Son yarım asra damgasını vuran Fethullah Gülen Hocaefendi kimdir?

Örnek hayatıyla son yarım asrın en önemli simalarından biri olan Fethullah Gülen Hocaefendi Hakk'a yürüdü. İşte Hocaefendi'nin örnek hayatından bazı bölümler.

SHABER3.COM

Fethullah Gülen Hocaefen'dinin kaldırıldığı hastanede vefat ettiği Herkul Nağme'nin sosyal medya hesabından resmi olarak duyuruldu. Örnek hayatı ise dikkatleri çekiyor. 

HOCAEFENDİ KİMDİR?
Resmi kayıtlara göre 1941’de Erzurum’un Korucuk Köyü’nde dünyaya gelen Fethullah Gülen Hocaefendi, burada ilkokula başladı. İmam olan babasının isteğiyle Alvarlı Efe’den din eğitimi alarak okulu dışarıdan imtihanla tamamladı. Ardından Erzurum’a gitti ve altı yılı aşkın bir süre Erzurum’da kalarak medrese eğitimi gördü.

Hocaefendi, Erzurum’da medresede okuduğu yıllarda Risale-i Nur eserleriyle tanıştı. Bu onun için bir dönüm noktasıydı ve daha sonra ilham vereceği Hizmet Hareketi’nin yörüngesinin belirlenmesinde önemli rol oynadı.

Hocaefendi'nin Erzurum’dan sonraki durağı Edirne oldu. Burada 1959’dan 1965 yılına kadar kaldı ve bu süre zarfında imamlık, vaizlik ve Kur’ân kursu hocalığı yaptı. 1963 yılında askerliğini tamamladıktan sonra tayini merkez vaizi olarak Kırklareli’ne çıktı. Böylece Hocaefendi için yeni bir yolculuk başlamış oldu. Burada yaklaşık sekiz ay görev yaptıktan sonra Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan Yaşar Tunagür’ün ısrarları üzerine 1966 yılında İzmir’e merkez vaizi atandı. Vaizlik göreviyle birlikte Kestanepazarı Derneği Kur’ân Kursu’nda gönüllü olarak hocalık ve idarecilik yaptı.

12 Mart ve Tutukluluk Günleri
1971’deki 12 Mart darbesinden sonra Türk Ceza Kanunu’nun 163. Maddesi’ne dayanılarak laik Türk devlet düzenini yıkıp bir “din devleti” kurmak için “propaganda yapmak” iddiasıyla tutuklanan Hocaefendi, 6.5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Tahliye edildikten sonra görev için Diyanet’e başvursa da sıkıyönetim sebebiyle olumlu cevap alamadı, bunun üzerine Erzurum’a döndü. Kısa bir süre orada kaldıktan sonra tekrar İzmir’e dönerek Salepçioğlu ve Alsancak camilerinde vaaz vermeye başladı. Kendisine vaaz yasağı gelip İzmir’den sürülmesi konusunda Diyanet’e sıkıyönetim tarafından baskı yapılınca, Hocaefendi gitme niyeti olmasa da Edremit’e tayin istedi ve 23 Şubat 1972’de Edremit merkez vaizliğine atandı. Buradaki vazifesi iki yıl sürdü.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, Manisa’da da iki yıl görev yaptıktan sonra 1976’da İzmir Bornova’ya tayin oldu. Vaazlarına yoğun bir şekilde burada devam etti. Her vaazının kendi içinde sistematik olması, akıcı konuşması, konu bütünlüğünü koruması ve ses tonundaki samimiyet herkesi etkiliyordu. Gezici vaiz olarak tek seferlik verdiği vaazlarda yeni nesillerinde önemi üzerinde duruyordu. Seri vaazlarında ise imanın ve dinin temellerini anlatıyordu. Hocaefendi’nin bu vaazları 1980’deki 12 Eylül darbesine kadar devam etti. Darbeden sonra İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı’nın çıkardığı yakalama kararı ile Gülen’in ismi de arananlar listesine eklendi. 14 Ocak 1986’da Burdur’da göz altına alınana kadar sürekli yer değiştirdi. Burdur’da yakalandıktan sonra İzmir’e getirildi. Fakat hakkında yakalama ya da tutuklama kararı olmadığı için serbest bırakıldı.

Bu altı yıllık süre Hocaefendi açısından oldukça sıkıntılı geçti. Fakat Hocaefendi bu dönemde Anadolu’yu dolaşma imkânı buldu; farklı yerlerde bir araya gelen sevenleriyle buluştu. Türkiye’nin farklı illerinde askerlik yapan bazı arkadaşlarını ziyaret etti. 1979 yılında yayın hayatına başlayan Sızıntı dergisi için yazılar yazmayı sürdürdü.

Hocaefendi 1991 yılına kadar fahrî olarak vaizlik görevine devam etti. Vaazlarının önemli bir kısmı, İstanbul’daki Fatih, Süleymaniye ve Sultan Ahmet gibi camilerde büyük kalabalıklara yapıldı. Bu süreçte İstanbul’da da Hocaefendi’yi seven ve takip eden bir kitle oluştu. 1986-87 yıllarından sonra yılın belli aylarında İstanbul’da ikamet etmeye başladı. 1995’ten 1999’da Amerika’ya gideceği güne kadar da İstanbul’da yaşadı.

Hocaefendi’nin adı doksanlı yılların ortalarında sık sık medyada anılmaya başladı. Papa John Paul II ile görüşmesi, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit gibi siyasilerle yaptığı görüşmeler, yurt içi ve yurt dışında bulunan Hizmet hareketine bağlı eğitim kurumlarının sayısının artması, onu daha görünür kıldı.

Amerika Günleri
Fethullah Gülen Hocaefendi 1999 yılında sağlık sorunlarından dolayı Amerika’ya gitti. O dönemde birçok medya organı tarafından aleyhinde bir karalama kampanyası başlatıldı. Bu nedenle Gülen böyle bir ortamda Türkiye’ye dönmesinin doğru olmadığını düşünerek bir süre orada beklemeyi tercih etti. Fethullah Gülen Hocaefendi Amerika günlerini, okuyarak, yazarak, ders müzakere ederek, sohbet yaparak, dua ve ibadetle meşgul olarak geçirdi.

Hocaefendi, İslam dünyasında hep barışı ve eğitimi öne çıkaran bir âlim olarak anıldı. 2001’deki 11 Eylül saldırılarının ardından “Müslüman terörüst olamaz, terörist de müslüman olamaz!” sözleriyle şiddet karşıtlığını net bir şekilde ortaya koydu. Yüzlerce eğitim kurumunun açılmasına öncülük etti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sevenlerinin Türkiye’de maruz kaldığı cadı avına rağmen hep şiddetten uzak durmayı öğütledi.

Fethullah Gülen Hocaefendi sayısız seveninin hayatlarında derin iz bıraktı, Türkiye’de adından en çok söz edilen kamusal figürlerden biri oldu. Hocaefendi'nin ardından çok şey söylenecektir. Kesin olan bir şey var: Fethullah Gülen’siz bir Türkiye tarihi yazılamaz.
<< Önceki Haber Son yarım asra damgasını vuran Fethullah Gülen Hocaefendi... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER