7 Haziran seçimleri öncesi Türkiye'nin bir 'buhran' durumundan geçtiği tahlili yapan KONDA Yönetim Kurulu Başkanı Tarhan Erdem, 'halkı ürküten iki olay yaşandığını' belirtiyor: 1) Cumhurbaşkanı Erdoğan, elindeki gücü bırakmaktan korkuyor 2) Anayasa'ya aykırı hareket etmekten korkmuyor...
KONDA Yönetim Kurulu Başkanı ve Radikal yazarı Tarhan Erdem, 2 Nisan günü yayınlanan, “Evet, buhran seçimde geçilecek” başlıklı yazısında seçmenin iktidara bir ‘uyarıda’ bulunacağını söyledi. Erdem bu iddiasının gerekçelerine ilişkin bazı açıklamalar da yapıyordu. Radikal bu bu açıklamaların detaylarını Tarhan Erdem'e sordu. İşte Tarhan Erdem'in sorulara verdiği cevaplar...
* 7 Haziran Genel Seçimlerine ilişkin değerlendirmelerinizde ‘seçmenin iktidarı uyarma kararı aldığı’ bir ‘buhran’dan söz ediyorsunuz. Bu tahlili dayandırdığınız olay ve olgular nelerdir?
60 yıldır siyasal olayları anlamaya çalışarak yaşıyorum; otuz yıldan beri de kamuoyu araştırması içindeyim. “Evet, buhran seçimde geçilecek” başlıklı yazım, araştırma verilerine değil, bu uzun yılların öğrettiklerine dayanmaktadır.
Öğrendiğim şudur: 1908 İkinci Meşrutiyet’ten günümüze kadar liderlerimiz, bir ikisi hariç, kişisel arzularının gerekleriyle, devlet ve halkın siyasal gereklerini birlikte düşünmüşlerdir. Ne yazık, yüz yılın yarıdan fazla süresini, liderlerimizin hataları sonunda girilen buhranlar içinde yaşadık; dört yıldan beri de yeniden yaşıyoruz.
Sayın Erdoğan bazı seleflerinin kaderine talip oldu: 1908’den bu yana liderlerimiz, iktidara geldikleri tarihten sonra üç beş yıl geçince, ilk günlerde söyledikleri ideallerini unutmuşlardır.
Liderlerin siyasal hayatlarını nasıl bitirdiklerine bakınca, başarılarının önündeki ilk engelin, iktidarlarını koruma ihtirasları olduğu anlaşılır.
2002’ye kadarki liderlerin pek çoğu gibi Sayın Erdoğan da 2010’da, iktidarını kaybetmemek, en azından uzatmak hevesine kapıldı. Bu görüş o günlerden beri, halkın umutlarını tıkamaya ve kirletmeye başladı; günümüzde aklının tamamı artık ihtirasına bağımlıdır.
Sayın Erdoğan’ın macerasını halk, dört yıldır sabır ve soğukkanlılık içinde izliyor ve değerlendiriyor; O ise, iktidarı koruma isteğine göre siyaset yaptığının anlaşılmadığını hatta izlenmediğini sanıyor! Belki bugün bile aynı düşünceler içindedir!
"CUMHURBAŞKANI VE AKP İKTİDARINI UYARMAYA KARAR VERDİ"
* Erdoğan’ın ilk turda seçildiği Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana geçen sürede seçmen söz konusu ‘buhran’dan çıkış için iktidarı uyarma kararını sizce hangi gelişme ya da gelişmelerden sonra aldı?
YSK tarafından Cumhurbaşkanı seçildiği açıklandıktan sonra, Anayasa’nın açık hükmüne karşın, Sayın Erdoğan’ın Ak Parti Genel Başkanlığını ve Başbakanlığı bırakmaması iki şeyi ortaya koydu: Sayın Erdoğan, 1/ Elindeki gücü bırakmaktan korkuyordu; 2/ Anayasa’ya aykırı hareket etmekten korkmuyordu.
Bu durum halkı ürküttü; daha yakından ve duygusallığı bırakarak izlemeye başladı. Halk açık biçimde sayın Erdoğan’ın, halkın ayrışmasından korkmadan, iktidarını korumak için pervasızca konuştuğunu ve davrandığını anladı! Geçen yıl bitmeden halkımız, Cumhurbaşkanı ve Ak Parti iktidarını uyarmaya karar verdi.
* ‘Seçimleri buhrandan çıkış için kullanmanın riskleri olduğunu’ ifade ediyorsunuz, bu konuyu biraz açar mısınız? Bu riskler nelerdir?
Erdoğan karşıtlığı duygusuyla hareket etmenin çeşitli riskleri vardır. Koalisyon kurma zorunluğu doğarsa, Cumhurbaşkanı ve hükümet arasında devletin büyük zararlar göreceği sürtüşmeler çıkabilir.
Halkımız, iktidara ortak olma durumundaki siyaset adamlarının son on yıl içindeki davranışlarını hatırlayarak; istikrarsızlık ve sorumsuzluğu teşvik etmekten kaçınacak; istikrarsızlık yaratmadan Ak Parti ve liderlerini uyarmanın yolunu bulacaktır.
"ARTIK ANAYASA ONUN ELİNE BIRAKILAMAZ"
* İktidarın seçmeni kararından geri döndürmek için girişimleri olabileceğini ancak bunun yeterli olmayacağını ifade ediyorsunuz bu konuyu biraz açar mısınız? Seçmen neden kararını değiştirmez?
“400 milletvekili” ve “Yeni Türkiye ” gibi sözlere seçmenin kulağı açık değildir. Ülkemizin ihtiyacı olan yeni yönetimi düzenleyecek yeni anayasayı hazırlama görevini, Sayın Erdoğan’ın Saraydan idare ettiği Ak Partiye vermesi söz konusu olamaz.
İktidar liderleri, kendilerine bağlı olmayanları “onlar” diye adlandırarak, ağır ithamlarla suçlamayı bırakıp, kutuplaşmayı yumuşatıcı konuşmalar yapmış olsalardı, belki bugün görülen tahribatı önleyebilirlerdi. Ancak sekiz yıldan bu yana yürütülen kutuplaşmayı sertleştirerek taraftarlarını bir arada tutma stratejisiyle Sayın Erdoğan her gün anayasa yapma güvenini bir yana iterek bugünlere geldi. Artık anayasa O’nun eline bırakılamaz. RADİKAL