Sly, tadında bırakmalıydı!

''Hollywood'un duayeni Kirk Douglas son yıllarında, tekerlekli sandalyesindeki halleri ile objektife gülümsüyordu. Ama zihinlerde kalan en güzel hatırası Spartacus'un Roma'ya kafa tutan performansı oldu. Sly'nin Vietnam Gaziliğinden, ABD'nin en kötü başkanlarından sayılan Trump'ın seçim kampanyalarına malzeme olması, Rambo için kötü bir düşüş sayılır. Keşke o da, Kirk Douglas gibi zamanında bıraksaydı. ''

SHABER3.COM

Sly, tadında bırakmalıydı!
KADİR GÜRCAN | Samanyoluhaber

Duayen Hollywood aktörü Kirk Douglas önceki günlerde öldü. ABD'nin yaşam standartlarına göre bile 103 yıl ciddi bir ömür sayılıyor. Yetmişli yılların en meşhurlarından sayılan Kirk Douglas en çok Spartacus karakteri ile zihinlerde kaldı. 

Çenesindeki derin çukur (The Douglas Dimple, olarak biliniyor), artistin en belirgin özelliklerinden birisiydi. Bu özelliğini, başrol oynadığı Vahşi Batı filmlerinden birinde çocuğun “Sen çeneni nasıl traş ediyorsun?” sorusuna, ustura ile nasıl traş olduğunu anlatarak T'ye alır. Oğul Michael ve torun Dylan da aynı izi Dede Douglas'tan tevarüs etmişler.

Douglas, Hollywood'un altın dönemi (Hollywood's Golden Era) sayılan yıllarda şöhretin zirvelerinde dolaşmış. Kendinden sonra oğlu, Michael Douglas'ın büyük film projelerinde yer almasından sonra Baba Douglas, akranlarından bir çoğu gibi kendi köşesine çekilmiş. Daha sonra ciddi bir rol ile seyirci karşısına çıktığı bilinmiyor. 

Douglas'lar ailecek Hollywood sektörünün içinde. Baba mesleğini devralan Michael, ilerleyen yaşına rağmen piyasanın en çok kazananları arasında ve A List denilen kategoride. Gelini Catherina-Zeta Jones da, Hollywood'un en güzel actrees'lerinden biri ve kayınpederine çok bağlı. Hollywood'un muhafazakar ailelerinden biri sayılan aile, her yıl, Kirk Douglas'ın doğum gününde bir araya gelmeyi ihmal etmiyorlardı. Bir ay kadar önce, yaşlı duayen, oğlu Michael'a, 103. yaşgünü partisini dar bir çerçevede kutlamak istediğini söylemiş.

Seksenli yıllarda, Sylvester Stallone'un (Sly) Blood Serisi başladığında, Kirk Douglas'ın ismi John Rambo'nun emekli komutanı için düşünülmüş. Daha sonra rol Richard Crenna'da kalmış. İyi de olmuş, Çünkü Crenna o film serisinde en az Rambo kadar başarılı. Serinin ilk üçünde model bir komutan portresi çizen Crenna, 2003'de vefat ettiği için daha sonra çekilen iki Rambo filminde yoktu.

Türk Sinemalarına İlk Kan (First Blood) ismiyle giren Stallone'ın, o yılların gençleri üzerinde çok ciddi tesiri oldu. Yetmişli yılların kötü 'Nihilizm'ine, genç Vietnam gazisi, vatanseverlik, kahramanlık ve idealizm gibi gözle görünür, eğlenceli bir alternatif sundu. 

Vatani görevini hakkıyla yapmış olmasına rağmen askerlikle arası pek iyi olmayan şu satırların yazarı, Sly'nin bütün filmlerini, hatta bazılarını bir kaç kez olmak üzere, seyrettiğini itiraf etmeli. Kaderin cilvesi bu ya, yurt dışında bulunduğu yıllarda, derse gelen bir bayan hoca “Sly, Philadelphia'da, Rocky filmlerinin çekiminde bizim komşumuzun evini kullandı!” deyince, yazarınızın ilgisi daha bir artmıştı. Ta ki, Sly'nin son filmi Last Blood'u izleyene kadar...

Türkiye'de İktidar ve Saray'ı korumak için birbiri ile yarışan sanat camiasının tek hedefi Devlet Sanatçısı olup, maaşa bağlanmak. İnsani trajedinin modern örneklerine her gün şahit olduğumuz Türkiye'de, sesini yükseltmek şöyle dursun, Cumhurbaşkanı'na toz kondurmayan yeni yetme çömezlere, Türk Sineması'nın duayenleri de katılınca, hayal kırıklıklarımız iç çöküntülerine dönüştü. 

Yeşil Çam'ın 'Hanımefendileri' arasında sayılan Hülya Koçyiğit'in de Saray İç Havlusunda saf tutan takım içine gireceğine ihtimal verir miydiniz? Maalesef öyle imiş! Koçyiğit ailesi de A List olmasa da, şöyle ya da böyle eğlence sektörünün içinde. 

Hülya Hanım ara sıra medya da boy gösterip, iktidar ve Saray'a olan desteklerini yenileme ihtiyacı duyuyordu. Meğer Koçyiğit ailesinin bütün derdi, damatlara verilen ihalelerin devamını ya da ailenin karıştığı usulsüzlüklerden ya hafif ya da hiç ceza almadan kurtulmak hedefliymiş. Diğer bir damadının, devlet destekli propaganda filmlerinde astronomik rakamlarla “Milli Kahraman” edalarına soyunmasını bilmem söylemeye gerek var mı? 

Yetmişli yıllarda, Kartal Tibet'e “Para ile saadet olmaz!” replikleri ile kan kusturan Koçyiğit, yaşı ilerleyince para ve imaj hastalığına kapılmış olmalı. Rol arkadaşı Tibet'e yazık oldu. Bir zamanların en itibarlı bayan artisti olma ayrıcalığından, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza romanındaki Tefeci Yaşlı Kadın imajına düşmek gerçekten acı.

İBB'nin arpalığına çöreklenen diğer sanatçı taslakları, belediye el değiştirince, sırtlarını Saray'a dayayıp şehrin, yeni şerifine (New Sherif in the Town) sataşmayı sanat faaliyeti haline getirdiler. Düşük bütçeli, lokal ve kalitesiz projelerde, meczup tipleri oynayan budalalar bile İBB'den 187 bin lira para devşirmiş. Bu zavallıların adını zikretmeye bile gerek yok. Onlar “Maaşlı Saray Soytarıları!” olarak anılacaklar.

Geçen yılın Haziran ayı itibariyle reklamları yayınlanmaya başlayan Last Blood filmi, Sly'in son projesiydi. Filmin reklam ve trailer'i gerçekten etkileyici. Ne var ki, yaşı yetmişi aşmış Sly'in yeni bir sürpriz ile sevenleri karşısına çıkacağı beklentisi büyük bir hayal kırıklığına dönüştü. Blood Serisi'nin bütün bölümlerinde, ezilen, dışlanan ve mağdur edilen grup ve kişilere yardım eden kahraman asker rolü ile sempati toplayan Rambo'nun aşırı-Irkçı Trump'ın yaktığı ırkçı ve ayrımcılık ateşine benzin taşıyacağını kimse beklemiyordu. Meksikalı sıradan bir suç yapılanmasını bahane edip, Meksika Sınırı'na Duvar inşasına meşruiyyet katmaya çalışmak John Rambo için çok ucuz kaçmış. Hele filmin son sahnesi Hintli filmlerinde bile göremeyeceğiniz kadar sıradan. 

Sly, filmlerine güzel ifadeler yerleştirmeyi bilen bir oyuncu ve yönetmen. Rambo Serisi'nin ikinci filminde “I am expendable!” “Ben, gözden çıkarılıp, harcanabilirim!” sözünü üçleme olarak çektiği “The Expendables” ile başarılı bir üretime dönüştürdü. Last Blood'da en güzel söz, filmin tanıtımındaki “Bir çok dostum, geride bir şey bırakmadan gitti!” sözü olmuş. Onun haricinde Last Blood Sylvester Stallone'nin sonu olmuş. Dahası var; Last Blood, 2019'un en kötü filmleri arasına girdi. 

Hollywood'un duayeni Kirk Douglas son yıllarında, tekerlekli sandalyesindeki halleri ile objektife gülümsüyordu. Ama zihinlerde kalan en güzel hatırası Spartacus'un Roma'ya kafa tutan performansı oldu. Sly'nin Vietnam Gaziliğinden, ABD'nin en kötü başkanlarından sayılan Trump'ın seçim kampanyalarına malzeme olması, Rambo için kötü bir düşüş sayılır. Keşke o da, Kirk Douglas gibi zamanında bıraksaydı. 

Last Blood'un oluşturduğu ruh ezikliği ile “Rambo, son filminde kendisini bitirmiş.” diyecekken, Sly'nin Expendables Serisi'ne bir yenisini ekleyeceği konuşulmaya başladı. Kırk yıllık hayranlığı bir çırpıda kesip atmak kolay olmuyor. İçimden bir ses, Kırk Yıllık Rambo'ya bir şans daha vermem gerektiğini fısıldayınca, biraz olsun rahatladım.

Hanımefendilik'ten, yaşlı-tefeci kadın rollerine düşenlere bir şans tanımak gerekmez mi? Seçim kampanyalarına malzeme olmak başka, binlerce masumu hapislerde çürüten bir zorbaya siper olup, gelin, damat, hısım-akrabanın gayr-ı meşru ticari ilişkilerini perdelemek için sanatın arkasına sığınmak bambaşka. Birbirine karıştırmayalım.

<< Önceki Haber Sly, tadında bırakmalıydı! Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER