Sağlık gerekçesiyle verdiğim bu kısa ara,
Ergenekon’a malzeme yapıldı. Bundan daha çok okurlarımın etkilendiğini gözlemledim. Diyorlar ki; ‘Seni korkuttular mı? Baskı mı yapıyorlar?’
Yine karşınızdayım. Beni yakından tanıyanlar, hiçbir
baskıdan tırsmayacağımı çok iyi bilirler. Kaldı ki, böyle bir baskı da yok.
Bulanık suda
balık avlamayı sevenler için bu tür zamanlar, fırsat olarak görülebilir. Ama sevinçleri kursaklarında kaldı. Anlayacağınız, ‘baş belası’ olmaya devam edeceğiz.
Gelelim sadede. Ara kısa ama
gündem uzundu.
AK Parti hakkındaki
kapatma davasıyla sıcak gündeme bir dalalım, gerisi
Allah kerim.
AK Parti’nin,
kapatma davası ve bağlantılı olarak gelişecek olaylara karşı nasıl bir yol izleyeceğini kesin olarak bilmiyoruz. Ancak ipuçlarından hareketle bazı kestirimlerde bulunabiliriz. Kapatma davasını önleyecek bir anayasa değişikliği paketi gündemde olmadığına ve
savunma için
ek süre istenmediğine göre, şu kesin:
Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenecek.
Peki, neden? Anlaşılıyor ki; Partide, ‘
Anayasa değişikliği olursa
darbe olur’, ‘Partiyi kapatmayacaklar’, ‘En fazla partiye ihtar verilir veya
Hazine yardımı kesilir,
siyaset yasağı konmaz’ ve ‘Parti kapatılsa bile ara
seçimle yaralar iyileştirilir’ tezini savunanların iddialarından bir kolaj yapılmış.
Özellikle birkaç gündür, ‘AK Parti kapatılmayacak’ diyenlerin sayısında göreceli olarak bir artıştan söz edebiliriz.
Temizlikçilerindedikodusu tutmadı
Prensip olarak parti kapatmalara karşı çıktığımı biliyorsunuz.
Milletin kurduğu partileri ancak millet kapatmalıdır. Hele bu karar, tekzip edilmiş
gazete haberleriyle hiç olmamalıdır. Umarım, ‘kapatılmaz’ diyenler haklı çıkar.
Ama ortada bir de reel politik durum var. Bir iki
küçük anekdotla bu mevzuu biraz daha açmak isterim.
Biliyorsunuz,
Refah Partisi hakkındaki kapatma davası 1997 yılında açıldı. 16 Ocak 1998’de sonuçlandı. Necmettin
Erbakan, son ana kadar partinin kapatılmayacağını söyledi. Hatta, davadan sonraki ilk meclis grup toplantısındaki sözlerine, patates üreticilerinin sorunlarıyla başladı.
Denebilir ki, bir lider, partisinin kapatılacağını nasıl söylesin? Haklısınız. Ama partinin
başkanlık divanı ve özel toplantılarda da hem Erbakan hem parti yöneticileri ısrarla aynı teraneyi terennüm edip durdular.
O sıralarda partiye yakın 3 kişi DYP Kilis
Milletvekili Doğan
Güreş’in meclisteki makam odasının kapısını çaldı. Niyetleri, nabız yoklamaktı. Sordular: ‘Sayın
paşam, memleket nereye gidiyor? RP kapatılır mı?’
Doğan Paşa, konuklarına, pek parlak bir tablo çizmedi. Sonra ekledi: ‘Kesin kararlılar, parti kapatılacak.’ Paşa, nasıl bu kadar emin olabilirdi? Yoksa
Anayasa Mahkemesi üyeleriyle mi görüşmüştü? Laf arasında dilinin altındaki baklayı çıkarıverdi: ‘
Güven Paşa söyledi, parti kapatılacak.’
Güreş’in ‘Güven Paşa’ dediği şahıs, 28
Şubat sürecinin önemli aktörlerinden eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Güven Erkaya idi.
Konuklar şaşkınlık içindeydi. Telaşla Erbakan’a gittiler. Dediler ki: ‘Sayın Hocam, parti kapatılıyor. Kesin kararlılar. Doğan Paşa böyle dedi.’ Erbakan, hiç ihtimal vermedi: ‘Moral bozmayın, parti kapatılmayacak.’
Sonra toplantıda bulunan bazı ‘yetkili’ ağızlar, hocaya
destek veren açıklamalar yaptılar. Biri söz aldı: ‘Çok yakın bir
arkadaşım var. Ona temizliğe giden gündelikçi kadın, Anayasa Mahkemesi üyelerinden falancanın (ismini vererek) temizlikçisiyle arkadaş. Ona, arkadaşı söylemiş. O da üye konuşurken duymuş. Parti kapatılmayacak.’
Sonra bir başkası: ‘Benim bir arkadaşım var. O anlattı. Anayasa Mahkemesi üyelerinden biri lokantada yemek yerken anlatmış. Bunu duyan
garson da bizim arkadaşa anlatmış. Parti kapatılmayacak.’
Hülasa, Güreş Paşa’dan gelen ‘dolaylı’ istihbarata kimse inanmamış.
Son yoklama
Aradan çok zaman geçti. Bu arada RP’nin üzerine bir de FP kapatıldı. Sırada AK Parti var. Doğan Paşa şimdi nasıl bir bilgiye sahip, emin değilim. Ama mevcut kapatma şartlarının 1997’den farklı olmadığı kanaatini taşıdığını sanıyorum.
Neden mi?
2007 yılı mayıs ayının ilk haftasıydı.
Saadet Partisi Genel Başkanı
Recai Kutan, yöneticiler Ertan Yülek ve
Numan Kurtulmuş, Güreş’in yine kapısını çaldılar. Görüşme Ayrancı’daki bir ofiste gerçekleşti. Yanlarında bir iki dostla birlikte Güreş’in danışmanı İbrahim Beşe de var.
Tabi o tarihte kapatma davası henüz açılmış değildi. 27
Nisan bildirisi üzerindeki en sıcak tartışmaların yaşandığı ve 22 Temmuz seçim kararının alındığı günlerdi.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Daha önce inanmamışlardı ama şimdi paşadan gelecek istihbaratın ne kadar önemli olduğunu düşünüyorlardı. Yine sordular: ‘Paşam, durum nedir? Memleket nereye gidiyor?’
Güreş, uzun uzun aktüel konuları değerlendirdi, AK Parti’ye verip veriştirdi. Özetle dedi ki: ‘Durum hiç parlak değil.’ Hele şu cümlesi, konuklarında şok etkisi yarattı: ‘AKP’nin tek başına iktidara geleceği bir 23 Temmuz sabahını tahayyül bile edemiyorum.’
Sonra, sağ eliyle Kutan’ın dizine vurarak şöyle dedi: ‘Yahu sayın genel başkanım, siz bunlardan çok farklıymışsınız. Sizlere haksızlık edilmiş.’
Paşanın ilave sözleri de var. Yazarsam anında ‘tekzip’ gelme riski var. Ama konuklar, sohbetten çok etkilendiler. Sonra şunu fark ettiler: Gelişmeler, paşanın dediği istikamette ilerliyor.
Eğer ‘B’ planı yoksa ve tüm tezler ‘kapatılmama’ senaryosu üzerine oturtulmuşsa, ‘Kıssadan hisse olsun’ diye anlattım. İbret verici değil mi? Anayasa Mahkemesi adına bir paşanın konuşması...
Karanlık dehlizlerde dolaşmaya devam...