Şahin Alpay: Cezaevlerindeki binlerce masumun verdiği üzüntü, sıkıntı, iç daralması...

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazartesi, Temmuz 20 2020
"Ne kadar yaşayacağımızı, ne zaman, ne şekilde öleceğimizi bilmiyoruz. O hâlde dünde ya da yarında değil bugünde, şu anda yaşamayı akıl edin."
Şahin Alpay / P24
Yeni dünya görüşüm

Silivri’den çıktıktan, ardından Fatma’nın kaybıyla yaşadığım travma ve başıma gelen acı ve tatlı bir yığın şeyden sonra, hayatımın şu son evresinde belki de son paradigma (dünyayı algılama merceği) değişimini yaşıyorum. Okurlarım bilir, ben birkaç kez paradigma değiştirdim; dönekliğimle övünürüm; yanlış olduğu anlaşılana yanlış demeyi erdem sayarım.

Niye paradigma değişimi yaşıyorum? Bunun hâlâ (az bir ihtimalle de olsa) Silivri’ye dönebileceğim endişesiyle ilgili olduğunu sanmıyorum. Aslında Silivri o kadar da kötü bir tecrübe değildi; hayat muhasebesini teşvik etti. (Ömer, Fatma’ya “Silivri iyi gelir” demiyor muydu?) Ama oradan hoşlandığımı da hiç söyleyemem. Doğrusu Ahmet’i anlamakta biraz güçlük çekiyorum; Mümtazer’i, Mustafa’yı, Osman’ı çok iyi anlıyorum. Yeni dünya görüşümde belki yaş icabı geçirmekte olduğum biyolojik ve ruhsal değişimlerin de etkisi var. Ama esas neden, olan biten üzerine düşününce vardığım sonuçlar. Her neyse, zihnimde paradigma (genel teori) değişikliği yaşadığım bir vakıa. Değişimin ana belirleyicilerini şu noktalarda toplayabilirim:

1- İnsanlığı ve içinde yaşadığım toplumu, topluluklar (sınıf, halk, millet, etnik grup, din, ümmet, mezhep, vs. vs.) temelinde anlamaya çalışmayı artık beyhude olarak görüyorum. Nihayet dank ettim ki bütün bu kategoriler bireylerden oluşuyor ve temel aktör birey. (Demek ki liberalliğim de yüzeyselmiş; temel aktörün birey olduğunu biliyorum sanıyormuşum ama bilmiyormuşum). Muhakkak ki toplulukların hepsi de birer aktör, ama en temelde birey var. Onun için ne ekonomi, ne sosyoloji, ne siyaset bilimi, ne şu ne bu, belki psikoloji esas bilme aracı. Artık bana öyle geliyor. 

2- Silivri’ye kadar

Bu haberler de ilginizi çekebilir