Naci Karadağ
Mark Twain’ın söylediği meşhur laftır hani: “Rakamlar yalan söylemez; insanlar rakamlarla yalan söyler.” Rakam zekileri değil, kurnazları ikna etme yöntemlerinden biridir. Zeki insanlar rakamlar ne söylerse söylesin mantıksızlığı gördükleri anda işin içinde bir bit yeniği olduğunu hisseder ve kuşkuyla inceleme yapar. Kurnaz güruh ise rakamları kullanan yalancılardan çok farksızdır. 24 Haziran seçimleriyle ilgili çok şey okuduk, dinledik, izledik… Kendi tıynetimize göre hepimiz bir şeylere inandık, ikna olduk. Kimimiz o akşam muhalefetin esir alındığını, hatta ailelerinin kaçırıldığını düşünüyoruz, kimimiz Erdoğan’ın İnce’yi satın aldığına inanıyoruz. Kimimiz ise “öyle olmasa kan gövdeyi götürecekti” türünden daha ıslah edilmiş hayallere inanarak ikna oluyoruz.
Bu yazı biraz uzun olacak ama seçimlerin neticesini rakamlar üzerinden okumayı deneyecek, kararı okurun vermesini istediği için ucu açık bırakacak. Biliyorum uzun ama o kadar uğraştık kardeşim, bir zahmet siz de biraz dişinizi sıkınız lütfen!
Mümkün mertebe karışıklıktan arındıracak ve tarihsel seyrine uygun bir kurguyla anlatmaya çabalayacağım. Hadi başlıyoruz:
Tarih 15 Temmuz… Hayır Darbe Tiyatrosunun yaşandığı 2016 değil, çok daha önce; 2002 yılının 15 Temmuz’u.. 28 şubat sonrası yaşanan sıkıntılı dönem ve büyük ekonomik krizler neticesinde güç bela Bülent Ecevit Başbakanlığında kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonu, 15 Temmuz 2002 günü MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından ‘erken seçim çağrısı’ yapılarak bozuldu. Bahçeli şöyle demişti: “Siyasi hayatımızda çok hızlı gelişmelerin yaşandığı çalkantılı bir dönemden geçilmektedir. Türkiye artık dönüşü olmayan bir erken seçim sürecine girmiştir.” Ve AKP’yi 17 yıllık iktidara taşıyacak olan 3 Kasım seçimlerinin temeli böyle atılmıştı…
Tarih 28 Ekim 2017. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP İl Başkanları toplantısında CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun erken seçim talebini sert şekilde reddederek erken seçimin vatana ihanetle eşdeğer olduğunu söyledi. Erdoğan şöyle dedi: “Ana muhalefet partisi hiçbir proje üretmiyor hiçbir fikir ortaya koymuyor, hiçbir çözüm üretmiyor. Bu aralar bir şey bulamadı, erken seçim diyor. Seçimin zamanı belli zaten. Daha önce erken seçime gittik ne oldu? Rezil rüsva oldun. Sen daha neyin erken seçimini istiyorsun. Daktilolar Başbakanlığın önüne fırlatılmıyor ki.”
Erdoğan’ın daktilo dediği vaktiyle Ecevit’in önüne fırlatılan yazar kasa olayıydı ve Bahçeli’nin erken seçim hamlesiyle sonuçlanmış Erdoğan’a ülkeyi kontrol etme yolu açmıştı. Üslubunu daha da sertleştiren Erdoğan bir konuşmasında erken seçimin bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olacağını söylüyordu.
2018 yılının Nisan ayı. Devlet Bahçeli, salı günleri düzenlediği her grup toplantısı öncesinde konuşma metnini basın mensuplarına dağıttırmakla meşhurdu. O, Erdoğan gibi prompterdan okumuyor, dağıttığı metne sadık kalarak konuşmasını yapıyordu. Ancak o gün tuhaf bir şey oldu ve Bahçeli’nin konuşmasını metinden de takip eden basın mensuplarına ilk defa bugün metin verilmedi. Gruptan yapılan açıklamada, fotokopi metinlerin teknik bir arıza nedeniyle dağıtılamadığı aktarıldı. Kürsüye gelen Bahçeli alkışlar arasında şöyle diyerek herkesi şaşırttı: “26 Ağustos 2018 Pazar günü, yani Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruzumuzun yıl dönümlerinde Türk milleti yeni bir zafer ruhuyla sandığa gidip hem cumhurbaşkanın hem de milletvekili genel seçiminde Türk ve Türkiye düşmanlarına gereken dersi vermesi en makul, en akılcı, en demokratik yoldur.”
Türk kamuoyuna adeta bomba düşmüştü. Tarih sanki tekerrür ediyordu ve siyasi bir DeJaVu yaşanıyordu. Olan biten 2002 yılıyla adeta aynıydı. Herkes Erdoğan ve partisinin erken seçim konusundaki net tavrını bildikleri için Bahçeli’nin teklifini kimsenin ciddiye almayacağını düşünüyor ama yanılıyordu. Bahçeli’nin açıklamasının üzerinden 1 gün sonra iki lider bir araya geldikten sonra Erdoğan şu açıklamayı yaptı:
“Bugün Sayın Bahçeli ile oldukça verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Dün Sayın Bahçeli tarafından gündeme getirilen erken seçim teklifini de değerlendirme fırsatı bulduk. Ancak gerek Suriye’deki operasyonlar gerek bölgemizde yaşanan hadiseler Türkiye’nin bir an önce belirsizleri aşmasını zorunlu hale getirmiştir. Erken seçim teklifini olumlu yaklaşmamız konusunda fikir birliğine vardık. Erken seçimin 24 Haziran 2018’de yapılmasına karar verdik.”
Birkaç ay öncesine kadar “ne seçimi, erken seçim vatana ihanettir” filan türü açıklamalar yapan Erdoğan ve partisi bir anda yön değiştirmişti.
Aynı gün akşama doğru çok enteresan bir iş ilanı yayınlandı. Yüksek Seçim Kurulu internet sitesinde yeni personel alımı için ilan vermiş ve özellikle mülakata dikkat çekmişti. Anlaşılan birileri seçime yeni ve tazelenmiş zabit kâtipleri ve YSK kadrolarıyla girmeyi planlıyordu.
Anadolu Ajansı’nın yandaş medyada kazara (!) yayınlanan simülasyon diye örtmeye çabaladığı sonucun, gerçek sonuçla sadece 5 oy (evet evet 5 oyluk RTE oylarını söylüyorum) farkını anlattığımız yazımızı da şuraya koyalım ara ara bakmak gerekebilir.
Evet… Türkiye bu şartlarda erken seçime gitti. Gelen ilk sonuçlar bir tuhaflığı müjdeliyordu ama İnce ve Akşener halkı öyle motive etmişlerdi ki herkes gözü AKP ve CHP oranlarına dikmişti. Seçim akşamı AA dışında sonuçların alınabileceği mecra kalmamıştı. CHP bu gerçeği açıklamak yerine rol yapmayı ve “AA’ya inanmayın öndeyiz” türü gaz almaya devam etti.
Garip ve tuhaftı çünkü erken seçim alınmasına vesile olduktan sonra arazi olan, sadece bir iki kez “Af isteyruk” dışında çıkış yapmayan, hele hele Ankara’dan ötesine hiç geçmeyen, miting yapmayan ve Akşener’in siyasete girmesiyle eriyip biteceğine inanılan Bahçeli’nin MHP’si akıl sır erdirilmez bir başarı hikâyesi yazıyordu. Seçim öncesi anket şirketlerinden hiç biri MHP için 5 ‘yi bile göstermemişti. Bırakanız yüzde 10 barajını aşması! Galiba en başta Bahçeli evinde şaşırarak izliyordu bu sonuçları. Pijamasını giymiş uyumaya hazırlanırken Kürt şehirlerinden kendisine sunulan rakamlı hürmet ve muhabbeti görerek gözleri yaşardı. Kürtler cellatlarına çiçek ve hayat öpücüğü yollamıştı bu sonuçlara göre göre. Peki gerçek bu muydu? Şimdi birkaç şehri yakından inceleyelim ve MHP mucizesini anlamaya çalışalım.
Burada istatistik, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimini alt üst eden bir tablo var. Şanlıurfa’da toplam seçmen 50 bin arttığı halde, MHP’nin oyları 60 binden fazla artıyor. Bu şehirde miting bile yapmayarak kazanıyor bu akıl almaz başarıyı. Dahası ilk kez seçime giren ve neredeyse kitlesinin tamamını MHP’den alan İyi Parti de Şanlıurfa’da 16 bin oy alıyor. Yani 1 Kasım 2015 seçimlerindeki 22 bin oyun 16 bini İYİ Parti’ye gitmesine rağmen MHP’ye Allah’ın bir mucizesi olarak 60 bin yeni oy atılıyor. Yaklaşık 9 bin oy artıran Saadet Partisi’nin oylarının nereden geldiği ise tam bir muamma!
Urfalı ülkücülerin bu olağanüstü uyanışına diğer Kürt kökenli illerimiz de eşlik ediyor. Hadi biraz daha inceleyelim:
Mardin’de inanılmaz bir ülkücü patlama mucizesi gerçekleşiyor. 1 Kasım’dan sonra seçmen sayısında neredeyse hiç değişiklik olmadığı halde MHP oylarında neredeyse % 190’a yakın artma oluyor. Ve buna MHP’den eksilen İyi Parti’nin 5 bine yakın oyu dâhil değil. Onu da eklersek rakam % 220 filan… Mucize böyle bir şey. Devlet Bahçeli’nin belki haritada yerini bile gösteremeyeceği bir Kürt şehrinde Allah’ın hikmeti olarak oy patlaması yaşaması hayrete şayan!
Bilindiği üzere Şırnak siyasi tabirle HDP’nin kalesi pozisyonunda. Her dönem bu ilimiz tulum olarak HDP vekilleri çıkarır. Nitekim 1 Kasım seçimlerinde de % 86’lık rekor bir oy oranı ile 4 vekilin tamamını çıkarmıştı. 1 Kasım-24 Haziran seçimleri arası değişen seçmen sayısı yaklaşık 25 bin. HDP oyları mucizevi şekilde inerken, AKP iki seçim arasındaki seçmen farkı kadar, yani 25 bine yakın oy artışına sahip. MHP ise adeta füze! % 300’den fazla. İyi Parti ile birleşince ise neredeyse AKP’yi yakalayacak ve oy artış oranı % 500’ü bulacak. Matematik tam da burada artık iflas ediyor…
Tunceli HDP ve CHP’nin bölgesi. Bu ilimizden başka bir partinin vekil çıkarması mümkün değil. Ancak 24 Haziran MHP Mucizesi burada da gerçekleşiyor ve Bahçeli’nin partisi belki de hayat boyu adım atmadığı bu kentte oylarını iki buçuğa katlıyor. Akşener’in partisini de eklersek oy artık yüzdesi % 300’e varacak neredeyse! Bu rakamların izahını yapabilene Nobel Matematik ödülü verilmeli kesinlikle!
Sadece bu kadar değil şüphesiz. Ben size Türkiye geneli ve 5 adeta Doğu Güneydoğu ilinin örneğini çıkardım. Arzu eden YSK sitesine girip Hakkari, Gaziantep, Kilis, Adıyaman, Diyarbakır, Batman gibi şehirlerdeki MHP şahlanışını da görebilir. Elbette AKP’nin de bu illerdeki başarısı kayda değer ama hiçbir parti MHP kadar büyük bir mucizeyi gerçekleştiremiyor! İsterseniz şuraya genel bir karşılaştırma tablosu ekliyorum göz atın, basit bakkal hesabı yapabilenler bile, hatta Bilal bile durumu hemen anlayacaktır.
Şimdi bandı biraz geri saralım ve Tayyip Erdoğan’ın gizli olarak çekilmiş konuşmasını hatırlayalım. Buraya videoyu iliştiriyorum, izleyenler tekrardan bir baksın lütfen. Özellikle 4:24’ten itibaren sandık kurulu üyesi arkadaşların seçim günü ne yapacaklarını söylemesi ve HDP ile ilgili motivasyonunu tekrar hatırladıktan sonra, şu görüntülere de bakalım. Ya da bu veya şu… Hala ikna olmadıysanız, TR724’te yayınlanan şu habere bir göz atın bakalım.
Şanlıurfa merkezli yapıldığı anlaşılan bilinçli bir sandığı ele geçirme ve oyları manipüle etme operasyonlarına bakınca, seçimlerden birkaç gün önce işlenen cinayetlerin de sebebi ortaya çıkıyor. Belli ki orada amaç özellikle HDP’yi provoke ederek gerilimi tırmandırmak ve seçime yoğun güvenlik önlemleri altında giderek, muhalifleri sandıklara yaklaştırmamak. HDP bu havucu yutmayınca B Planı devreye girdi. Sandık müşahitleri darp edildi, tehdit edildi, seçim salonlarına alınmadı. Bakın burada bir müşahidin imzasına gizlemeye çalıştığı S.O.S yazısı. Bizzat emniyet kullanılarak bağımsız gözlemciler sandıklardan uzak tutuldu. Akşam yaşanacak olan MHP mucizesine zemin hazırlanıyordu. (BKZ)
İktidar medyası havuz kendi bataklığı içinde karartma uyguluyordu ve maalesef bunları halka aktarabilecek medya neredeyse yoktu. BBC’den alabiliyorduk sağlıklı bazı haberleri ve alabildiğimiz alamadıklarımızın yanında yüzdelik dilime giremeyecek kadar minikti. Örneğin yine Şanlıurfa’da bazı sandıklarda kayıtlı olmayan seçmenler ortaya çıkmış, müşahitlerin müdahalesi üzerine kazma ve küreklerle saldırı yaşanmıştı. (BKZ) Can güvenliği kalmamıştı pek çok köy ve mezrada. Bir başka müşahidi parçalamakla tehdit ediyordu bir AKPli. (BKZ)
Müşahitlerin büyük çoğunluğu tehdit edildiği için bölgeden çıkmak zorunda kaldılar. Artık iş maharetli dijital parmaklara kalmıştı.
Esas yapılanın bir günlük bir işlem değil, planlı, projeli bir strateji olduğunu anlayabilmek için biraz daha geniş bir perspektifle bakmak lazım. Erdoğan’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” söylemiyle kimyasının bozulup masayı devirmesinden sonra Kürt şehirlerinde uygulanan sistematik şiddet, göçe zorlama, demografiyle oynama stratejisi İnsan Hakları Derneği’nin tüm raporlarına yansıdı. Fakat bu raporları akl-ı selim ile okuyup analiz edebilecek gazeteci kalmamış durumda. Havuz soytarılarının durumu zaten belli. Diğerleri ise saçma sapan “öğretmen imama karşı” türünden zevzeklikleri analiz sayıyorlar! Şu harita Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın periyodik olarak toparladığı verilerin görselleştirilmesinden ibaret. Lütfen biraz vakit ayırın ve inceleyin.
Biliyorum yoruldunuz ve kafanız şişti. Ama az daha sabır son bir hamleyle Türkiye geneli okuması yapalım ve bitirelim yazıyı…
Önce şunu söyleyeyim, seçimlerin üzerinden neredeyse bir hafta geçti. YSK Başkanı 24 Haziran akşamı kameralar karşısına geçip Erdoğan’ın “Salt çoğunlukla” kazandığını söyledi. Sadece bu cümle bile işin garabetini ortaya koyuyor. Salt çoğunluk neyin nesiydi? Kaç oy almış, kaç yüzde ile almıştı? Bunlar hep muğlak ve Erdoğan fanatiği olan bir vasat trolün yönetimindeki AA verilerinden başka elde bir şey yoktu. YSK hala daha kesin sonuçları açıklamış değil; muhtemelen kendi verileriyle AA verilerinin uyumlu olması için çabalıyorlardır bir haftadır. Eğer kurumun web adresine girerseniz şöyle bir yazıyla karşılaşıyorsunuz: “Sandık Sonuçları ve Tutanakları sayfamız seçim takvimi süresince hizmet veremeyecektir. Yüksek Seçim Kurulunca kesin seçim sonuçlarının ilan edilerek Resmî Gazete’de yayımlanmasını takiben, Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine ait sandık sonuçları ve tutanakları ile geçmiş seçimlere ait sonuç ve tutanaklara yine bu sayfadan ulaşabilirsiniz.”
1 Kasım 2015 rakamlarına göre HDP oylarını şaşırtıcı şekilde çok minik bir yüzde ile artırmış, 7 Haziran 2015’i baz alacak olursak hiç kımıldamamış. Keza 7 Haziran’a göre MHP’nin artışı her türlü takdirin üzerinde. 1 Kasım-24 Haziran karşılaştırması yaptığımızda içinden İyi Parti gibi % 10’luk bir eksilme olmasına rağmen MHP’nin hiç oy kaybetmediğini nasıl bir siyasi mantık ve sosyoloji ile izah edebilir bilmiyorum!
Görüldüğü üzere sadece bu 10 ilimizde MHP oylarında yaklaşık 200 bine yakın bir yükselme var. Üstelik bunlar MHP’nin toptan terörist olarak gördüğü ve milliyetçi politikalara bakışları bilinen Kürt şehirleri. Türkiye geneline baktığımızda MHP oylarında 1 milyonun üzerinde bir manipülasyon olduğunu söylemek mümkün.
Şimdi düşünelim:
Partiniz ölümcül bir bölünme darbesi alıyor. Kuyruğuna takıldığınız iktidar bir bölgeye her gün kan kusturuyor. Şehirleri yerle bir ediyor, kan gövdeyi götürüyor. Bırakanız o bölgeyi, Türkiye genelinde bile toplam 3 miting yapıyorsunuz. En iyimser ve yandaş anket firması bile oyunuzu taş çatlasın % 6 gösterirken siz %12 ile tarihin en büyük sürprizini ve başarısını yakalıyorsunuz.
Bu normal mi?
Hele hele sizin oy oranınıza İYİ Parti’nin % 10’luk dilimini de eklersek MHP oyları CHP’yi rahatlıkla geçiyor!
Bitiriyoruz… Evet, herkesin bahsini ettiği gibi bir dip dalga vardı sanırım. Hesapta olmayan buna karşı bir dip setin de oluşuydu. Kimse oy üzerinden mühendislik çalışması yapılacağını tahmin etmedi. İlle de MHP üzerinden.
Çok basit bir bileşik kap sistemi uygulandı. O da şuydu: AKP+MHP = % 52-54 bandı.
Gerçek sonuç ne olursa olsun rakamlar buraya fikslenmişti. Bu sebeple böylesi absürt bir tablo ortaya çıktı. Çünkü AKP’nin aşırı yükseltilmesi mümkün değildi, muhtemelen bu iş için kullanılan yazılım programında artı/eksi tolere paylarını aşıyordu eğer sadece AKP üzerinden yapılsaydı bu iş.
Yandaş kanalda iş kazası olarak erken yayınlanan sonuçlar gibi, bu planın da bir takım açıklar verdiğini düşünüyorum. Sadece kamuoyu bunu fark etmemiş olabilir. Ki bu ihtimal da iktidar ve havuz medyasının bugünlerde kullandığı gerginlik dolu, ayrıştırıcı şiddet dilini anlamlı kılıyor. Toplumu gererek seçimle ilgili kuşkulu sorulara set çekmeye çalışıyorlar nedense!
HDP önüne uzatılan % 10 havucunu o akşam yuttu zaten.
CHP ise kendi iç hesaplaşmasına dönüp Erdoğan ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Süleyman Soylu’nun agresifleşmesinin ise kanaatimce iki sebebi var.
Birincisi yeni hükumette iç işleri bakanlığı MHP istiyor ama Soyla faşist politikalarla onlardan geri kalmadığını ispatlamaya çalışıyor. İkincisi ise, her an birileri seçimde dönen dolapları ortaya çıkarabilir. Gergin bir ülkede, gerçekleri örtmek, olan biteni gargaraya getirmek daha kolaydır.
Benden bu kadar gerisini istatistik, sosyoloji ve siyaset bilenlere bırakıyorum.
Söyleyeceklerim bu kadar…