Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde, yaklaşık 15 dönüm alana kurulu havai fişek fabrikasında, 3 Temmuz’da saat 11:15’te meydana gelen ve kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda yedi kişi hayatını kaybetmiş, hastaneye kaldırılan 122 kişi ise tedavilerinin ardından taburcu edilmişti.
Fabrikanın sahiplerinden şüpheli Yaşar Coşkun ‘taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan tutuklandı, baba Ali Rıza Coşkun ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
‘Güvenli olmadığını biliyordum’
Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’ın haberine göre, fabrikada iş güvenliği uzmanı olarak çalışan ancak 22 Mayıs’ta görevinden istifa eden A.B. ifadesinde fabrikadaki ihmalleri tek tek anlattı.
Haftada üç gün fabrikaya giderek şirketin çalışma birimlerini denetlediğini aktaran A.B., “Olayın olduğu gün Sakarya’daydım. O bölgenin güvenli olmadığını bildiğim için fabrikaya gitmedim” dedi.
İfadesinde fabrikanın bölümlerine değinen Bozkurt şöyle konuştu: “Fabrikanın Çin mahallesi olarak adlandırılan bölümüne çok fazla gitmezdim. Bunun nedeni orada çalışan A.Ç.’nin işini çok iyi yapan bir iş güvenliği uzmanı olmasıydı. Ancak bu bölümde de diğer bölümlerde olduğu gibi aksaklıklar görüyordum. En önemli sorun ise işçilerin yanlarına çok fazla malzeme almalarıydı.”
‘Uyarımı dinlemediler’
Bu konuda sorumluları ve işçileri sürekli uyardığını iddia eden A.B. şöyle devam etti: “Bölümlerde fazladan tespit edilen malzeme için tutanak tutmadım. Ancak işçilere daha fazla üretim yapmaları için fabrika müdürü Hasan Ali Velioğlu ile ustabaşı Erşan Öztürk baskı yapmaktaydı. Bu konuda uyarı yaptığımda, ‘Biz bu işi yıllardır yapıyoruz. Sen ne biliyorsun. Haftada iki gün geliyorsun’ diyordu.”
‘Burası patlayacak’
A.B., işçilerin ne kadar malzeme ürettiklerini listeye yazdıklarını belirterek, şunları söyledi: “Bu kontrol kapsamında işçiler endişe taşıdıkları için tedbirleri unutarak daha fazla malzeme üretmeye çalışıyorlardı. İşçilerden bana sürekli şikayet gelmekteydi. İşçiler bana, ‘Burası patlayacak, başımıza bir şey gelecek, bir şey yapın’ diyordu. Yapmış olduğum incelemeler sonucunda her şeyi iş sağlığı güvenliği kurul toplantı tutanaklarına yazmama izin verilmiyordu, çünkü benim çalıştığım özel işletme bu şirketle çalışmaya devam ediyordu. Benim gücüm de bir yere kadar. Yeşil renkli binanın, bana ana barut deposu olduğu dahi söylenmedi. Burayı atıl bir bina zannettiğim için hiç denetlemedim. Denetlenecek yerleri bana onlar gösteriyordu. Ayrıca çalışanların kişisel koruyucuları ve donanımları da bulunmamaktaydı.”
‘Bir gün önceden’
Ustabaşı E.Ö. ise ifadesinde patlamanın yaşandığı fabrikada 30 senedir çalıştığını belirterek, şöyle konuştu: “Fabrikada imalat fazlası malzeme ve stokta olması gerekenden fazla malzeme yoktu. Üretilen mallar kolilendikten sonra sevkıyata hazır hale gelir, depoya götürülür. İşçilere daha fazla mal üretimi için baskı yapmadım. Baskı yapılmasına da şahit olmadım.”
Fabrikadaki denetimlerin Sakarya İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yapıldığını söyleyen Öztürk, şunları kaydetti: “Ankara’dan denetime gelenler olur. Denetim olacağı bana bir gün önceden söyleniyordu. Zaten tedbirli çalıştığımız için ekstra bir önlem almıyorduk. İşçilere koruyucu kıyafet vermiştik. Ama sıcak olduğu için bizi dinlemeyerek giymiyorlardı. İmal edilen ürünlerin konduğu depoların bazılarına hammadde konulduğunu bilmiyordum.”
‘Bilmiyorum’
Sorumlu müdür olan A.A. savcılık ifadesinde her işçi için üretim miktarının belirlendiğini aktardı. A.A. şöyle konuştu: “İşçi başına düşen üretim miktarı ustabaşı tarafından belirleniyor. İşçiden bu miktarda üretim yapması isteniyor. Üretim çıkmadığı zaman da bu durum işçiden soruluyor. Bu geçmişten günümüze devam eden bir süreçtir.”
Üretilen malların ne kadarının satıldığını ya da depoda saklandığını bilmediğini belirten A.A. şöyle devam etti: “Şikayetçilerin beyanlarında söyledikleri denetleme olmadan önce bize bilgi geldiği ifadesi doğrudur. İl emniyet müdürlüğü tarafından denetleme yapılırdı. Denetleme olmadan önce şirkete nasıl bilgi geldiğini bilmiyorum. Ben patlamanın muska bölümünde olduğunu düşünmüyorum.”
‘Yetkililere söyledik’
Patlamaya ilişkin müşteki ifadelerindeki vahim iddialar dikkat çekti. Şikayetçiler özellikle Kosova’ya gönderilmek için üretilen ürünlerde sıkıntı olduğunu ancak bunu yetkililere bildirmelerine rağmen önlem alınmadığını vurguladı.
Sorumlu müdür A.A. patlamadan 15-20 gün önce jelatinleme bölümündeki bir işçinin Kosova’ya gönderilmek için üretilen ürünlerden rahatsız edici bir koku geldiğini söylediğin aktararak, “Bunu fabrikanın sahibi Yaşar Coşkun, H.A.V. ve E.Ö.’ye söylediğini tahmin ediyorum. Daha sonra E.Ö. kağıdın yapışmasında kullanılan tutkalın fazla sürülmesi nedeniyle nemlenme olduğunu anlamış, bu mallar kurumaya bırakılmıştı” dedi.
İddialar şöyle:
Patlamanın olduğu yerde muska ve torpil denilen patlayıcılar üretiliyordu. Üretilen mallar nemlenme yapmıştı. Kurutmak için dışarı çıkardılar. Hatta bu ürünlerden duman çıkıyordu.
Kosova’ya gönderilecek patlayıcı malzemelerinin daha fazla ses çıkarması için imalathanenin hemen önünde masanın üzerinde kurutulmaya bırakıldığını gördüm.
Patlamanın meydana geldiği yerde imalat fazlası malzeme olduğunu biliyordum. Üretilen malzemeler patlamanın olduğu yerde tutuluyordu.
Pandemi sürecinde fazla olan ürünler depoya konuldu. Rutubetten dolayı çok sayıda malzeme kurutulmaya bırakılıyordu. Güneşe serilen malzemeler yanıcı olduğu için korkuyorduk. Çok kez uyarmamıza rağmen önlem alınmadı. ‘Siz çalışmaya devam edin’ dendi. Güneşle temas eden bu malzemeler patlamaya neden olur.
Muska isimli malzeme kolilerde şişme yapmıştı. Bu durumun tehlikeli olduğunu yetkililere bildirdik. Ayrıca jelatin bölümünde de makineler aşırı ısınıyordu. Ancak bunu da bildirmemize rağmen önlem almadılar.