PROF.DR. ŞERİF ALİ TEKALAN
İki gün önce sabah namazı vaktinde telefona düşen mesajda vefat ettiği yazıyordu. Yenilerde vefat eden annemin arkasından ağladığım gibi ona da ağladım, dua ettim, etmeye devam ediyorum. Yıllar önce Orta Asya’ya ilk gitmeler başlayınca, onun ülkesine de o ülkelerde, sadece ve sadece, karşılıksız bir şekilde o ülkelerin insanlarına yardımcı olma açısından, okul açma amacıyla genç öğretmen arkadaşlar giderler.
Bu arkadaşlardan Üsame ve Hüseyin öğretmenlerin payına da, vefat eden bu Prof. Dr. Firdevs ablanın ülkesi düşer. İlk gittiklerinde o ülkenin dilini öğrenmek için bir kitap almak amacıyla kitapçıya girerler. Kitapçıda Türkçe konuştukları için orada bilinen bulunan ve Türkçe bilen bir bayan, onlara yardımcı olur. Daha sonra da onları üniversitede profesör olarak bölüm başkanı olduğu odasına götürür. İşte bu profesör Firdevs abladır. Onlarla tanışır. Bu tanışıklık zamanla kardeşliğe dönüşür ve karşılıklı irtibatları, o vefat edinceye kadar devam eder.
Arkadaşlarımızın okul açma teklifine çok sevinir ve onlara yardımcı olur. Hatta yeni açılan bu okulda, kendisi üniversite hocası olmasına rağmen, ücretsiz öğretmenlik yapar. Yıllar sonra niçin böyle yaptığını kendisi arkadaşlara anlatır. ‘’Sizi tanımıyordum, güzel niyetleriniz vardı. Ama acaba bu güzel niyetlerin arkasında başka bilemediğimiz ve daha sonra ülkemize zararlı olacak bir düşünce var mıdır diye sizleri daha iyi tanımak amacıyla bu öğretmenliği yaptım. Sonra sizin davranışlarınız, çalışmalarınız bana çok samimi geldi ve daha sonra da her bakımdan sizlere destekçi olmaya karar verdim’’ der.
Üsame öğretmen, okul açılıp eğitim başlayınca, askerlik için Türkiye’ye gitmesi gerektiğini söyler. Firdevs abla, havaalanına kadar gelir ve küçük süslü bir keseye koyduğu o ülkenin toprağını verir. “Bu senin vatanının toprağıdır, vatanını unutmayasın’’ der. Yanında getirdiği bir dilim ekmekten bir parça ısırttırır, gerisini alır. Sonra da “artık senin rızkın burada, oradaki işini bitirince tekrar buraya rızkına döneceksin inşallah’’ der. Nitekim Üsame, askerliği bitirince tekrar bu ülkeye gelir ve beş sene daha hizmet eder.
Üsame, şimdi bir Avrupa ülkesinde. Bu sabah kendisiyle konuştuğumuzda bana; ‘’evet çok değişik ülkeler gördüm, burası da bir Avrupa ülkesi, ama Firdevs ablanın ülkesini asla unutmadım ve unutamıyorum, ne kadar sevdiğimi de anlatmam mümkün değil’’ dedi. Aynı değerlendirmeyi Üsame gibi dünyanın farklı ülkelerine giden arkadaşlarımız da gittikleri ülkelerle ilgili söylediler. Demek ki Allah böyle bir sevgi veriyor. Zaten bu sevgi olmadan da şimdiye kadar alınan bu neticeler de alınamazdı.
Orada okul açıldıktan hemen sonra, biz de Kayseri’den iş adamları ve akademisyenlerle birlikte bu ülkeye gittik. Çünkü bu okulların sponsoru Kayseri’deki insanlardı. Orada Firdevs ablayı tanıdık. Sonra da Türkiye’ye davet ettik. Yanında bir bayan öğretmenle Kayseri’ye geldiler ve bir hafta bizim evimizde misafir oldular. Kayseri’deki işadamlarını, hizmetin orada açtığı okulları ve diğer insanları ziyaret ettik. Bir gün akşam eve geldiğimizde rahmetli Firdevs abla bana “ben Kayseri’ye gelip sizleri, buradaki okulları, iş adamlarını ve işyerlerini ziyaret ettikten sonra, sizlerin niçin bizim ülkemize geldiğinizi daha iyi anladım. Siz oraya para kazanmak veya başka bir amaçla gelmemişsiniz. Çünkü herkesin işi, gücü gayet güzel burada. Siz hakikaten bizlere yardımcı olmak için gelmişsiniz“ demişti.
Nitekim yine seneler sonra Firdevs abla, Üsame’ye “sizlerin buralara gelme motivasyonunu şimdi daha iyi anladım. Siz dünyalık herhangi bir şey kazanmak için gelmemişsiniz, sizin esas amacınız Allah’ın rızasını kazanma ve cennete girme” demiş.
Sonra Firdevs abla, o ülkenin eğitim bakanı oldu. Ülkesine güzel hizmetler yaptı, herkesin saygı duyduğu bir hanımefendi olması yanında, hepimizin de gerçek ablası oldu. Herhalde bu yaşanılan hadiseler hayalleri süsleyen hikaye veya masallara benzetilebilir ama bunlar hikaye veya masal değil, yaşanılan gerçekler. Rabbimiz onu adı gibi Firdevs Cennetleri ile mükafatlandırsın
Yine başka bir Orta Asya ülkesinde benzer bir durum yaşanmıştı. Nasıl bir tevafuk ki, bu abla da hem bir bayan, hem bir profesör, hem de eğitim bakanlığı yapmış birisi olarak arkadaşlarımızın hem ablası, hem annesi olmuştu. Rahmetli Ali Bayram hoca, bu ülkeye gittiğinde onunla tanışır ve daha sonra da her derdini ona açardı. Sonra onu bizimle de tanıştırdı. Biz de o ülkeye her gidişimizde mutlaka onu ziyaret ederdik. O da eğitim bakanlığı, sonra bir üniversitenin rektörlüğünü yaptı, daha sonra da emekliye ayrıldı.
O ülkeye gittiğimiz misafirlerle her seferinde bizi evinde misafir etti. Gerçek ablalarımızdan hiç farkı yoktu, belki fazlalığı vardı. Saygı ifadesi olarak, kızımızın İzmir’de yapılacak olan düğün töreni davetiyesini ona gönderdim. Davetiyeyi alır almaz “ben geliyorum” diye haber gönderdi. Kızımızın nikah merasiminde nikah şahidi oldu. İki sene önce de vefat etti. Allah rahmet eylesin, Rabbimiz onu da Firdevs Cennetleri ile mükafatlandırsın.
Yine başka bir yaşanmışlık, çok büyük bir Uzak Doğu ülkesinde cereyan eder. Orada bulunan arkadaşlarımız bir aileyle tanışırlar. Ve onlara hizmetlerimizi anlatırlar. Türkiye’ye onları getirdiler biz de Türkiye’de onlar misafir ettik. Türkiye’deki hizmetleri gördüler, başka yerlerdeki hizmetleri öğrendiler. Daha sonra bu ablamız da ailesiyle birlikte çok mükemmel bir okul kampüsü yapıp Hizmet’e hediye ettiler. Ve o okulun bütün dertleri ile ilgilendiler. Artık rahmetli Cihan abla da bizim ablalarımızdan birisi oldu.
O ve onlar, hiçbir beklenti olmadan, karşılıksız olarak, bizleri sevdiler, bizler de onları sevdik. Cihan abla, bir ay önce hakkın rahmetine kavuştu. Bu ülkede bulunup cihan ablayı çok iyi tanıyan Salih gibi vefakar arkadaşlarımız, taziye ve müşterek dualar için bir Zoom programı tertip ettiler. Programa aileyi tanıdığım, Cihan ablayı tanıdığım için ben de iştirak ettim. Güzel hatıralar paylaşıldı, dualar yapıldı. Şahsen diğer iki abla ve Cihan ablayla beraber onların bu şekilde anılmalarına, bu şekilde güzel hizmetlere vesile olmalarına gıpta ettim.
Rabbim her üçünü de Firdevs Cennetleri ile mükafatlandırsın. Arkadaşlarımız bu üç ablamızın da geriye kalan aile fertleriyle ilişkilerini devam ettiriyorlar
Aslında bu üç vaka, prototip denilen örnek olması açısından ele alınacak, ilgilenilecek, haklarında kitaplar yazılacak, belgeseller hazırlanacak örnek vaka takdimi (case studies) olarak üniversitelerde ders olarak okutulacak kadar güzel misaller. İnsanlığa yardım faaliyetleri çerçevesinde her seviyedeki eğitim müesseselerinde müfredatlara alınmalı. Kültürleri, ülkeleri, adetleri farklı da olsa, insan olma ortak faydasından hareketle, dünyanın her yerinde herkesle konuşulabileceği, görüşülebileceği, insanlık adına birlikte güzel hizmetler yapılabileceği gibi dünya kadar dersler çıkarılabilir, örnekler alınabilir, alınmalıdır da. Unutulmaması ve gelecekte hatta benzerlerinin daha da güzeli yapılması için, gelecek nesillere bu güzellikleri unutturmama adına kitaplar ve belgeseller mutlaka yazılmalı, yapılmalı.
Tabii ki bunların, yani karşılıklı olarak, birbirlerini arayan, soran, kederleriyle üzülen, mutluluklarıyla sevinen, dünyanın her yerinden, her kültürden geniş bir ailedeki bu ablaların, abilerin, kardeşlerin sayıları üç değil, otuz değil, üç yüz değil, binleri çoktan geçti. İnşaallah bu güzellikler nesiller boyu da devam edip gidecek. Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
Harvard Üniversitesi'nde 80 yıldır devam eden bir araştırmaya göre (https://youtu.be/8KkKuTCFvzI?si=esS7NlPf1GKg4NeG) insanların sağlıklı kalması ve mutlu olabilmesinin ilk iki şartı, insani ilişkileri geliştirme ve başkalarına karşılıksız olarak yardımcı olma şeklinde özetlenmiştir. Hizmetin temel olarak ele aldığı faaliyet alanları içinde de zaten bu iki özellik mevcuttur. Üçüncü özellik olan diyalog faaliyetleri de bunlara eklenince, insanlık adına, hiçbir başka art niyet de olmadan, çok güzel tablolar yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir.
Dünyanın her yerindeki, dili, dini, rengi, milliyeti ne olursa olsun insan olma ortak paydasından hareketle, bu kadar geniş bir aileye gerçekten sahip olunabiliyormuş. Yaşanan örnekler bunun en güzel ispatı.
Rabbim rızası istikametindeki bu güzel işleri devam ettirsin, samimiyetten ayırmasın, bunları da kendimizden bildirmesin. Bu güzellikleri dünyanın her yerine ulaştırma, oralardan gelenlere açık olma, paylaşma azmi, gayreti, gücü ve imkanı versin.