının kendi stresini paylaştığı Twitter ise sosyal medya içinde en büyük stres kaynağı. Fakat kadınlar Twitter'i kullandıkça daha az strese giriyorlar.
Erkeklerin sosyal medya ile ilişkisi daha mesafeli olduğundan aynı etkiyi göstermiyor. Araştırmacılar genel olarak sosyal medya kullanımının stresi bir miktar azalttığı sonucuna vardı.
Ruh hali
2014'te Avusturyalı araştırmacılar 20 dakikalık Facebook kullanımı ardından kişilerin ruhsal durumunun inişe geçtiğini gözledi. İnsanlar bunun nedenini Facebook'u zaman kaybı olarak görmelerine bağlıyor.
Başka bir araştırma ise iyi veya kötü ruh halinin kişiler arasında sosyal medya üzerinden yayılabileceğini gösteriyor. Kötü hava koşulları olumsuz paylaşımları yüzde 1 kadar artırıyor. Olumlu paylaşımların yayılma etkisi daha fazla oluyor. Ama bunun gerçekten moral artırıcı bir etkisinin olup olmadığı henüz bilinmiyor.
Endişe (Anksite)
Araştırmacılar sosyal medyanın tetiklediği endişe, huzursuzluk, uyuma ve konsantre güçlüğü gibi belirtileri inceledi. Yedi ve daha fazla sayıda sosyal medya platformu kullananların, 0-2 sayıda platform kullananlara kıyasla üç kat daha fazla genel endişe semptomları taşıdıkları görüldü.
Ancak sosyal medyanın endişeye ne şekilde neden olduğu bilinmiyor. Bu konuda daha fazla araştırma ihtiyacı vurgulanıyor.
Depresyon
Bazı araştırmalar depresyon ile sosyal medya kullanımı arasında bağlantı kursa da, sosyal medyanın iyi sonuç alacak şekilde kullanılmasının da mümkün olduğunu gösteren çalışmalar var.
700 öğrenci üzerinde yapılan iki araştırmada, moral bozukluğu, değersizlik hissi, umutsuzluk gibi depresyon belirtilerinin sosyal medya üzerinden yapılan etkileşimlerin kalitesiyle ilgili olduğu görüldü. Negatif etkileşimde bulunanlar daha fazla depresyon belirtisi gösteriyordu.
Benzer bir çalışma 2016'da 1700 kişi üzerinde yapıldığında, en fazla sayıda sosyal medya platformu kullananlar arasında depresyon ve endişe riskinin üç kat arttığı görüldü. Bunun nedenleri arasında sosyal medya üzerinden yapılan zorbalık, başkalarının yaşantısı konusunda çarpık fikirler, sosyal medyada geçirilen zamanın boşa olması hissi gibi etkenler var.
Fakat araştırmacılar, sosyal medyanın depresyonun erken teşhisinde nasıl kullanılacağı konusunda da çalışma yapıyor. 476 kişinin Twitter paylaşımları incelenip hazırlanan kategorilere göre, henüz depresyon belirtileri ortaya çıkmadan, vakaların yüzde 70'inde depresyon öngörüsü doğru bir şekilde yapılabilmişti.
Geçen yıl da 166 kişinin Instagram fotoğrafları incelenerek benzer bir sistem kurulmuş ve aynı ölçüde başarılı sonuçlar alınmıştı.
Uyku
İnsanlar evrimsel olarak geceleri karanlıkta geçirmeye alışkın. Oysa artık gece gündüz sürekli yapay ışıkla aydınlatılıyoruz. Araştırmalar bunun vücutta uykuyu düzenleyen melatonin hormonunu engellediğini, özellikle akıllı telefon ve diz üstü bilgisayarların yaydığı mavi ışığın en fazla zarar verdiğini gösteriyor.
Yani uyumadan önce yatakta Facebook veya Twitter'a girmek uyku düzeninizi bozabilir.
Geçen yıl 18-30 yaş arası 1700 kişi üzerinde yapılan araştırmada, uyku bozuklukları ile ekrandan yayılan mavi ışık arasında ilişki olduğu, sosyal medya sitelerinde harcanan zamandan ziyade, bu sitelere takıntı halinde sık sık bakılmasının daha olumsuz etkide bulunduğu görüldü.
Bağımlılık
Bazı araştırmacılar tweet atmayı engellemenin sigara ve alkolden daha zor olduğunu söylese de, mevcut ruh sağlığı bozuklukları arasında sosyal medya bağımlılığına yer verilmiyor.
Fakat sosyal medyada bu konuda yapılan araştırmalardan çok daha hızlı ilerliyor. Bu nedenle araştırmacılar muhtemel bağımlılık sorunlarını teşhis etmek için kendi özel ölçüm yöntemlerini belirliyor.
Sosyal medya bağımlılığı diye bir şey varsa bu internet bağımlılığı kategorisine girer, ki bu resmen kabul edilmiş bir sorundur.
2011'de Nottingham Trent Üniversitesi, daha önce yapılmış 43 araştırmayı inceleyerek sosyal medya bağımlılığının bir ruhsal sağlık sorunu olduğu ve tedavi gerektirebileceği sonucuna vardı.
Aşırı sosyal medya kullanımının ilişki sorunları, eğitimde başarısızlık, internet dışı topluluklara katılmama ile bağlantılı olduğu ve alkol bağımlıları ile fazla dışa dönük insanların ve gerçek yaşamda daha az ilişkisi olanların bu bağımlılığa daha yatkın olduğu görüldü.
Özsaygı
Kadın ve moda dergilerinin rötuşlu zayıf modeller kullanmasının birçok genç kadının özsaygısını sarstığı uzun zamandır biliniyordu. Şimdi onun yerini sosyal medya alıyor.
1500 kişiyle yapılan bir araştırmada, katılımcıların yarıdan çoğu sosyal medya sitelerinin kendilerini yetersiz hissettirdiğini söylüyor, 18-34 yaş grubundakilerin yarısı ise kendilerini çekici görmediklerini belirtiyordu.
2016'da yapılan bir araştırma, başkalarının selfilerine bakmanın kişinin özsaygısını azalttığını ortaya koydu. Zira kişi, başkalarının en mutlu olduğu anları gösteren paylaşımlarıyla kendisinin o anki halini kıyaslıyordu.
İsveç'te Facebook kullanıcıları arasında yapılan başka bir araştırma da Facebook'ta fazla zaman harcayan kadınların kendilerini daha az mutlu ve daha az özgüvenli hissettiğini gösteriyordu. Başkalarının kariyerleri ve mutlu ilişkileri ile kendi durumlarını kıyaslıyorlardı.
Fakat küçük bir araştırmada, kişilerin kendi Facebook profillerine bakmalarının özsaygılarını bir ölçüde artırdığı görüldü. Zira profillerimizde kendimizi dış dünyaya ne şekilde sunacağımıza kendimiz karar veriyoruz.
Esenlik
2013'te 79 kişiyle yapılan bir araştırmada, Facebook'ta uzun zaman harcayanların sonradan kendilerini kötü hissettikleri ve zamanla yaşam tatminlerinin azaldığı görüldü.
Fakat başka araştırmalar da sosyal medyanın bazıları için esenlik artırıcı işlev gördüğünü gösteriyor. Duygusal dengesizlik sorunu olan insanlar paylaşımlarıyla duygularını dışa vurma yoluyla yardım alma olanaklarını artırabilir.
Sosyal medyanın esenlik üzerindeki etkileri belirsiz olmakla birlikte, sosyal bakımdan izole olmuş insanların esenliğini olumsuz etkilediği düşünülüyor.
İlişkiler
İnsanların yüz yüze görüşmelerinde sosyal medya ilişkide dikkat dağıtıcı bir etken olabilir.
Romantik ilişkiler de sosyal medyadan etkileniyor. Araştırmalar, eşlerin karşı cinsten birini Facebook'a arkadaş olarak eklediklerinde kıskançlık sorununun gündeme geldiğini gösteriyor. Özellikle kadınlar Facebook'ta daha fazla zaman harcadığından bu duyguları da daha fazla yaşıyor.
İmrenme
600 yetişkinle yapılan bir araştırmada, yaklaşık 200 kişi sosyal medyanın kendilerinde başta öfke olmak üzere olumsuz duygular yarattığını ve bunun imrenme duygusuna dayandığını söylüyordu.
Fakat imrenmenin yıkıcı bir duygu olması gerekmediğine ve insanları daha fazla çaba göstermeye sevk ettiğine inananlar da var.
Yalnızlık
19-32 yaş grubundan 7 bin kişi ile yapılan bir araştırmada, sosyal medyada fazla zaman geçirenlerin sosyal izolasyon yaşama ihtimalinin iki kat fazla olduğu görüldü.
Sosyal medyada geçirilen zaman yüz yüze iletişimin yerini alabiliyor ve insanların kendilerini dışlanmış hissetmesine neden olabiliyor.
Arkadaşlarının çok daha ideal ve mutlu bir yaşam sürdüğü duygusuna kapılan kişi, onlara imrenecek ve kendisinin içindeki sosyal izolasyonu olduğundan fazla görmesine neden olabilecektir.
Sonuç
Birçok alanda kesin sonuçlara varmak için henüz yeterli bilgi yok. Ama veriler, kişilik özelliklerine ve önceki koşullarına bağlı olarak sosyal medyanın kişileri farklı etkilediğini gösteriyor.
Tıpkı yemek, kumar ve modern çağın diğer cazibeleri gibi bazı kişilere sosyal medyayı aşırı kullanmamalarını önermek gerekir. Ama sosyal medyanın bir bütün olarak kötü bir şey olduğunu söylemek de yanlış olur; zira hayatımıza kattığı olumluluklar da var.