Seni kim ihbar etti?

''Düşünelim ispiyonculuk, karaktersizlik nerelere kadar düşmüş!.. Kinini, düşmanlığını kusmak için, rakibini yok etmek için insanlar böyle şeylere tenezzül eder hâle geldiler!..''

SHABER3.COM

Safvet Senih / samanyoluhaber.com
Bir de böyle bakalım

Her halinden kalite ve elitliğin işaretleri dökülen bir mülteciye, iltica ettiği ülkenin görevlisi şöyle bir bakıp, “Hiç ezik durma, başını dik tut!  Anlaşılıyor ki, sen onurlu ve itibarlı birisisin… Sen bizim ülkemize bir yük değil bir kazançsın… Senin devletin sana senelerce emek vermiş seni yetiştirmiş ama idarenize musallat olan hırslı, hınçlı kafasızlar, yaptıkları kanunsuz ve insanlık dışı icraatla seni yaşanmaz bir atmosfere sokmuşlar. Sen de canını kurtarmak için buraya sığınmışsın. Başka ne yapacaktın ki! Üzülme, bizim ülkemiz senin bir iki sene elinden tutacak o kadar!..  Dik dur, dik!..” demiş… Masal anlatmıyorum gerçekten yaşanmış bir olayı anlatıyorum…

Arkadaşlar naklettiler: Avrupa ülkelerinde kendi çapında firmasıyla ticaret yapan ulusalcı bir vatandaşımızın rakipleri kıskançlıklarına karşı konsolosluğumuza gidip, “Bu F… cü diye ihbarda bulunuyorlar. Türkiye’de evlerine baskın yapılıyor ve hasta ve yaşlı babasına hakaretlerle oğlunun nerede olduğunu soruyorlar. Zaten hafızası gelip giden adam bir şey söylemeyince hakaretin şiddetini artırıyorlar. Ama bir bilgi elde edemeyince bırakıp gidiyorlar. Buna muttali olan eşi dostu, bu durumu telefonla kendisine bildiriyorlar. Olanlara bir mâna veremeyen bu ulusalcı vatandaş hemen Türkiye’ye gidiyor ve doğruca emniyete uğruyor. “Beni arıyormuşsunuz. Buyurun… İşte geldim, sebebini öğrenebilir miyim?” diyor. Görevli,  “Sen ya PKK’lısındır veya F….’cü? Sen hangisindensin?” diye soruyor. Şaşırıp kalan vatandaş; “Nasıl olur? Benim ne olduğumu herkes bilir.” Dese de “Sen F…’cü müsün” diye nezarete atıp, oradan Savcılığa götürüyorlar. Savcı şöyle bir bakıyor, onun kolundaki dövmeyi fark ediyor. “Seni neye getirmişler ki, onlar, dövme yaptırmaz… Namazımıza engel olur diye böyle şeylerden uzak dururlar!” diyor. Sonra daha dikkatli bakınca, dövmenin “K. Atatürk” imzası olduğunu görüyor. “Sen hiç onlardan olamazsın!..” diyerek hayret ediyor. Ama bu işin içinde bir hinlik olabilir. Belki de kamuflaj için yeni yaptırıp gelmiştir, diye emin olabilmek üzere onu incelemeye gönderiyor. Neticede bakıyorlar ki, dövme çok eski. Meğer o dövmeyi 2002 senesinde yaptırmış. Bu sefer savcı kendisine bir kahve ısmarlayıp “Otur bakalım şöyle… Peki birileri seni niye şikayet etmiş olabilirler?” diye soruyor. O da düşünüp taşınıyor aklına bir şey gelmiyor. Ama “Savcı Bey, ben kimseye bir şey yaptığımı hatırlamıyorum. Benim çevrem bellidir. Belki, ticari hayattaki bazı rakiplerim kıskançlıklarından muhbirlik yapmış olabilirler.” diyor. 

Düşünelim ispiyonculuk, karaktersizlik nerelere kadar düşmüş!.. Kinini, düşmanlığını kusmak için, rakibini yok etmek için insanlar böyle şeylere tenezzül eder hâle geldiler!..

Yine bir Batı ülkesinde ateist birisi, bizim arkadaşlara gelip “Artık ateistliği sorgular hale geldim. Ben duaya muaya, âh’ın tutmasına inanmam ama Türkiye’nin şu hâline bakınca, bunların tuttuğunu ve gerçekleştiğini görüyorum. Kör olmayan herkes de görür ki, Türkiye’nin ocağına ateş düşmüş vaziyette… Fethullah Hocaya zulmedenler tam bir çaresizlik içindeler. Ülke bildiğimiz maddi ateşle yanacak değil ya… Ticareti, siyaseti, haysiyeti onuru cayır cayır yanıyor!.. Euro, dolar almış başını gidiyor. Ekonomimiz içler acısı… Siyasi olarak dünyada itibarımız kalmadı… Daha ne olacak?...'' diyor

<< Önceki Haber Seni kim ihbar etti? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER