Koru, 'yanlış propagandayla doğru sonuca ulaşılmaz. “İstiklal Savaşı” derseniz, partili de ‘iç-savaş’ der…' dedi.
Koru şunları yazdı:
Partinin teşkilat başkanı, bu sözleri sarf eden kişinin istifasını almasını bağlı olduğu il başkanından istemiş…
Neden acaba?
‘İstiklal Savaşı’ (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan) ve ‘Sakarya Meydan Muharebesi’ (Başbakan Binali Yıldırım) ile eş-değerde görüldüğü devletin/partinin en etkin ve yetkin ağızlarından ifade edilen bir referanduma gidiliyor ve bunları işiten bir partilinin istifaya zorlanmasını getirecek türden bir konuşma yapması neden mahzurlu görülüyor?
Sakarya Meydan Muharebesi’ni, İstiklal Savaşı’nı kaybetseydik, ardından nasıl bir Türkiye ile karşılaşacaktık?
Madem elzem.. neden uygulanması 2,5 yıl erteleniyor?
O sözleri makul karşıladığım sanılmasın.. Ancak o sözleri kaçınılmaz kılan benzetmeleri de doğru bulmuyorum.
Doğru bulmuyorum, çünkü referandumun konusunun öyle bir benzetmeyi hak etmediğini düşünüyorum.
En kötü senaryoda bile, yani sandıktan ‘Hayır’ oyları fazla çıksa da, cumhurbaşkanımız hâlâ Tayyip Erdoğan olmaya, AK Parti de ülkeyi yönetmeye devam ediyor olacak…
Gerçekten böyle bir anayasa değişikliği ‘olmazsa olmaz’ değerde görülüyorsa.. bir yıl sonra.. yeniden gündeme taşır ve aradaki süre de.. bunu henüz idrak edemediği için ‘Hayır’ oyu kullanmışlara.. izahla değerlendirilir…
Hem zaten, bu kadar elzem görülen değişiklikler, ‘Evet’ oyları fazla çıktığı için halk tarafından da kabul edilirse, 2019 yılında uygulamaya konulacak; öyle değil mi?
Ölüm-kalım mesabesinde görülen bir değişim paketi, gerçekten öyle olsaydı, herhalde kabulü sağlanır sağlanmaz uygulamaya konulurdu.
Lâfı uzatmaya gerek yok: 16 Nisan günü oylar hangi istikamette kullanılırsa kullanılsın, ortaya çıkacak tablo, var olan sistemi hiç değilse 2,5 yıl boyunca değiştirmeyecek.
Bu durum bile, tek başına, bu referandumun milletimizin bağımsızlık mücadelesine benzetilmesini imkânsız kılıyor.