Saygı Öztürk: Öcalan’ın mektubu ve cilalama eylemleri

Saygı Öztürk: Öcalan’ın mektubu ve cilalama eylemleri

HER ŞEY O MEKTUPLA BİTTİ

“2013 Nevruzu’ndan önce gelen talimat yazılarında ‘vatandaşı kontrol noktalarında çok sıkmayın’ deniliyordu. Valiler de aranıyor, sözlü olarak benzer uyarılar yapılıyordu.
Nevruz günü jandarma alay komutanı ‘hayırdır moralin çok bozuk” deyince kendisine ‘ha Abdullah Öcalan gelmiş, ha mektubu okunmuş bundan sonra nasıl döndüreceğiz bu gidişi? Bunu göreceğime ilk görevimde ben de arkadaşlarım gibi ölseydim’ demiştim.

MÜSTEŞAR AYRI, VALİ AYRI TELDEN

Nusaybin’de sınıra çekilen duvar sorun olmuş illerden protesto için gidenler oluyordu. İçişleri Bakanlığı Müsteşarı imzalı gelen yazıda ‘gidişlere izin verilmeyecek, kesinlikle engellenecek’ deniliyordu. Sabah erkenden personeli evinden aldık. Mardin yoluna döndük.
Saat 09.30-10.00 arası valimiz aradı, ‘bırakın gitsinler’ diye talimat verdi. Ben müdür yardımcısını arayıp, ‘böyle bir durum var, personele hissettirmeden zamana yayarak peyderpey gidişlerine izin verin’ dedim. Üç defa valim telefonla arayıp ‘hâlâ bırakmamışsınız’ dediğinde ‘peyderpey bırakıyoruz sayın valim’ dedim. Personelimi görevden soğutmamak için neler çektiğimi ben bilirim.

ÖCALAN’I CİLALAMA OPERASYONU

Görevden alındıktan sonra hâlâ AKP’li, HDP’li milletvekilleri ve vatandaşla görüşmelerim oldu. Kendisine çok değer verdiğim bir korucu Ankara’ya yerleşti. ‘İşin sonu iyi değil’ diyordu. ‘Malımı satayım tamamen ayrılayım’ diyorum ama sattırmıyorlar. Almak isteyene de aldırtmıyorlar. Her şey tükendi’ diyordu.
Kobani eylemleri (6-11 Ekim) başladığında Diyarbakır’dan arandım. Kimisi ‘Diyarbakır çok kötü yanıyoruz’ diyorlardı. Mesaja cevap verdim. ‘Bu yangın değil, ben Diyarbakır’ın potansiyelini biliyorum. Bu, Apo’yu cilalama operasyonu. Bir mesaj yayınlar, yangını söndüren asrın lideri olur’ demiştim. Öyle de oldu.
Seçimden üç ay önce eski emniyet müdürü olarak milletvekili Altan Tan ile görüştük. ‘Sayın vekilim masa devrilecek ve ben kan görüyorum. Ya siz ne görüyorsunuz?’ dediğimde Altan Tan da ‘Ben de çok kan görüyorum. İş bilmezler insanların kanını dökecekler’ demişti. Dediği gibi oldu. Bilmek yetmiyor.

‘BENİ KORKUTAMAZSINIZ’

2006 yılında Diyarbakır’da yağma olayları yaşanmıştı. Bu olaylar, Kobani eylemlerine çok benziyordu. Ben Diyarbakır’dan ayrılmadan önce, benden sonraki emniyet müdürüne ‘izlenim’ diye bilgisayara eldeki tüm görüntüleri bırakmıştım.
2011 Nevruz eylemleri ile 2006 yağma olaylarını seyreden, bu ilin tehdit boyutlarını, potansiyelini görür, yarın olası bir durumda da ona göre tedbir alırsınız’ demiştim. Yeni müdür, kendisini korkutmaya çalıştığımı düşünmüş olacak ki şube müdürlerine ‘beni korkutmaya mı çalışıyorsunuz?’ diye sormuş. Maalesef 2006 olaylarının çok daha dehşet verici olanı yaşandı.

DEVLET OPERASYON YEDİ

Dağlıca ve Aktütün’den sonra terör örgütü Şemdinli eylemlerini gerçekleştirdi. Burada ciddi kayıplar, sıkıntılar yaşandı. 2. Ordu Komutanlığı Kazan Vadisi’nde öyle bir müdahalede bulundu ki örgüt silahlı gücü noktasında tükenmişliği yaşamaya başlamıştı. ‘Böyle giderse askeri anlamda bu iş tamam’ demiştik. Demiştik ki hemen can simidi Roboski istihbaratı ve operasyonu (Uludere’de 35 kişinin öldürülmesi) geldi. Devlet korucu ve kaçakçıları vurmuştu
Hemen gidip yaraları sarmayınca, tabutlara PKK çaputları sarıldı. Ondan sonrası malum. Operasyon yaparken operasyon yemiştik. Bu kaçıncıydı? Operasyon yaparken bir taşla iki kuş vurmuşlardı. Hem BTÖ’ye moral kazandırdılar, hem de devlete korucuları vurdurdular.”
Cezaevindeki Emniyet Müdürü Recep Güven, “Evet sayın başkan saygıdeğer mahkeme heyeti” diyor ve savunmasını şu cümlelerle bitiriyor:
“Biz bu gerçekleri bildiğimiz ve rahat durmadığımız için cezaevine alındık. Ama şu sıralar içerisi dışarıdan daha güvenli.”

YAZININ SAYFASINA GİTMEK TIKLAYINIZ
<< Önceki Haber Saygı Öztürk: Öcalan’ın mektubu ve cilalama eylemleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER