Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü
öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut
Aytaç,
Almanya'daki
EHEC bakterisi salgınına ilişkin, “Ülkemiz su kaynaklarının, özellikle şehirleşmenin ve sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerde önemli derecede kirlendiği düşünüldüğünde benzeri krizlerin ülkemizde de yaşanmasının mümkün olduğu bilinmelidir” dedi.
Aynı zamanda, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi de olan Prof. Dr. Aytaç, son günlerde basına yansıyan,
İspanya kökenli
salatalıklar nedeniyle ortaya çıkan ve ağırlıkla Almanya'da görülen “Escherichia coli” (EHEC-STEC) salgınının
Türkiye'de de halkta yoğun endişeye neden olduğunu belirtti. EHEC'in, bu salgınla ortaya çıkan yeni bir virüs olmadığını dile getiren Aytaç, toplumda koli basili olarak bilinen bakteri Escherichia coli'nin bir
tipi olduğunu anlattı. Bunun, kötü
hijyenik koşullar nedeniyle zaman zaman ciddi sağlık sorunları yaratan bir bakteri olarak bilindiğini vurgulayan Aytaç, şöyle konuştu:
“EHEC, sindirim yolu ile çok
küçük miktarlarda dahi alındığında kanlı ishal, böbrek ve beyinde önemli hasarlara, hastalıklara ve bunların sonucunda ölümlere neden olabilmektedir. Sulama amacıyla tarımda kullanılan kirli sulardaki patojen mikroorganizmalar önce
toprak ve bitkiye daha sonra
hayvan ve insanlara bulaşarak sağlık yönünden önemli sorunlar oluşturan kirlenmeye neden olmaktadır. Bu nedenle, sulama amaçlı kullanılan sular için de sınır değerler geliştirilmiştir Örneğin, Dünya
Sağlık Teşkilatı (WHO) tarafından
meyve ve sebzelerin sulanmasında kullanılan sulama sular için bu sınırı 100 koliform/100 ml olarak almaktadır. Dolayısıyla, güvenli su sağlanması tüm
yaşam zincirinde önemlidir ve bulaşıdan kaçınabilmek için insan atıklarının güvenli bir şekilde çevreden uzaklaştırılmasına büyük özen gösterilmelidir.”
Aytaç, genel hijyen kurallarının uygulanması (
temizlik ve etkili yıkama) ve yeterli ısıl işlemlerle (pastörizasyon, sterilizasyon) etkisiz hale getirilebilen bu bakteriden kaynaklı sorunun bu kadar yaygın olarak yaşanmasının “ciddi bir bulaşı” olan
ürünün tüketiminden kaynaklandığını belirterek, “
İspanyol yetkililer, sorunun yaşandığı işletmede topraktan, sudan ve işletmenin çeşitli yerlerinden numuneler aldıklarını ve
şüpheli iki salatalık satıcısının faaliyetlerini askıya aldıklarını açıklamışlardır. Ancak ne yazık ki,
gıda kaynaklı hastalık ölümlü vakalara da yol açmıştır” dedi.
SU KAYNAKLARININ KİRLENMESİ...
Bu ürünlerin Türkiye'ye girişi olmadığından, AB ülkelerinde yaşanan ve yetersiz hijyenik koşullar nedeniyle oluşan bu krizin yansımaları olmasının beklenmediğini dile getiren Aytaç, şöyle devam etti:
“Diğer taraftan, ülkemiz su kaynaklarının, özellikle şehirleşmenin ve sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerde önemli derecede kirlendiği düşünüldüğünde benzeri krizlerin ülkemizde de yaşanmasının mümkün olduğu bilinmelidir. Kötü hijyenik koşullar nedeniyle her zaman gündeme gelmesi mümkün olan böylesi bir riskten uzak durmak için hijyen kurallarının son derece iyi uygulanması gerekmektedir. Özellikle yaz aylarında salatalar ve meyveler dışında çiğ ürün tüketiminden kaçınılmalıdır. Çiğ tüketilen ürünler çok iyi yıkanmalıdır. Mümkünse bol sirkeli su veya
klorlu suda (klor tabletleri alınarak tamamen kullanım talimatına uygun biçimde kullanılmalı, talimatta belirtilenden daha az veya fazla kullanımdan kaçınılmalıdır) bekletilmelidir. Gıdaların hazırlanması ve tüketilmesi öncesi ve sonrasında temizlik kurallarına uyulmalı, başta eller olmak üzere gıda ile temas eden tüm malzemeler uygun temizlik malzemeleri ile yıkanmalıdır.”
YOĞUN DENETİM YAPILMALI
Aytaç, bu türden sağlık sorunlarının yaşanmaması için tarlada, çiftlikte ve gıda işletmelerinde hijyenik koşulların sürdürülebilir biçimde sağlanması ve denetimlerinin etkin bir biçimde yapılmasının son derece önemli olduğunu belirterek, “Ancak kamuda bu denetimi gereği gibi yapabilecek imkanlar bulunmamaktadır ve denetimlerde önemli eksiklikler yaşanmaktadır. Bu eksikliğin bir an önce her yönüyle giderilmesi için gerçekçi önlemler alınmalı, stratejiler geliştirilmelidir. Denetimlerin yeterli düzeyde yapılabilmesi için en kısa sürede kamuda gıda mühendisleri ve gıda güvenliği ile ilgili tüm mesleklerden istihdam sağlanmalı, denetimleri gereği gibi yürütecek yapılanma gerçekleştirilmelidir. Ürettikleri ürünleri tüketicilere sunan tüm
üretim yerlerinde konu uzmanlarının yer alması mutlaka sağlanmalıdır. Gıda üretimi insan sağlığını doğrudan etkileyen bir alan olup, uzmanlık gerektirdiği unutulmamalıdır” dedi.
BAKTERİ ANTİBİYOTİKLERE KARŞI DİRENÇLİ
Mide bulantısıyla birlikte
kusma ve ishalle ortaya çıkan, bugüne kadar 17'sinin Almanya'da ve bir kişinin de İsveç'te olmak üzere toplam 18 kişinin ölümüne yol açan E.Coli bakterisinin, antibiyotiklere karşı dirençli gözüktüğü bildirildi.
Almanya'daki
Hamburg-Eppendorf üniversite hastanesinde görevli araştırmacılar yayımladığı yazılı açıklama, ilk analizlerin
Avrupa'da salgına neden olan E.Coli bakterisinin
saldırgan ve antibiyotiklere dayanıklı olduğunu gösterdiğini belirtiyor.
Açıklamaya göre, bakteri ile ilgili elde edilen ilk verilerin onun kökeni hakkında, nasıl geliştiği, nasıl bu kadar çabuk yayıldı ve yaratığı rahatsızlıkların neden bu kadar şiddetli olduğu konusunda bilgi vereceğini ifade ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), E.coli salgınının nedeninin daha önce görülmemiş yeni bir bakteri türü olduğunu bildirmişti. DSÖ, bakterinin ilk genetik diziliminin, bu türün, iki farklı E. coli bakterisinin değişime uğramış şekli olduğunu ortaya çıkardığını kaydetmişti.
DSÖ'nün gıda güvenliği uzmanı Hilde Kruse, yeni türün daha öldürücü ve toksin üretici karakteristiklere sahip olduğunu belirtmişti.
Şimdiye kadar 1500'den fazla kişiye bulaşan bakterinin Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde yayılmakta olduğu tahmin ediliyor.