Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli ile birkaç ay evvel tesis ettiği ittifakın taşlarını oyuna sokması için bundan daha iyi bir zamanlama olamazdı.
Afrin zaferinin rüzgârı dinmemişken ve dağınık muhalefet ayağa kalkmamışken ‘baskın basanındır’ dedi.
TÜRKİYE ŞARTLARINDA SİYASETİN KODLARINI ÇÖZDÜ
Seçime dair tahminler, tahlillerde bir husus ihmal ediliyor. Erdoğan’ın mizacı ve siyasetteki kıvraklığı dikkate alınmadan yapılan değerlendirmeler eksik kalıyor.
Erdoğan’ın üniversite mezuniyetini tereddüde mahal bırakmayacak şekilde diploma ve transkript evrakı ile şu ana kadar ispat edememiş olması alaylı da olsa, siyasetçi olduğu hakikatini değiştirmiyor.
Partisini iktidara taşıyan 3 Kasım 2002 seçiminden beri Türkiye şartlarında siyasetin öyle kitaplarda yazıldığı gibi icra edilmeyeceğinin müşahhas misali oldu. Türkiye’nin kodlarını çözdü ve o minvalde ne lazım geliyorsa onu icra ediyor.
YENİ BİR LİDERLİK İNŞÂ EDİYOR
Dün siyah dediğine bugün beyaz demenin zannedildiğinin aksine oy kazandırdığını, ilkelerin değil hamasetin ve kitlelerin hoşuna giden beyanların sandıkta rağbet gördüğünü bilerek karar veriyor, tarz-ı siyasetine yön veriyor.
Medeni ve demokratik dünyada otoriterlik olarak görülen icraatın kendisini yeni bir liderlik kültü haline getirdiğini tecrübe ettikçe temel hak ve hürriyetleri bozuk para gibi harcamaktan, sağa sola sataşmaktan, hatta kürsüde iken galiz sözler sarf etmekten imtina etmiyor.
Kitlelerin ona karşı duyduğu teveccühün sadece para ya da pulla izah edilemeyeceği ortada. Fertlerin halet-i ruhiyesinden içtimaî değişime (menfi/tefessüh) kadar pek çok dinamiğin rüzgârı ile yelkenlerini şişiriyor.
16 SENEDİR EKTİĞİ TOHUMLARI HASAT EDECEK
‘Erdoğanizm’ kavramı artık kuvveden fiile geçti. İktidarda bulunduğu 16 senede camisinden Sarayı’na, vakıftan üniversitesine kadar her zaviyede kendi saltanatının temellerini attı.
Bunları yaparken milliyetçiliği, en fazla İslamiyet’i istismar etti. İçi boş olsa da kendisini destekleyen kitlelere ezilmişliklerini unutturan belagati ile yetişen gençlere artık dünyanın güneşin etrafında döndüğünü ispat etmek bile kolay değil. Erdoğan, “Dünya güneşin etrafında dönüyor.” diyorsa dönüyordur. Ötesi dış mihrakların foto montajından ibarettir!
Hakikat ile bağını kaybeden insanlar, makul hiç bir parametre ile sıhhatli bir tercihe teşvik edilemez. Erdoğan artık ektiği o ebter tohumları hasat edecek.
SİSTEMİN BÜTÜN UZUVLARINI KOPARIP ATTI
Sistemin kendisine ayak bağı olan uzuvlarını tek tek koparıp attı nasıl olsa.
1. derece ya da yüksek farkı gözetmeksizin mahkemelerin tamamı siyasetin emrine amade hale getirildi. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin bağlayıcı kararına mukabil, ‘takmıyorum, saygı da duymuyorum’ diyebiliyor.
Gazete ve televizyonlar ya kapatıldı ya da emanetçi isimler tarafından devralındı.
‘Akademi’ denilen üniversitelerin perişan halini görmek isteyenler Boğaziçi Üniversitesi talebelerine reva görülen zulme rağmen sessiz kalan akademiye bakabilir.
Hak ve hürriyet mücadelesinin kalelerinden Boğaziçi’nin profesör ve doçentleri kendi talebelerine vurulan kelepçelere karşı imza bile veremedi. Dünyanın dört bir tarafından isim ve soy isim ile yüzlerce imza toplandı.
Boğaziçi’nden verilen imzaların karşısı boş bırakıldı. Boğaziçi’nin perişan hali sadece bir misal.
Sermayeden sivil toplum kuruluşlarına, sendikalardan barolara kadar sirayet eden bulaşıcı bir korku hastalığına tutuldu Türkiye. Korku ve endişe herkesi ve her kesimi esir aldı.
OHAL SOPASI İLE SEÇİME GİDİLECEK
Erdoğan muarızlarını o korku hastalığı ile takatsiz bırakırken Olağanüstü Hal (OHAL) sopasını elinden bırakmıyor. Seçimde de o sopa muarızların sırtından eksik olmayacak.
Rasyonel ve makul verilerin Erdoğan’ı iktidarda tutan milyonların nazarında kıymeti yok.
İşsizliğin yüzde 14’e çıktığı 2009 krizine rağmen iktidarda kalması, işsizliğin yüzde 11 civarında seyrettiği şu günlerde bile anketlerde AKP’ye yüzde 40-45 arasında destek çıkması başka türlü nasıl izah edilebilir ki!
Erdoğan kutuplaştırdığı içtimaî yapı içinde kendi taraftarları arasında safları sıklaştırarak ve onlara her mevsim başka bir düşman putu takdim ederek iktidardaki yerini tahkim ediyor.
Canice gelen bu tarz-ı siyaset Erdoğan için gayeye götüren vasıtada o kadar.
TELAŞLA ALINMIŞ BİR KARAR DEĞİL
Erdoğan’ın erken seçim kararını alması telaş ya da endişeden ziyade eşeğini sağlam kazığa bağlamak istemesinden kaynaklandı.
Muhalefete, rakiplerine koz vermemek için 3 Kasım 2019’da yapılacağı ilan edilen seçimin tarihini öne aldı. Her ne kadar kitlesi fanatizm derecesinde kendisini desteklese de dövizin daha da artması resmen partili cumhurbaşkanı olma hayalini riskli hale getirebilirdi.
İlk turda kazanma arzusu da erken seçim kararında müessir oldu. En az fireyle gitmek istiyor sandığa.
Döviz artışı ve enflasyon gibi moral bozan son hâdiselerin tesirini kırmak için iki ay ne uzun ne de kısa. Tam kararında. İki ay bütçede ne var ne yok saçacak ve göreceli bir rahatlama havası estirecek.
Seçimin akabinde çıkacak faturayı kim düşünüyor ki! Türkiye’de siyasetin temel dinamiğinin takım tutar gibi oy kullanmak olduğunu hatırlatıp geçelim…
Dubai’den gelen altınlar tam da bugünler için, köfte-ekmek bekleyen taraftarlar için zulada bekletiliyordu. Maliye Bakanlığı’ndan Merkez Bankası’na her müessese yüz güldüren kararlara imza atacak.
Can sıkıcı işler 25 Haziran’a tehir edilecek. Piyasaya bankalar üzerinden para pompalanacak.
AFRİN’İN MİLLİYETÇİ SEÇMENDEKİ KARŞILIĞI ZANNEDİLENDEN FAZLA
Afrin Harekâtı ile içeride yakaladığı milliyetçi coşkuyu son ana kadar koz olarak elinde tutacak. Erdoğan, MHP ile omuzu omuza gireceği seçimin ilk turunda ipi göğüslemek için milliyetçiliği kullanacak.
Erdoğan mitinglerde müşahede etti ki Afrin Harekâtı işsizlik gibi ağır iktisadî meseleleri dahi unutturacak kadar efsunlu. Çocuklar bile üniforma giyiyor. Diriliş dizisi hiç olmadığı kadar popüler hale geldi.
Erdoğan sokaktaki temayüle selam göndermek için askeri kamuflaj kıyafetini giydi. Muhalefetin alay ettiği o kareler tahminlerin aksine halk nezdinde alkışlandı.
Afrin Harekâtı’nın tesiri dağılmadan Yunanistan ara ara taciz edilerek ‘asker millet’ beyanları daha sık kullanılacak. Seçim stratejisinin bir ayağı bu…
MUHALEFET FARK ETTİĞİNDE ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇİYOR
Erdoğan bütün bu adımları zannedildiğin aksine akşamdan sabaha atmadı.
Bahçeli ile kurduğu ittifak bir erken seçim sinyali olduğu halde muhalefet Erdoğan’ın Gülen Cemaati’ni şeytanlaştırmak için yaktığı ateşe odun taşımakla meşguldü.
Siyasete yeni bir soluk olma vaadi ile MHP’den ayrılan Meral Akşener dahil muhalefet partilerinin liderleri söz birliği etmişçesine masum insanlara terörist yaftası yapıştırırken Erdoğan, Saray’da ağırladığı Bahçeli ile Cumhur İttifakı’nın çatısını kaplıyordu.
Planlarını öyle ustaca tatbik ediyor ki muhalefet fark ettiğinde Erdoğan çoktan Üsküdar’ı geçmiş oluyor.
İLK TURDA İŞİ BİTİRMEK İSTEDİĞİ İÇİN ERKEN DEĞİL, BASKIN SEÇİM
24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak seçim, bir erken seçim değil baskın bir seçimdir. AKP lideri, devletin bütün imkânlarını kullanarak hazırlıksız yakaladığı muhalefeti ilk turda mağlup etmenin hesaplarını yapıyor.
Bir muhalefet düşünün 65 gün sonra seçim yapılacak daha adayları bile belli değil. Erdoğan’ın çok fazla uğraşmasına bile hacet bırakmıyorlar.
KÜRT SEÇMEN NE YAPACAK?
Kürt seçmenin 24 Haziran 2018 seçiminde belirleyici olacağı tespiti hafife alınmamalı
Mamafih 16 Nisan 2017 referandumunda Erdoğan’ın tek adamlığına ‘evet’ diyen Kürtler ne hikmetse Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Gülten Kışanak gibi onlarca seçilmiş siyasetçinin zindanda olduğunu hatırlamadı ya da hatırlamak istemedi.
Mazlum bir halk, Türkiye sathına yayılan zulümler karşısında konforuna düşkün diğer kesimler gibi susmayı tercih etti.
Kürtler, Kürtlerin hakkını müdafaa eden kendi evlatlarına sahip çıkamadı, şehirlerini bombalayanların inşâ ettiği rejime tuğla taşıdı.
Kürt seçmenin ve Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) rey veren kitlelerin 7 Haziran 2015 heyecanından çok uzaklaştığı da aşikâr.
ERDOĞAN, GEZİ RUHUNU TAKSİM’E GÖMDÜ
Hâlâ Gezi ruhundan bahsedenlere rastladıkça şaşırıyorum. Muhteremler, Erdoğan’ın İstanbul Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi’ni ‘çatlata patlata’ yıktığını bilmiyor herhalde
Erdoğan’ın bu hususta da rastgele adım atmadığını bugün esefle müşahede ediyoruz.
Dünyadaki büyük fonlar ve yatırımcılar, basit ve pragmatist, ahlakîlikten mahrum zihin yapısının semeresini toplayan Erdoğan’ın zaferine yatırım yapmaya başladı bile.
İsmi üstünde piyasa… Kimin borusu ötüyorsa ona göre şekil alır. Para kazandıracaksa otoriter Erdoğan’a yanaşmaktan geri durmaz.
ERDOĞAN KAZANIRKEN TÜRKİYE KAYBEDİYOR
Türkiye ekonomisi içine düştüğü işsizlik, yüksek borç, cari açık ve yüksek enflasyon çukurundan kolay çıkamayacak. Erken yahut vaktinde yapılacak seçim de bu hakikati değiştiremez.
16 Nisan 2017 anayasa referandumundan iki gün evvel kaleme aldığım ‘İflasla yüzleşmek’ başlıklı makalede dile getirdiğim tespitler maalesef hâlâ geçerli.
Keşke yanılmış olsaydım.
Neyi kastettiğimi idrak edebilmek sadece iflastan ne anladığımıza bağlı. Erdoğan kazanırken Türkiye’nin kaybettiğini milyonlar göremiyorsa söylenecek çok fazla söz yok.
Hülasa ekonomi Erdoğan kazansa da düzelmeyecek kaybetse de… Popülizmin bünyede açtığı derin yaralar kolay kapanmayacak.
İdealizm ile pragmatizm arasındaki farkı gayet iyi bilen Erdoğan kendi saltanatını tahkim etmenin derdinde. Onun için ötesi teferruattan ibaret.
SANDIKTA KAYBETSE MASADA KAZANIR
Dolayısıyla sebepler zaviyesinden bakıldığında Türkiye’de bütün ipleri elinde tutan Erdoğan’ın 24 Haziran’daki seçimi kaybetme ihtimali çok zayıf.
Erdoğan’ın sandıkta kaybetse masada kazanmasını sağlayacak şekilde seçim sistemini tanzim ettiğini not etmekte fayda var.
Ahval-i umumî böyle iken kitlelerde yeni bir heyecan uyandırmaktan uzak, dağınık, vizyonsuz ve güdük muhalefetin göstereceği adaylardan birinin seçimi kazanacağını bekleyenler yine sukut-ı hayale uğrayacak.
Bir parantez: Tespitimin hatalı çıkmasını ve halkın beni ters köşeye yatırmasını ne kadar da arzu ederdim.
Erdoğan yine kazanacak, Türkiye yine kaybedecek…