Cuma günü önce tahliye edilip arkasından türlü manevrayla tekrar kelepçelenen 21 gazeteciye sahip çıkılamadı. Medya mahallesi suskunluğa gömüldü. Mahalle o günlerde şununla meşguldü: “Ahmet Şık’ı Anadolu Ajansı muhabiri ihbar etmiş.” Peki tahliye olanları kim ihbar etti? Karşımızda yalnızca siyasal İslamcı faşizm yok, sol faşizm de çok diri ve aktif! Böyle devam ettikçe de iki yakamız bir araya gelmeyecek. Farkında değiller ki, tahliyeleri torpillenen gazetecilerle birlikte içerdeki tutsak on binlerin, dışarda hasretle yollarını gözleyen yüz binlerin hevesleri kursaklarında kaldı. Yok denecek kadar azalan umut ışığı da söndü.
DEHŞET VERİCİ KARANLIK
Tahliye kararının hiçe sayıldığı o gece, ülkenin medarı iftiharı, koskoca bisküvi/çikolata grubunu saatler içinde linç ettiler. Sadece troller mi? Keşke öyle olsaydı. Nice yazarlar, akademisyenler, siyasetçiler, ekran yüzleri vesaire topu birden nöbete durdu. Bir avuç insan dışında, çoğu “Beyaz Türk” de sessizliğe gömüldü, “bi dakka kardeşim” diyemedi. Bir kez daha, hışma uğrayanın dehşet verici yalnızlığı ile yüzleşildi. Eskiden “1 Nisan şakası” diye bir gelenek vardı. Onu da bitirdiler. Kimsenin ne şaka yapacak hali kaldı, ne de bunu kaldıracak!
‘HEPSİ SİZİN YÜZÜNÜZDEN!’
Troller bir yana, gazeteci kimliği olanlar başka bir dünya. Neyi eleştirirsen eleştir, hemen şunu yapıştırıyorlar: “Ülkeyi uçurumuna sürüklediniz, sonra da çıkıp gittiniz!” İnanmışlar buna, hitap ettikleri kitle de inanmış. AKP’liler nasıl başlarındakine gözü-kulağı bağlı gönül vermişse, o hesap. 5-6 seneyi geçti, medyasını bütünüyle Saray’a teslim edenlere, egemenler karşısında hüngür hüngür ağlayan patronlarına filan bir şey demiyor… Şu kadar sene geçmiş, halen olan bitenin faturasını aynı malum, kırık dökük adrese kesiyorlar.
YAKIN AKRABA FAŞİZMLER
Bilinçli ve kasıtlı olarak önceki darbe soruşturmalarındaki ihlaller üzerinde tepinir, bugün hukuk lime lime edilirken ses etmezler. Niye? Dinsizin hakkından imansız gelmektedir de ondan. “Demokrasi ve hukuk” şu günkü siyasal iktidar için ne kadar araçsa, bunlar için de öyle. Onun için zulmün adresini gösterirken öteden beri “egemenler” diyorum. Bundan kasıt, sadece siyasal iktidar değil, demokrasi ve hukuku araçsallaştıran bu medya düzeni ve destekçileri. Kimse kusura bakmasın, “darbeci” diye çikolata ambalajı yakan AKP’lilerle, sol faşizmin sayıklamaları psikolojik olarak birbirinden çok uzak değil. Ne tür sayıklamalar mı, şöyle: “Bunlar bizi ruh hastası etti, ülke sizin yüzünüzden tımarhaneye döndü.”
SEN BÜYÜTTÜN, SEN!
Havuz medyası bir yana… “Ana akım” dedikleri gruplara bakalım: Ciner, Şahenk, Demirören, Doğan ve diğerleri. 5-6 yıldır medyalarını AKP’ye teslim etmiş, partiden atanan isimlerle idare ediliyorlar. Hürriyet gazetesi son üç yılda, üç genel yayın yönetmeni, üç Ankara temsilcisi değiştirdi. Tarihinde yok bu. Kime ne anlatıyorsunuz! Bu iktidarı, 2016 boyunca kim pohpohladı? 2015’te iki seçim oldu, açın arşive bakın, bunların medyasında muhalefet yok gibi bir şeydi, Selahaddin Demirtaş yasaklıydı. 2014’te iki seçim oldu, aynı hikaye. Gezi olaylarında “üç maymunu” oynayan medya da aynı medya.
HANCI-YOLCU HİKAYESİ BİTTİ
“Erdoğan şunlarla bir hesabını görsün, sonra nasılsa bakarız icabına” dediler, şimdi nasıl baş edeceklerini bilemiyorlar. Tuhaf tuhaf, sıkılmadan sağa sola ayar veriyorlar: “Ülke sizin yüzünüzden tımarhaneye döndü!” Yok daha neler. Demirören’e, Doğan’a, Şahenk’e, Ciner’e tek laf etme… Mevcut siyasal ve sosyal kaosu, yıllardır yediği dayak yüzünden komadan çıkamayan kolu kanadı kırık gruba yükle! Ülke parti devletine giderken, çekirdek çitleyen sizdiniz! Muhaberat devleti oluyoruz, diye kendimizi yırtarken Bodrum’da selfi yapıyordunuz! Hukukun yası tutulurken, başbakanla milyarlık yeni tesisinizin kurdelasını kesiyordunuz! Gazeteciler tek tek içeri tıkılıp arka arkaya medya baskınları yaşanırken, Saray’da el pençe divan duruyordunuz! Ülke tımarhaneye dönerken avuçlarını patlatırcasına alkışla, sonra dönüp utanmadan “Bunlar bizi ruh hastası etti” diye hayıflan! Yuh artık!
ÖZGÜRLEŞMEDEN OLMAYACAK
Ülke tımarhaneye döndü, evet… Başımızdakiler yüzünden ve bunları pohpohlayan sol liberal oportünist kafalar marifetiyle. Azıcık hakkaniyetli olsalar dünkü mağduriyetlere itiraz ettikleri kadar bugünkü zulümlere ses çıkarırlardı. Batı’da bazı binaların duvarlarında dikkatimi çeker, İncil’den bir ayettir: “Ye shall know the truth and the truth shall make you free.” Yani, “Gerçeği bilmelisiniz ki gerçek sizi özgür kılar.” Uzak değil, bu ülke ve halkı, gerçeklerle yüzleşecek, yüzleşmek zorunda. Çok beklemeyiz, inşallah.
Tarık Toros / TR724.com