Diyabet ve
karaciğer yağlanması gibi hastalıkları durdurabilecek "lipokin" adlı
hormonu keşfederek tıpta çığır açan
Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil,
Bahçeşehir Üniversitesi'nin konuğu olarak geldiği İstanbul'da konuştu. Hotamışlıgil son günlerde kendisini en çok heyecanlandıran şeyin henüz yayınlamadıkları için adını vermek istemediği yeni bir hormonun keşfi olduğunu söyledi.
Hotamışlıgil, bu hormon sayesinde üretilecek aşıyla Tip 1 ve Tip 2 diyabetin vücutta hiç oluşmamasını sağlayabileceklerini anlattı. Ünlü doktor,
hayvan deneylerinde başarılı sonuçlar aldıklarını bir kaç sene içinde aşının insanlarda deneneceğini belirtti. Hotamışlıgil'e göre bu aşıyla vücuda verilecek bu hormon sayesinde çocuk yaşlardan itibaren diyabet riski ortadan kaldırılabilecek.
Pek çok önemli çalışmaya imza attınız, sizi şu sıralar en çok hangi çalışmanız heyecanlandırıyor?
Açlık sırasında vücudu koruyan bazı mekanizmalardan biri karaciğerin
şeker üretmesidir. Özellikle
açlık durumlarında, vücuda enerji sağlamak amacıyla yağları yakarken karaciğere şeker üretmesi için sinyaller geliyor. Fakat bu sinyalin nasıl çalıştığı ve içeriği bilinmiyor. Geçen yıl yayınladığımız çalışmaya göre şişman bir insanın karaciğerinin aslında aç bir insanın karaciğerine benzediğini gördük. Oradaki moleküler imza bize "Açım" diyor. O zaman
doku, içindeki durumun farkında değil ve sanki açmış gibi şeker üretmeye devam ediyor. Bu da bize bu sinyalin devamlı olarak yanlış geldiğini gösteriyor. Bizi son günlerde heyecanlandıran şey ise bu sinyali bulduğumuzu düşünüyor olmamız. Yine yağ dokusundan çıkan protein yapıda bir hormonu keşfettik. Yayınlamadığımız için ismini veremeyeceğim. Fakat ilginç olan hem insanlarda hem hayvanlarda şişmanladıkça bu hormon düzeyinin giderek artması, insülin direnci gelişmeye başladığı zaman daha da yükselmesi. Kanda giderek yükselen bir protein olduğu için bunu aşılarda kullanılan teknolojiyle durdurmak mümkün.
Diyabetin aşısı olabilecek yani...
Aynı prensibi kullanarak bu proteinin fonksiyonunu durdurmak, miktarını ayarlamak mümkün. Hayvanlarda çok güzel çalıştığını gördük. Hayvanlarda bir antikorla tıpkı bir aşı gibi bu hormonun artmasını durduruyoruz. Vücudun o proteini tanımasını sağlıyorsunuz. Şimdi sırada o antikorları hazırlayıp insanlara vermek var.
Yani bir çocuğa bu aşı uygulandığında hayatı boyunca diyabet ve şişmanlık riski sona mı erecek?
Düşlediğimiz şey o. Bunun şişmanlıkla ilişkisini bilmiyoruz. Hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabetten korunma sağlayabilecek. Heyecanımızın bir diğer sebebi de bu tip öngörülerin bir iki yıl içinde insanlar üzerinde
test edilebilecek olması. En büyük endişemiz sadece etkili olup olmayacağı.
DEVRİM OLABİLİR
Prof. Dr. Aykan Canberk (İÜ Tıp Fak. Farmakoloji Anabilim Dalı):
Hayvan çalışmalarındaki başarı insanlarda da gerçekleşirse o zaman bu devrim niteliğinde bir
buluş olacaktır. İlaca dirençli sedef hastalığının
tedavisinde, kronik romatizmalar, şekil bozukluğu yapan romatizmal hastalıkların tedavisinde bazı anti
kanserojen ilaçlar günümüzde başarıyla kullanılmaktadır. Bu nedenle bu anti kanserojen ilacın da
Alzheimer gibi yeni bir tedavi alanı açmasının olasılığı yüksektir. Bu ilaçlar tek kullanımda bile çok iyi sonuçlar veriyor. Bu ilacın da bu alanda etki etme olasılığı yüksek. Şu ana kadarki sonuçlar bile tedaviye adım adım yaklaşmaktır.
UMUT VERİCİ
Prof. Dr. Hikmet Yılmaz (Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı):
15 yıl önce şu an piyasada kullanılan ilaçlarımız yoktu. Onlar da böyle geliştirildi. Böyle bir mucize için çok iyimser de olmamak gerekiyor. 50 yaşındakilerin yüzde 3'ünde görülen Alzheimer 85 yaşına gelindiğinde yüzde 20'lere çıkıyor. Bu hastalıkla ilgili 20'den fazla Faz-2 çalışması devam eden ilaç var hepsi de umut veriyor.
SABAH