"Bu savaşta Batı, hem insanlık namına hem de kendi ulusal çıkarları adına çok kötü bir sınav verdi. Özellikle ABD Başkanı Obama Suriye’de resmen çuvalladı...
Savaş boyunca Obama bırakınız insani ve dürüst bir duruşu, tutarlı bile olamadı. Obama’nın Suriye’de çiğnenmedik kırmızı çizgisi kalmadı… Bu nedenle ABD’de, kendi partisi içinde dahi yerden yere vuruluyor.
ABD, iç savaş başlayınca Esad karşıtı muhalifleri desteklemeye başladı. El altından silah ve mühimmat desteği sağlandı, bu konuda Türkiye’den de yararlanıldı. Ancak, radikal İslamcı silahlı gruplar etkinliğini arttırmaya başlayınca, Suriye’de Esad’dan daha kötü senaryoların da mümkün olabileceği anlaşıldı...
Özellikle 2012 ve 2013 yıllarında bazı uzmanlar ABD Başkanı’na “Suriye’de Esad veya muhaliflerinden kim yenerse biz kaybederiz, bu nedenle biz iki tarafı da desteklemeyelim” demeye başladılar. ABD, bu tarihten sonra Esad’ı devirme çabalarını yavaşlatmaya başladı ve Esad karşıtlığı sadece sözlü bir propagandadan öteye geçemedi. İşte Türkiye’nin anlamadığı da buydu. Türkiye, tıpkı ilk günlerdeymiş gibi Suriye politikasında aynı şekilde davranmaya devam etti.
IŞİD büyüdükçe ABD için Suriye’deki öncelik de belirmeye başladı: IŞİD ve El Kaide uzantılarının durdurulması. İşte Türkiye’nin atladığı nokta burası oldu. ABD, Suriye politikalarında ray değiştirirken, Türkiye eski yerinde kalmakta ısrar etti.
Ancak eleştirmenlerine göre Obama IŞİD ve benzeri gruplarla mücadelede de çok başarısız oldu. Kara savaşına girmekten özenle kaçınan Obama , Suriye’de ‘taşeron’ kullanmakta kararlıydı. Kürtler ise istenen servisi sunabileceklerini açıkça beyan ettiler. Böylece Amerikalılar, Irak ve Suriye’de Kürtlerle özel bir ilişki kurmayı başardı. Özellikle Suriye’de PKK bağlantılı PYD, Amerikalıların kara gücü haline dönüştü. Bu açıdan bakarsanız PYD ve YPG, Obama’nın Suriye’de elde ettiği az sayıda başarıdan biridir ve ABD bu ‘kazanımını’ kolay kolay birilerine vermez. Yani Türkiye’nin PYD konusundaki ısrarları boşuna…"
...