Mustafa Ünal, Evet, "hazır olun, iş ciddi. Abdullah Gül uzun süredir AK Partililerin tazyiki altında. Demem o ki Gül cephesinde önemli hareketlilik var." ifadelerini kullandı.
İşte Mustafa Ünal'ın dikkat çeken o yazısı:
Seçimlerin üzerinden bir ay geçti. Ortada henüz, ne yeni hükümet var, ne de resmi temaslar. Oysa ‘7 Haziran' önemli sonuçlar doğurdu. AKP'nin tek parti iktidarına son verdi. Bugün sakıt ve müstafi hükümet işbaşında. Sakıt çünkü halk düşürdü. Yenisi kuruluncaya kadar görev yapacak. Bakanların yarısından fazlası, 12'si milletvekili değil.
Ertuğrul Günay ‘ara rejim' benzetmesi yaptı. Buna rağmen atamalara tam gaz devam. Hem de en üst düzeyde… Rakam 600'ün üzerinde. Normal bir iktidar bile kısa sürede bu kadar isim atayamaz. Ne etiğe, ne de siyasete sığar. Meşruiyeti tartışılır. Bir gün hukuk ve demokrasi geri döndüğünde bugünün icraatları atamalar, tayinler masaya yatırılır.
Siyaset özellikle de Saray ve AKP ‘hiçbir şey olmamış' gibi hareket edemez. Eninde sonunda 7 Haziran hükmünü icra edecek. Halkın iradesine kimse direnemez. Davutoğlu'nun bu hafta hükümeti kurmakla görevlendirilmesi muhtemel. Ama kesin değil. Peki sonuç alabilir mi? Havada ‘uzlaşma' yok. Üç partinin kapısını çalacak. HDP ile koalisyon seçenek dışı.
Geriye iki ihtimal kalıyor. MHP ve CHP ile ortak hükümet. Kâğıt üzerinde olmazları olurlardan fazla. MHP bir aydır neden koalisyona girmeyeceğini madde madde anlatıyor. Bahçeli kalın kıpkırmızı çizgiler çekti AKP ile arasına. Bütün olasılıklar tükendikten sonra belki… O da ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için son çare olarak.
İlk görüşmeden bir şey çıkmayacağı kesin. CHP ile kolay mı? MHP kadar zor değil belki ama burada da aşılması güç engeller var. CHP çok temkinli. CHP için AKP ile hükümet kurmak hem kamuoyunda hem kendi tabanında ‘suç ortaklığına' yakın bir hal. İşin sonunda ağır bedeller ödemek de var. Sandık uzak ihtimal değil. Nasıl hükümet kurulursa kurulsun dört yıl ömür sürmesi imkansız. İki yıl içinde erken seçim kaçınılmaz.
CHP bir bozgun halinde seçime gitmek istemez. İki parti arasında alttan alta yürüyen temaslar da yok değil. Davutoğlu ile bile görüşen CHP'li olduğunu duyuyorum. Son sözü Davutoğlu söylese kolay sonuç alabilir belki. Koalisyonun bir üçüncü ortağı olacak. O da Saray. Tarafsız bir hakem değil. Bütün hükümet formüllerinin en önemli tarafı. Hükümet kurulursa her halükarda ‘üçlü koalisyon' olacak. Davutoğlu'nun Saray'a rağmen adım atma şansı yok. Koalisyon arayışlarını Saray'la birlikte yürüteceği muhakkak.
Bu manzara karşısında ‘erken seçim' ihtimalinin giderek güçlendiğini söylemek için siyaset uzmanı olmaya gerek yok. Herkesin ortak kanaati zaten. Dün tecrübeli bir siyasetçiyle konuştum. Daha önce ‘AKP-CHP koalisyonuna' kesin gözle bakıyordu. Umutları azalmış. ‘Yeni hükümetten uzaklaşıyor ve giderek seçime yaklaşıyoruz' dedi. İhtiyatı elden bırakmadı. Rahmetli Demirel'in bir sözünü hatırlattı.
Hayır, ‘Siyasette 24 saat bile uzundur' sözünü değil. Başka bir sözü daha varmış. O da şu: ‘Türk siyasetinde yüzde 1 ihtimal yüzde 99'a eşittir'. Daha önce duymamıştım. Ankara siyasetinin sürprizleri bünyesinde barındırdığı gerçek. Deniz Baykal örneğinde olduğu gibi. Ekranda anlattı. MHP'den mesaj gelmiş, grup serbest bırakılacak diye. Sonrası malum. Yatağa ‘Meclis Başkanı' olarak girdi, CHP milletvekili Deniz Bey olarak kalktı.
O tecrübeli siyasetçi “Eğer ilk tur görüşmelerden umutsuz tablo çıkarsa netice alamayacağı gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hükümeti kurma görevi vermeyebilir. Meclis Başkanı'yla danışarak seçim sürecini başlatabilir.” dedi. Niye olmasın. Saray farkında mı bilmiyorum, yeni hükümetin önündeki en büyük engel olarak görünüyor. Seçim de AKP'nin aleyhine...
Bir önceki yazıda “Bayram sonrası siyasi sürprizlere hazır olun.” demiştim. Evet, hazır olun, iş ciddi. Abdullah Gül uzun süredir AK Partililerin tazyiki altında. Demem o ki Gül cephesinde önemli hareketlilik var. Ayrıntıları sonra…