Havuz medyasında bir sevinç, bir coşku, tarifi zor bir ‘ekstazi’ hali. İngiltere’de seçimleri kaybeden parti liderleri 52 dakika içerisinde istifa etmiş.
Kaybeden liderler arkalarına bakmadan tası tarağı toplayıp veda etmişler. ‘İşte Batı bu’ kıvamında haberler, ‘Batı’nın siyaseti ne kadar da ahlaklı’ güzellemeleri ile havuz medyasında baş tacı edilmiş.
‘Kol koparan’ ama Hidayet Karaca’yı tahliye eden hâkimlere talimatın Pensilvanya’dan gittiğine dair belgeleri ısrarlara rağmen bir türlü açıklayamayan, açıklayamadığı için ne utanan, ne sıkılan Ahmet Davutoğlu da pası gole çevirmenin gayreti ile buyurmuş: “Seçimi kaybeden lider istifa etsin!” Eyvallah, temenni çok güzel de, hikâyenin sadece işe gelen kısımları ekranda. Elimizde montajlanmış, dublajlanmış bir ‘Batı siyasetinin ahlakı’ hikâyesi var.
Bektaşi fıkrasındaki gibi Hoca soruyor: “Niye namaz kılmıyorsun?” Bektaşi: “Kur’an’da namaza yaklaşmayın.” diyor. Hoca: “Ama öncesinde de sarhoşsanız yazıyor.” Bektaşi: “Ben hafız değilim, o kadarını bilemem.”
Hoca soruyor: “Batı’yı neden bu kadar övüyorsunuz?” Havuz medyası: “Orada seçimi kaybeden hemen siyaseti bırakıyor.” Ama orada siyaseti sadece seçim kaybedenler değil, hırsızlar, ahlaksızlar, yalan söyleyenler, kifayetsizler, haklarında en ufak şaibe çıkanlar da bırakıyor. Ben Batı’nın o tarafını bilemem, işime gelen kısmını yazarım.
(...)