Şanlıurfa'daki güvenlik zaafiyetini gözler önüne serdi

Sözcü yazarı Saygı Öztürk, bugünkü köşesinde “Şanlıurfa il Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı İstihbarat Şubesi’nin dinci örgütlerle ilgili çalışan C masasında rütbeli personel olamadığını" iddia etti.

Şanlıurfa'daki güvenlik zaafiyetini gözler önüne serdi

Sözcü yazarı Saygı Öztürk, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde meydana gelen bombalı saldırıda istihbarat zaafı olduğu yönündeki iddialara bir yenisini ekledi. “Şanlıurfa il Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı İstihbarat Şubesi’nin dinci örgütlerle ilgili çalışan C masasında rütbeli personel olmadığını" aktaran Öztürk'e göre PKK faaliyetlerini izleyen masanın da durumu aynı.

İŞTE ÖZTÜRK'ÜN O YAZISI

Bölücü terör örgütünü “barışçı” bir örgüt gibi gösterenler, son üç gün içinde yaşananları duyuyorlardır herhalde. Terörle mücadele etmeyi bırakıp, sadece “çözüm süreci” üzerinde durulursa, ülke işte bu hale getirilir.

Sanki yıllardır ülkeyi Recep Tayyip Erdoğan yönetmiyormuş gibi İstanbul’da ellerinde uzun namlulu silahlarla dolaşanları çok yadırgamış. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne, emniyetle hiç ilgisi olmayan kişiyi özel uçağıyla getirip göreve başlatan, böyle bir tablonun İstanbul’da olacağını da öngörebilmeliydi. Büyük bir olay yaşanırsa İstanbul Emniyet Müdürü’nün görevden alınacağını da şimdiden belirtelim.

Eylemleri Batı’ya taşıma planı

Güneydoğu’da her tarafta uzun namlulu silahlarla dolaşılmasına, halkın adeta rehine tutulmasına alışıldı. Yani Güneydoğu il ve ilçeleri için “tamam” diyorlar. Oradaki görüntüler artık Türkiye’nin Batı illerine de taşınıyor.

Bu ara neler mi oldu? Terör örgütü Güneydoğu’nun her yanında gücünü artırdı. Örgüte katılımlar çoğaldı. Eğitime ağırlık verildi. Örgütün dağ kadrosunda özellikle tabanca kullanmaları konusunda eğitilen teröristler kent eylemleri için görevlendirildi. PKK’nın Kandil’deki yöneticileri de “bize verilen sözler tutulmadı, ateşkes süreci bitmiştir” deyip terör fitilini ateşledi.

Terör örgütü bu eylemlerini Batı illerine taşıyacak. Vatandaşı bazı etkili eylemlerle yıldıracak, isteklerinin yerine getirilmesi için kullanmaya kalkışacak. “Ne olacaksa bir an önce olsun” denilip terör örgütünün isteklerinin yerine getirilmesi için halk da yönlendirilecek.

Bayrağımız asılamıyor

Güneydoğu’da güvenlik güçlerine nefes aldırılmayacak. Çocukları, kadınları öne sürüp bölgeden ayrılmaları için yıldırma politikası uygulanacak. Bugün bile askerimiz Güneydoğu il ve ilçelerinde “çarşı izni”ne bile çıkarılmıyor. Çünkü, onların asker olduğunun bilinmesi durumunda çarşı ortasında şehit edileceğinden endişe ediliyor. Açıkçası asker uzun süredir askeri birliğinin içinde yiyip-içip yattı.

Bir polisin üniformalı olarak caddede yürüdüğünü hayal bile edemezsiniz. Ancak zorunlu hallerde il-ilçe caddelerine kendilerini koruyan başka bir grupla hareket edebiliyor. Sıkı korunan belli başlı resmi binalar dışındaki kamu binalarının önünde bile artık bayrağımızı göremezsiniz. Çünkü, bayrağımızın yerinde başka şeyler asılmış.

Cumhurbaşkanı, halkın terör nedeniyle yılgınlığa düşmemesini öneriyor önermesine ama Cumhurbaşkanımızın, yüzlerce korumayla dolaşması, güvenlikle ilgili kamu görevlilerinin, kendi kampuslarında bile 8-10 korumayla dolaşmaları da ülkede güvenli bir ortamın kalmadığı biçiminde yorumlanıyor.

Kamu görevlilerini kaçırma

22 Temmuz tarihinde Adalet Bakanlığı tarafından HSYK’ya gönderilen genelge çok çarpıcı. 1185/49346 sayılı genelgeyle şu uyarıda bulunuluyor:

“Bölücü terör örgütünün kamu görevlilerini kaçırmayı planladığı, kaçırma eyleminde, kaçırdıkları şahısları serbest bırakmak için uluslararası insani yardım örgütünün aracı olması talebinde bulunacakları, cezaevinde yatmakta olan hükümlü ve tutukluların bırakılması karşılığında kaçırdıkları şahısları serbest bırakacağı bilgisi alınmıştır. Bu kapsamda son günlerde artan terör olayları da dikkate alınarak gereken hassasiyetin gösterilmesinin C.savcıları ve mahkemelere duyurulması rica olunur.”

Daha genelge yerlerine ulaşmadan, değişik illerden kamu görevlilerinin kaçırıldığına ilişkin haberler geliyor. Eşlerinin gözlerinin önünde askerlerin nasıl şehit edildiklerini İmralı’da örgüt başı Abdullah Öcalan’ın duruşmalarında da anlatılıyordu. Hemşire Yıldız Namdar ağlayarak eşinin nasıl şehit edildiğini anlatırken Mahkeme Başkanı Turgut Okyay da ağladığını göstermemek için kalemini masanın altına düşürüp, onu alıyor bahanesiyle göz yaşlarını siliyordu. İşte, terör örgütü o günlerini özlemiş gibi eylemlerine kamu görevlilerini şehit ederek, kaçırarak başladı.

İstihbaratın IŞİD masası boş

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 32 vatandaşımız canlı bomba eylemiyle hayatını kaybetti. Bunun bir IŞİD eylemi olduğu açıklandı. Size çok çarpıcı bir bilgi aktarmak istiyorum. Şanlıurfa il Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı İstihbarat Şubesi’nde, C masasına yani dinci örgütlerle ilgili çalışma yapması gereken masada bir tane bile rütbeli personel yok. Ne komiser yardımcısı, ne komiser, ne de başkomiser. Dinci örgütlerle ilgili masanın durumu böyle de, PKK’ya bakan masanın durumunu da farklı sanmayın.

Kritik bazı illerde istihbarat şubesinin başında bile rütbeli personel bulunmadığını biliniz. Terörün kol gezdiği illerde bunlar yaşanırsa, varın gerisini siz düşünün…

Sözcü
<< Önceki Haber Şanlıurfa'daki güvenlik zaafiyetini gözler önüne serdi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER