Avrupa Konseyi'nin 1 Kasım seçimleri için gözlem heyeti başkanı olan Andreas Gross son yaşanan Ankara faciasından sonra son aylarda Türkiye'deki şiddetin yükseldiğini ve seçimlerin dengeli ve özgür bir ortamda yapılabileceğinden endişe duyduğunu açıkladı.
İsviçre Radyosu'na yaptığı açıklamada, Türkiye'deki asıl sorunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarı paylaşmak istememesinden kaynaklandığını söyleyen İsviçreli gözlemci, 'eski arkadaşım' dediği Abdullah Gül'ün de aynı endişeyi paylaştığını söyledi.
Seçimlerle ilgili pek çok insanın özellikle doğu bölgelerinde bir korku hali yaşadığını anlatan deneyimli siyasetçi, asıl sorunun insanların iktidara muhalif hareket etmekten korkmaları olduğunu ifade etti.
Toplumda yaşanan korkunun, Erdoğan'ın farklı düşüncelere saygı göstermediğinden kaynaklandığını öne süren İsviçreli siyasetçi, geçen hafta Abdullah Gül ile İstanbul'da bir araya geldiğini ve eski dostunun her ne kadar diplomatik cevap verse de, kendisinin tüm endişe ve hayal kırıklığını paylaştığını aktardı.
Ankara'da yaşanan bombalama faciası ile birlikte özellikle muhalefet kanadının sorumlu olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı göstermesi ve Türkiye'nin Suriye'de Selefi akımlara verdiği destek ile suçlanması konusunda ne düşündüğü sorulan Gross, bu açıdan net ifadeler kullanamayacağını fakat gerçekleşen terör olaylarının kimlere yaradığına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Gross ayrıca son aylarda Türkiye'nin IŞİD'den daha çok Kürt halkın yaşadığı köyleri bombalamadığını öne sürdü ve bu durumun da önemli bir veri olduğunu savundu.
"ERDOĞAN İKTİDARI PAYLAŞMAYI ÖĞRENMELİ"
1 Kasım seçimlerinin 7 Haziran'da gerçekleşen genel seçimlerin tekrarı olacağı ve buna Meclis içinde mutlak çoğunluğu kaybeden Erdoğan'ın iktidarı paylaşmak istememesinin neden olduğu yorumunda bulunan Gross, ülkede yaşanan belirsizliğin Erdoğan'ın gücü paylaşmayı öğrenmediğinden kaynaklandığını söyledi. Gross sözlerine şöyle devam etti: "Modern toplumlarda mutlak çoğunluğu elde etmek çok istisnai bir durumdur. Eğer iktidarda kalmak istiyorsanız bunun mutlak güce bağımlı olmadığını anlamanız gerekiyor."
Türkiye'de medya kuruluşlarına uygulanan sansür ve baskılara da değinen Gross, medyanın cumhurbaşkanının görüşünü paylaşan ve paylaşmayan şeklinde ikiye ayrıldığını ve cumhurbaşkanı ile aynı fikirde olmayan gazetecilerin hedefe konulduğunu söyledi. Düşünce ve fikir özgürlüğünün serbest ve özgür olmasının bir seçimlerde aranan en önemli kriter olduğunu hatırlatan Gross, bu açıdan Türkiye'de gazetecilere ve yayından sorumlu redaktörlere yapılan saldırıların seçim güvenliği açısından en büyük soru işareti oluşturan konu olduğunu açıkladı.
HDP'nin son seçimlerde almış olduğu oy oranı ile Kürt partisinden bir Türkiye partisi olma yolunda önemli bir adım attığını anlatan gözlemci, söz konusu partinin Kürtlerin yanı sora sol, liberal ve sağ görüşlü bir seçmen kitlesine sahip olduğuna işaret etti. Parlamentoda temsil açısından yüzde 10'luk barajı aşmalarının ve 1 Kasım seçimlerinde de yüzde 12-13 oy oranı ile tekrar mecliste yer alma ihtimalinden bahseden Gross, bunu 'çok pozitif bir durum' olarak yorumladı. CİHAN