VEYSEL AYHAN - TR724.COM
Şimdi düşünün. Adam kırmızı ışıkta geçmiş. Durmamış. Bir arabaya arkadan çarpmış, iki bisikletliyi ezmiş. Devam etmiş. Yaya geçidinde bebek arabasına çarpmış. Polis arabaları sirenlerle peşinde. Hızla ilerliyor. Yeni bir kırmızı ışıkta durmayıp önündeki arabaları şarampole itip yola devam ediyor. Kavşakta metro durağına dalıp beş kişiyi daha çiğniyor. Kaçıyor. Polis arabaları durması için anons ediyor. Beyhude…
Soru: “Bu kişi bu kadar vukuattan sonra normal yollarla arabayı sağa çekip durur mu?”
Suç arttıkça hukuktan uzaklaşma hızı artar.
2.soru bugünden: “Erdoğan normal yollarla seçimi kaybettiğinde Saray’ı bırakıp uslu uslu kapıdan çıkar mı?”
Karşımızda Ne Süleyman Demirel var ne de Ahmet Necdet Sezer.
En tepeden an aşağıya yüzlerce üst düzey örgüt yöneticisinden oluşan bir suç şebekesi var. On binlerce suç: Anayasayı ihlal, cinayet, gasp, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet…
Legal hiç bir şey yok. Saray kaçak, ev sahibi diplomasız. Devlet veya hükümet yok. Bakan ve milletvekilleri çakma veya süs bitkisi. Erdoğan’a yakınlığın oluşturduğu bir hiyerarjik rütbe sıralamasıyla oluşan bir mafya. Bazen danışman, bakandan önde; bazen sekreter başbakandan yukarıda…
Mafya filmlerindeki gibi. Emniyet müdürü makam olarak mafya liderinin ayakçısının altında olması gibi.
Erdoğan, Saray’dan ayrıldığı an bunların hepsinin suç dosyası yürürlüğe girer.
ORTAK ÖZELLİKLERİ
Onun Saray’daki varlığı sadece kendisi için değil, yüzlerce çete üyesi için hayat- memat meselesi.
Dolayısıyle ne Erdoğan ne de çete üyeleri demokratik bir şekilde gitmez.
Yani arabayı sağa çekip durmaz. Direksiyonu teslim etmez.
Ayrıca kaç yıldır uğraştı, kendine dünyanın en lüks ve şatafatlı Saray’ını yaptırdı. Oraya o kadar bağımlı ki 15 Temmuz’da sadece bahçe duvarının bombalanmasına izin verdi!
Şimdi Marmaris Okluk Koyu’nda 300 odalı yazlık saray yaptırıyor.
Bunları bırakıp gidebilir mi?
Soruyu değiştireyim. Bırakıp gidecek olsa, bu kadar uğraşır mıydı?
“Kendine saray yaptıran diktatörler”in ortak bir özelliği var.
Normal yolla gitmiyorlar.
Kesinlikle seçimle gitmiyorlar. Ölene kadar orada kalmayı planlıyorlar. Ya ecelleriyle ölüyor veya intihar ediyorlar. Veya öldürülüyorlar. Bazısı da hazinesini sırtlayıp arka bahçeden kaçıyor.
Tarihi gerçek bu.
Kendisiyle 5 yıl omuz omuza çalışan eski bakan Abdullatif Şener onun karakterini şöyle özetliyor:
“O kadar kendisine odaklı bir kişiliğe sahip ki, düşmemek, devrilmemek, ayakta kalmak, koltuğu kaybetmemek için gerekirse ülkeyi iç savaşa bile sürükler. Bu kadar kire batmış bir insan bu kadar güç merkezi haline dönüştükten sonra her şeyi kendisini ayakta tutacak şekilde ayarlamak ister.”
Ahmet Altan’ın Başkanlık referandumu öncesi sözlerini hatırlayalım:
“Erdoğan başkan olursa 2015’te Türkiye, 1925’leri, büyük devlet şiddetini, yasaklamaları yaşar, bir ya da iki sene içinde iç savaşa gideriz. Çünkü devlet şiddeti ekonomik çöküntüyle bir araya geldiğinde toplumu patlatır. Şu anda AKP’nin toplumu götürdüğü yer orası. Eğer Tayyip Erdoğan başkan olursa oraya daha da süratli götürecek. Çünkü ekonomik bütün veriler olumsuz, devlet şiddeti yükseliyor. Bu ikisi yan yana toplumu patlatır.”
Dua edelim bunlar olmasın. Bizim “Saray yaptıran diktatör”ün gidişi Allah’ın inayetiyle farklı ve demokratik bir usulle olsun.
Ama gidişin normal yolla olması için ön şart şu:
Milyonlarca seçmenin oyuna sahip çıkması ve sandığı koruması.
Yoksa atı alan referandumda olduğu gibi ıslık çala çala Üsküdar’ı geçer.
ATI ALIP ÜSKÜDAR’I GEÇERSE NE OLUR?
Yunan kralı Pirus, Romalılarla yıllarca savaştı. Son olarak Heraklia savaşında onları hezimete uğrattı. Ama kazandığı zafere rağmen çok fazla zayiat verdi. Pirus’un ordusunda o zamanın en etkili askeri gücü kabul edilen filler vardı. Romalılar, attıkları ateşli oklarla, mızraklarla filleri ürkütüp kaçırdı. Dev filler askerleri eze eze kaçıyordu. Pirus, çok büyük kayıp verdi. Ama zor bela da olsa Romalıları püskürtmeyi başardı, savaş meydanına hakim oldu, bayrağını dikti. Ama…
‘BİR ZAFER DAHA KAZANIRSAM TAMAMEN BİTECEĞİM’
İşte o yüzden getirisi olmayan göstermelik zaferlere siyasi literatürde “Pirus zaferi” deniyor.
Yunanlı tarihçi Plutark’ın aktardığına göre Pirus bu savaşı kazanırken ordusunun büyük çoğunluğunu kaybettiği için, onu tarihe geçirecek şu sözünü söyledi: ‘’Bir zafer daha kazanırsam tamamen biteceğim.’’
İşte Erdoğan ve AKP tam bu pozisyonda. Zaten bitmiş durumda ama bir daha kazanırsa tamamen bitecek. Şu an öteledikleri ekonomik kriz ve diğer krizler 25 Haziran sabahını bekliyor.
Seçmen sandığa sahip çıkmazsa binbir entrika ve oy hırsızlığıyla 24 Haziran’ı kazanabilir. Ama bu “zafer” onun tarihten tamamen kazınmasından başka bir işe yaramayacak.
Dua edelim normal yolla gitsinler de memleket “tamamen bitmesin.”