Rabbimize sonsuz şükürler olsun, bir Ramazan ayını daha idrak ve ihya edip bayrama kavuştuk. Cenâb-ı Hak, bayramların gerçek bayram olduğu, bütün mağdurların, mahpusların, mazlumların, mahrumların ferah ve felaha erdiği bayramları da görmeyi nasip etsin.
Bugün Ramazan ayından sonra tutulan Şevval orucu ve diğer sünnet oruçlar üzerinde durmak istiyoruz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilâve ederse, sanki yıl orucu tutmuş olur.” (Müslim, Sıyâm: 204; Tirmizî, Savm: 53; Ebu Dâvud, Savm: 58)
Bu hadisten anlıyoruz ki, Ramazan ayı ve bayramından sonra Şevval ayı içinde “altı gün orucu” adıyla bilinen orucu tutmak sünnettir.
Şevvâl ayının ilk gününde yani Ramazan Bayramı’nın birinci gününde oruç tutulması tahrimen mekruhtur, yani harama yakındır. Bayramın diğer günlerinde ve Şevvâl ayında kaza veya nafile oruç tutulabilir. Oruç ayı Ramazanın tamamlayıcısı durumunda olan Şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruç, bir Müslüman’a bütün bir yıllık oruç sevabı kazandıracaktır. Bu altı günlük orucun hiç ara vermeden peş peşe tutulması mecburiyeti yoktur; Şevval ayı içinde olmak şartıyla aralıklarla da tutulabilir.
Bir yılı oruçlu geçirmek gibi
Bazı kimseler Şevval orucuna hemen Ramazan bayramının ikinci günü başlamaktadır ki, bu caiz olsa bile doğru değildir, en azından tenzihen mekruhtur. Çünkü gelen misafirlere ikramda bulunurken ev sahibinin “Ben oruçluyum” demesi misafirler tarafından hoş karşılanmayacağı gibi, ikramlara karşı da bir isteksizlik meydana getirecektir. En iyisi Ramazan bayramının ilk üç günü geçtikten sonra başlamaktır.
Şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruçla, bir yıl oruç sevabının nasıl elde edileceği hususunu ise âlimlerimiz şöyle açıklamaktadırlar:
Dinimizde, bir iyilik yapana on sevap verileceği yolundaki hadis esas alındığında, bir Müslüman otuz günlük Ramazan orucuna ilâveten Şevvâl ayındaki altı günlük oruçla otuz altı gün tutmuş olmaktadır. Bu otuz altı günlük oruç, hadiste ifade edilen on sevap ile çarpıldığı zaman 360 gün elde edilir. Böylece kamerî yıl hesabıyla bütün bir yıl oruçla geçirilmiş gibi olur.
Şevval orucu tutanlar, dost ve akrabalarını iftara davet ederlerse, hem bu orucu tutmak isteyenlere hatırlatıp teşvik etmiş olurlar, hem de iftar sevabı kazanırlar.
Şevval orucunun fazileti
Büyük âlim, fazıl ve velilerden Süfyanı Sevrî Hazretleri Şevval orucuyla ilgili yaşadığı ibretli bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
Ben Mekke-i Mükerreme’de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gün o kimse beni yanına çağırdı. Bana şöyle dedi:
“Ben öldüğüm vakitte kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Münkireyn suali anında bana tevhidi telkin et.”
Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım. Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken:
“Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı, diye bir ses işittim.”
O zaman merak edip sordum:
“Ne sebeple bu lütfa eriştin?”
Bana cevap olarak:
“Ramazan-ı şerifin orucunu tutup Şevval’den altı gün daha eklemem sebebiyle” dedi.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi göremedim. Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece üç kere aynı rüyayı gördüm. Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve “Ya Rabbi! Beni Ramazanın orucuna ve Şevval’den altı gün oruca muvaffak kıl” diye dua ettim. Allahü Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı.
Sünnet oruçlar
Sünnet olan Şevval orucu vesilesiyle diğer sünnet oruçları da kısaca hatırlatalım ki, oruçla ilişkimiz sadece Ramazan’dan ibaret olmasın. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1- Muharrem ayının 9 ve 10’uncu veya 10 ve 11’inci günleri oruç tutmak sünnettir. Bu oruca Aşûre Orucu denir.
Hadîs-i şerîfte, “Aşûre orucunun geçmiş yılın günahlarına kefâret olacağı” (Tirmizî, Savm: 47)) belirtilmiştir. Bu oruç, aşûre günü olan Muharrem`in 10’uncu gününe, öncesinden veya sonrasından bir gün ilâve ile birlikte tutulmalıdır. Çünkü sadece Muharrem’in onuncu günü oruç tutmak mekruhtur. Ancak sadece onuncu gün müsait olan terk etmek yerine bir gün de tutabilir.
2- Her kamerî ayın 13, 14 ve 15’inci günü tutulan oruçlar menduptur. Bu günlere eyyâm-ı bîz (aydınlanma günleri) denir. (Tirmizî, Savm: 44)
3- Her haftanın pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak sünnettir. (Tirmizi, Savm: 44; Nesai,Sıyam: 36, 70; İbn Mace, Sıyam: 42)
Resûl-i Ekreme (s.a.v.) pazartesi günü oruç tutmak hakkında sorulunca, şöyle buyurmuştur:
“Bu, benim doğduğum, Peygamber olarak gönderildiğim ve bana Kur’an indirilen gündür.” (Müslim, Sıyam:197)
4- Hz. Dâvut (as)’ın yaptığı gibi, bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek de menduptur. Bu tarz tutulan oruca “Savm-ı Dâvud” denir.
Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), “Allah indinde en makbûl oruç, kardeşim Dâvud`un orucudur. Bir gün yer, bir gün tutardı.” (Gazali, İhya, 1/673) buyurarak, ümmetini bu şekilde oruç tutmaya teşvik etmiştir.
5- Şaban ayı, oruç tutmak bakımından, en sevaplı ve faziletli aylardan biridir. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), hiçbir ayda, Şaban ayındaki kadar çok oruç tutmamıştır. Sebebi kendisine sorulunca şöyle izah etmişlerdir:
“Bu ay, Receb ile Ramazan ayı arasında insanların kendisinden gafil oldukları bir aydır. Halbuki o, içerisinde amellerin Rabbü`l-Âlemîn’e arz olunduğu bir aydır. Binaenaleyh, ben, amelimin, oruçlu olduğum halde Allah’a arz olunmasını dilerim.” (Nesâî, Sıyâm: 70; İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, nr. 9858)
Rabbim mümkün oldukça sünnet oruçlardan tutmayı bizlere nasip etsin, oruçtan hissemizi sadece Ramazan ayına mahsus kılmasın, bütün bir yıla yaysın. Âmin.