Gazeteci Tarık Toros tr724.com'daki yazısında 'Evet' kampanyasını analiz etti.
TAKLA ATACAK OTOBÜSE BİNER MİSİN?
Hayır demenin terörize edildiği şu günlerde, yüksek kürsüden “gafiller” diye kükrenirse, aşağıyı siz hesap edin; küfür kıyamet! Sadece o mu; tutuklama, gözaltı, işten çıkarma, tehdit, şantaj, almış başını gidiyor. Twitter açık ama yazan yok, yurt dışından binlerce hesap bloklu (dünyaca ünlü karikatüristler dahil), yurt içinden tweet akışı ise adeta durma noktasında. Kurumsal hesaplar ve müzmin muhalifler dışında, kabak tatlısı tarifi veren bile yok. “Neme lazım, buna da bir bahane bulur, başımı belaya sokarlar” diye atmıyordur, tatlı tarifini. O derece!
EVET’ÇİLER BİLE ‘FİŞLENİRİM’ DİYOR
Evrensel gazetesi sahanın nabzını tutmuş. Kahvehaneleri dolaşmış, duraklarda bekleşen işçilerle konuşmuş. Hangi taraftan olursa olsun, mutsuzluk hakim. Dikkat çeken ise, zihinlerdeki korku dağları. Misal, AKP’nin 1 Kasım’da yüzde 46 oy aldığı İstanbul Esenyurt’ta, görüş belirtenlerin tamamı isimlerini vermediği gibi, “Aman fotoğrafımı çekip beni fişleme” diyor, buna evet’çiler dahil:
-CHP ve HDP hayır diyorsa, ben evet derim arkadaş… Zaten hayırcılar terörist…
-Hayır diyeni tutukluyorlar, kaç gazeteci cezaevinde şimdi biliyor musun?
-Ses kaydı yapmadınız değil mi? Haa yoksa 15 dakika sonra polis gelir hoop gözaltı!
KORKU KORKU KORKU…
‘Evet’ cephesinin propaganda yöntemi hemen belli oldu: “Yönetimde istikrar, hayırcılar terörist, koalisyonlar ülkeye kaybettirdi.” Bu, halkta da yankı bulmuş. Değişecek anayasa maddeleri hakkında hiçbir fikri olmayanlar, ekranlardan zihnine kazınan “Güçlü Türkiye” mesajını tekrarlayıp duruyor. “Koalisyonlar ülkeye kaybettirdi” söylemi etkili mi, değil mi bilmem. 7 Haziran öncesinin seçim sloganıydı, AKP 10 puan geriledi. 1 Kasım’da ise “terör korkusu”, oyları tekrar konsolide etti.
SEDAT PEKER ‘EVET’ DİYORSA..
“Hayırcılar terörist” konusu, tabanda işe yaramışa benziyor. Saray, geniş bir “terör” kokteyli ile “Bunlar HAYIR diyorsa EVET” kampanyası yürütüyor, yürütecek. Bu mantığın iler tutar tarafı yok ama işe yarıyor işte. Hayır oyu verecek kaç kişi, “Sedat Peker de evet oyu verecek, onun evet dediği yerde ben yokum” diye düşünüyor? Okuyor, anayasa maddelerine bakıyor, bütün güçlerin bir kişiye devredildiğine kanaat getiriyor ve “HAYIR” diyor. Ülkenin kaza rekortmeni Metro Turizm, “Evetçileri bedava taşıyacağız” diye reklam yapmış. Otobüsün takla atması pahasına binecek miyiz buna?
LAKABI NİHATAR!
Nihat Doğan “evet” şarkısı yapmış, ekran ekran dolaşıyor. Hayır cephesinin hiç ciddiye aldığını sanmıyorum, bilakis gülüp geçiyorlar. Hiçbiri “Nihat Doğan’ın evet dediği, hatta şarkısını yaptığı bir konuya ben şüpheyle yaklaşırım arkadaş” demiyor. Çünkü, üzerinde durulacak olan, kişi ya da grupların oylarının rengini açıklaması değil, bunu neden yaptığıdır. Düne kadar “Onu öyle bir yerde tutacağım ki, o tuttuğum yer ümüğü olacak, ümüğünü tutarak Yüce Divan’a göndereceğiz” diyen Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı ile anlaşıp aylar içinde nasıl “Kudursalar da evet diyeceğiz” noktasına evrildiğidir mühim olan…
AYDINLIK VE MİLLİ GÖRÜŞ?
CHP ve HDP aynı gerekçelerle hayır demiyor ki. Saadet Partisi de öyle, genel başkanı “kutuplaşmaya doğru gidiyoruz” diyor. Vatan Partisi ise “AKP iktidar olma yükünden kurtulacak” diye kampanya yapıyor. Şimdi, Temel Karamollaoğlu ile Doğu Perinçek’i yan yana düşünebilir misiniz? Gerekçeleri farklı. Yineleyelim: Kişi ya da grupların oylarının renginin aynı olması, ittifak içinde oldukları manasına gelmez. Önemli olan, evetçilerin neden evet dediği, hayırcıların neden hayır dediği, bunu neden yaptığıdır. 1987’de siyasi yasakların oylandığı referandumda, Ecevit, Demirel, Türkeş ve Erbakan “evet” dediler. “No no no” kampanyası yapan Özal kaybetti. Halkoylamasından sonra hepsi ayrı partilerde siyaset yaptılar. Hatta, on sene sonra Ecevit’in DSP’si, Özal’ın ANAP’ı ile koalisyon ortağı bile oldu.
GERÇEK BİBERDİR!
Elma yeşil, armut da, bezelye de, üzüm de… Hepsi yeşil. Renkleri aynı. Koy sepete! Meseleleri bu seviyede ele aldığımız için kimi zaman şaşırıyorum ama muhatapları öyle, katlanacaksınız. Bu defa hükümet cenahından örnek verelim; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsrailli mevkidaşı selfie çekti! İsrailli bakan Tzipi Livni, Twitter’a koymasa haberimiz olmayacaktı. Buradan anlam çıkarıp, “Türkiye Dışişleri Bakanı, Gazze’deki katliamı onaylıyor” sonucuna mı varacağız? Böyle mi bakacağız her şeye?
Dedim ya, bu mantığın iler tutar yanı yok, lakin tabanda karşılık buluyor maalesef. Aynı taban, tercihlerinin sonucunu yaşayacak. Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez, zulümle de karşılık verilmez elbette, acınır sadece. Bakmayın siz, ülke dara düştüğünde yine aynı gönüllüler koşacak yangını söndürmeye. Gün gelecek gerçeği çarpıtacak hiçbir hayal kalmayacak, emin olun buna.