Son OHAL Kararnamesi de süreklilik kazandı

OHAL Döneminde çıkarılan kararnamelere yasa unvanı verilmesi Anayasaya, Meclis İç Tüzüğünde öngörülen yasama yöntemine ve daha da önemlisi mantığa aykırıdır.

SHABER3.COM

Olağanüstü hal döneminin son kararnamesi olan 701 sayılı KHK, 31 Ekim 2018 günü Mecliste OHAL Komisyonunun süresi uzatılarak onaylandı ve bugünkü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Böylelikle kuralsızlığa, adaletsizliğe, yasalara aykırılıklara süreklilik kazandırılmış oldu.

Habersol'da yer alan değerlendirmeye göre OHAL Döneminde çıkarılan kararnamelere yasa unvanı verilmesi Anayasaya, Meclis İç Tüzüğünde öngörülen yasama yöntemine ve daha da önemlisi mantığa aykırıdır.

Yasalara, yürürlükten kaldırılmadıkça uyulması zorunluluğu vardır. Oysa Anayasa ve Meclis İç Tüzüğüne göre Olağanüstü Hal KHK’larının, ilan edilen süreyi aşmaması, alınacak önlemlerle ilgisinin kurulabilmesi ve ölçülü olması gerekmektedir.

Bunları yasa sayarsanız, geçici ve özel bir dönemde geçerli olmak üzere yürürlüğe konulan kurallar ile olağanüstü halin bağlantısını koparmış, alınan önlemlere süreklilik kazandırılmasını meşru saymış olursunuz.

Çünkü OHAL kararnameleri Meclis’e yasaya dönüştürülsün diye değil, denetlensin diye gönderiliyor.

Anayasa Mahkemesi de böyle düşünüyordu. 669 sayılı KHK için yapılan başvuruyu 12.10.2016 günlü E: 2016/167 K: 2016/160 sayılı Kararıyla şu gerekçeyle reddetmişti; “Anayasa koyucunun olağanüstü dönem KHK’larının denetiminin yasama organı tarafından yapılmasını istediği açıktır. Nitekim Anayasa’nın 121’inci maddesinin gerekçesinin ilgili bölümü şu şekildedir ‘Olağanüstü haller anayasamızda yeni bir şekilde düzenlenmiştir. (…) bütün tasarruflar yasama meclisinin denetimi altında düzenlenecektir.’ Bu gerekçe de denetim yetkisinin parlamentoya bırakıldığını göstermektedir”

Meclise denetim için gönderilen bir düzenleme, kendiliğinden yasaya dönüşmez; denetlenmiş olur sadece…

İki yıl sonra, iki KHK bu kez 7076 ve 7077 sayılı Yasalar olarak Anayasa Mahkemesinin önüne getirildi. Anayasa Mahkemesi bu kez sıkı bir dönüş yaptı; 31.5.2018 günlü E:2018/43, K:2018/49 ile 31.5.2018 günlü E:2018/42, K: 2018/48 kararında özetle; “Meclis, iradesini yasa çıkarmak için kullanmış, ben karışamam” diye reddetti.

Bu karar aşağıdaki nedenlerle çok sorunludur:

Meclis İçtüzüğünün 74’ncü ve izleyen maddelerinde Meclisin yasama yetkisini nasıl kullanacağına ilişkin kurallara yer verilmiştir.
Maddelerde, yasa tasarılarının Bakanlar Kurulu’nun bütün üyelerinin; tekliflerin ise bir ya da daha çok sayıda milletvekilinin imzasıyla sunulması öngörülmektedir.
Anayasa ve İç Tüzükte, OHAL Kararnameleri ya da bir başka yöntemle yasa yapma sürecinin başlatılacağına ilişkin başkaca bir kurala yer verilmemiştir.
Kararnamelerde bakanlar kurulu üyelerinin imzaları var diye KHK’ların aynı zamanda yasa tasarısı gibi değerlendirilmesi ise düşünülemez. 
OHAL Kararnamelerinin yasama süreci, yukarıda açıklanan nedenlerle sorunludur. Anayasa Mahkemesi’nin 2018 yılında verdiği karar da sorunludur. Çünkü Mahkeme kararında; “Meclis yasa olduğunu söylemişse yasa demekten başka çaremiz yok” iradesine karışamayız gibi bir görüşü savunmaktadır.
Oysa Anayasa Mahkemesi, Meclisin iradesini Anayasa ve yasalarla öngörülen kurallara uygunluğunu denetlemek amacıyla kurulmuştur.
   
<< Önceki Haber Son OHAL Kararnamesi de süreklilik kazandı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER