Siz 1.000 gün boyunca tek çiçek görmemek nedir bilir misiniz?

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazar, Mart 24 2019
970 gündür İstanbul Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Emre Soncan, 3 ay aradan sonra okurlarına yeni bir mektup daha gönderdi. Zaman gazetesinin eski Cumhurbaşkanlığı muhabiri Soncan’ın mektubunu gazeteci arkadaşı Ahmet Dönmez paylaştı.

Gazeteci Emre Soncan’ın "Baharda Mahpusluk" başlığını attığı mektubu:

“Cemreler peş peşe düşmüşken; bahar esintileri usul usul, belli belirsiz tenimin üzerinde dolaşmaya başlamışken; kış karını, soğuğunu, ayazını, yağmurunu, grisini sırtlanıp sahneden çekilirken; ve mahpuslukta neredeyse bin gün geride kalmışken koğuşumun penceresini açtım. 

Kaşla göz arasında içeriye bir dünya cıvıltısıyla birlikte bir avuç kuş, bir kucak dolusu ağaç ve çuval çuval apak bulutlar dolmuştu. 

Sonra devasa bir hokka devrildi de sanki koğuşun içi silme gökyüzü mavisine boyandı. Hani hepimiz, hepiniz uykudayken Orhan Veli’nin boyadığı gökyüzünün mavisinden. Bir de üzerine bahar güneşi, elimde tuttuğum düşsel divitte menevişlenince oturup yazmaya başladım.

Burada her yıl güneşi görmek için martı, kuşları görmek için nisanı bekliyorum. Ağaç görme şansım ise maalesef yok. Ama kış boyunca imdadıma hapishane idaresinin dalıyla birlikte verdiği mandalinalar yetişti. 

O küçücük dal, daha doğrusu dal parçası koskocaman bir ormana götürdü beni hep. Atmaya kıyamadım hiç. Mandalinaları yedim, dallarını pencere pervazının bir köşesine iliştiriverdim. 

Bazen de bir tutam maydanoz ya da nane koydum çay bardağına saplarıyla birlikte. Peşinden hayal gücümün ışığı altında o maydanozlar, naneler büyüdü büyüde de, çamlara, meşelere, söğütlere dönüşü dönüşüverdi. 

Tabii hayal kurma yetimi yitirmemek için kendime has yollar geliştirdim, geliştirirken de hiçbir fırsatı kaçırmadım. 

Mesela iki buçuk yıllık mutlak tecritin ardından yaklaşık yirmi metre uzunluğundaki spor sahasına çıkarıldığımda, gökyüzü üzerime düşecek sanmıştım. 

Bu haberler de ilginizi çekebilir