Eşya ve hadiselerin değerlendirilmesi, yazı halinde ifade edilmesi, kişiden kişiye, zamandan zamana, mekandan mekana, hatta aynı kişinin içinde bulunduğu konjonktür ve o andaki halet-i ruhiyesine, yani moral ve motivasyonuna göre değişiklikler gösterir. Bunun yanında, aynı yazıyı okuyan iki farklı insanın ve aynı yazıyı değişik bir zamanda tekrar okuyan kişinin bu yazıdan anladığı ve algıladığı durumlar da yine yukarıdaki şartlara göre farklılıklar arz edebilir.
Hayatın ne anlama geldiği, tarifi, izahı da yine bu değerlendirmelerin dışında değildir. Hayatla ilgili farklı insanlara birer yazı yazdırılsa, bu yazıda da yine yukardaki faktörlere ve kişinin yetiştiği çevre, eğitim gibi özelliklere de bağlı olarak, farklı değerlendirmeler ortaya çıkacaktır.
İşte bu yaklaşımlardan hareketle, hayat farklı bir yönüyle genel anlamda bir trafiğe de benzetilebilir. Benzetmelerde hadiseler aynı ile cereyan etmez, misliyle yani benzer yönleriyle cereyan eder. Nakil vasıtaları yönüyle, hava, kara, deniz trafikleri olduğu gibi düşünce dünyasının ve diğer sahaların da kendilerine has trafikleri vardır.
Genel kaideler bütün trafikler için geçerlidir. Başlama, durma, etrafı kontrol ve yola devam ve nihayet hedefe ulaşma şeklindeki safhalarda yine her türlü trafik bulunur. Aslında hayat bu yönüyle değerlendirildiğinde, bir başlangıcı bir de sonu olan bir seyahat güzergahından ibarettir. Aradaki safhalar seyahatin parçalarıdır. Doğum ile başlayan bu yolculuk yani hayat trafiği, bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık şeklinde sona doğru yaklaşır. Bazılarının yolculuğu daha erken bittiği için, onlar bu safhaların hepsini yaşayamazlar. Hayatın farklı bir seyahat olmasından dolayı insana seyyah, yolcu, dünyaya da seyrangah, misal alemi, geçici dünya, yalancı dünya, dünyadaki hayat için de seyrangah, asıl kalınacak yer olan ahiret için de dar-ı beka, son menzil gibi isimler kullanılmıştır.
Doğumla bu yolculuğa başlayan insan, geçici kaldığı bu dünyadaki yolculuğunda farklı güzergahlarda seyreder. Bu, sadece bir yolculuk olmasa da, esas varılacak yere hazırlık olmasına rağmen, bu yolları sıfıra yakın hatayla da geçebilir. Bu yarışı, dünya kadar hata ile de bitirebilir. Bu öyle bir yarıştır ki, herkese birinci olma şansı da verilmiştir. Yolu esas gaye gibi görüp yollarda takılmalar da olabilmektedir. Bunlar tabii ki hedefe de ulaşamazlar. Asıl yurt olan ve ahiret denilen nihai hedefe de bir dolu hata (günah) ile de gelinebilir.
Doğumdan sonra insan, etrafını ayırdetmeye ve yürümeye başlayınca yola koyulmuş olur. Belli bir öğrenme ve tecrübe safhasından sonra, öğrenebildiği kadar bu hedef ve bu güzergâhında yolculuğa başlar. Öğrenme ve tecrübeler, yolculuk boyunca da son hedefe kadar devam eder. Aynı zamanda bu öğrendiklerini diğer yolcularla da paylaşır, paylaşmalıdır da. Böylece onlar da bu tecrübelerden istifade etsinler ve yollarına daha kolay devam etsinler.
Çünkü kendisi de kendinden öncekilerin tecrübelerini dinlemiş, duymuştur. Trafiğe çıkmadan önce kendi sağlığını, arabasının güvenliğini kontrol etme, trafiğin akışını dikkate alarak en uygun yer ve anda trafiğe girme, hızını kurallara göre ayarlama, durulması gereken yerlerde durma, çok değişik faktörleri dikkate alma, hatta sadece kendisinin kurallara uyması yanında, kurallara uymayanların kurbanı olmama açısından ötekilere de dikkat etme(farklı bir uyunu sahire) mecburiyetini unutmama da güvenli bir yolculuk için şarttır. Baştan sona, yani, trafiğe girdikten en son noktaya kadar dikkat edilmesi gereken bu hususlara güzergah emniyeti de denilmektedir.
Güzergah emniyetinde dikkat edilmesi gereken ciddi konular vardır. Bu hususlar, zaman, mekan, konjonktür, insanın konumu, statüsü, yetişme şartları, farklı algılar, iç ve dış tehlikeler (nefis ve dış düşmanlar) gibi benzer daha birçok hususlardır. Yolda, yani hayat trafiğinde bunlar dikkate alınmazsa o yol tamamlanamaz, saldırılara maruz kalınıp ciddi hasarlar meydana gelebilir.
Belgesellerde, aç aslanlar avlanırken, kendilerinin halledebileceği zayıf avları kollarlar. Bir sürü gördüklerinde, gözlerine yavruları ve zayıfları, sürünün arkasında kalanları kestirirler. Sonra hücuma geçerler. Zayıflar ve yavrular, sürü kaçarken geride kalırlar ve aslanlar onları hallederler. Ama bazen sürü, aslana karşı mücadele eder ve yavru ve zayıfları vermez. Mücadeleyi sürü kazanır ve yollarına devam ederler. Arkada kalanların da işi bitirilir aslanlar tarafından.
Aynen bunun gibi, hayat trafiğinde, güzergah esnasında beraber olma, ekip çalışması içinde olma, ortak akıldan istifade etme de bir bakıma nefis ve düşmanların avı olmaktan insanı kurtarır. Bu zorlu hayat trafiğinde mümkün mertebe yalnız kalmamaya dikkat edilmelidir. Topluluktaki diğer üyeler de uyun-u sahire olma denilen beraber oldukları arkadaşlarının herşeyleriyle ilgilenmeleri, dertlerine deva olmaları şarttır.
Yoksa, aynen aslanlar misalinde olduğu gibi, topluluktaki zayıf gibi görülen, zaafları olan insanları, başkaları tespit eder ve onların üstüne çalışır, onları doğru yoldan ayırıp kendi şeytani güzergahlarına çekerek, hem onların hayat trafiğindeki hedeflerine varmalarına engel olurlar, hem de toplulukla yollarına devam edenlerin güzergahlarında onlara zorluk çıkarırlar.
“Sürüden ayrılanı kurt kapar” atasözü de bir bakıma buna işaret etmektedir. Hayvanlar aleminde sürü vardır da insanlar arasında sürü denilince her türlü akıl ve düşünceyi bırakıp birilerine her konuda onların dedikleri şekilde uymaları anlaşılır. Hayat trafiğinde, yani güzergah emniyetinde sürü olmak değil, Allah’ın kendilerine verdiği akıl ve kabiliyetleri ortak akılla değerlendiren, ne yaptığını bilen, kiminle yolculuk yaptığının farkında olan, düzgün hedefe yönelen, insanların oluşturduğu topluluklar olmak lazımdır.
İşte bu hayat trafiğinin de burada görüldüğü gibi, aslında bunlardan bir farkı yoktur. Belki önemli bir fark, normal trafikte yanlış yere gidilirse, dönüp doğrusu bulunabilir. Ama hayat trafiğinde yola çıkılınca geri dönüşü olmayan, tekrarı yapılamayan, yanlış hedefe varıldığında dönüp doğru hedef için imkan ve zaman bulunamayan bir süreç işlemektedir. Keşkeler burada fayda vermemektedir. Son durak olan mezardan istense de çıkılamamaktadır ve geri dönülememektedir.
Yarışa benzetilen ama farklılıkları olan bu yol, yani hayat trafiği yarışı herkesin mecburi katıldığı, baştan şartlarının belli, zamanın sınırlı, soruların ve cevapların açık seçik belli, hedefin baştan belli olduğu bir durumdur. Bu bir oyun değildir. Hayat ciddiye alınması gereken bir yaşam biçimidir. Hayat trafiğindeki bu yarış puanlama yöntemine benzetildiğinde, belli ve aşikar olan kaidelere uyulduğunda müsbet puanlar artar, uyulmayınca da ceza puanları artar. Bu puanların durumuna göre de insana belli bir sene değil, yatık sekizle ifade edilen sonsuz bir alemde bunların mükafatları veya cezalar verilir.
İşte bundan dolayı bu iş bir oyun değil, hobi hiç değil, eğlence değil, rahatlıkla kazanılabilecek, aynı kolaylıkla da kaybedilebilecek bir yarıştır. Günümüzün farklı bir diliyle, hayat trafiği böyle anlaşılabileceği gibi, bir de esas anlaşılması gereken bir diğer dil daha vardır. İşte hepimizin dikkat etmesi ve harfiyyen bu kurallara riayet etmesi gereken, Yüce Yaratıcı’nın bizlere bildirdiği dildir bu dil.
Allah kainatı, ve halife olarak da insanı yaratmıştır. Bizim gibi insanlardan, her devirde insanlara kılavuz olarak peygamberler (as) göndermiş, dikkat edilmesi gereken kuralları da kutsal kitaplarla biz insanlara bildirmiştir. İşte bu hayat trafiğinde bu yolda, yani hayatta neleri yapmamız, neleri yapmamamız gerektiğini peygamberler (as) bizlere o getirdikleri kitaplarda yazılanları öncelikle bizzat kendileri uygulayarak göstermişler ve tarif etmişler, sonra da yazılı olarak biz insanlara bunları bırakmışlardır.
Bunlara uyanlar bu yolculuğu selametle bitirip kendilerine vaat edilen mükafatlara sahip olmuşlar, uymayanlar da kendilerine bildirilen cezalara hem bu dünyada çarptırılmışlardır, hem de ötede, yani esas kalınacak sonsuz alemde çarptırılacaklardır. Hayat trafiği, akışına devam etmektedir. Bize verilen süre halen bitmemiştir. Bu çerçevede yeniden ve ciddi bir şekilde durum muhakemesi yapıp, güzergah emniyetini sağlayarak hedefe ulaşma ve sonunda da O’nu cc bulma bizim elimizdedir. Buyrun…