Türkiye'de 20-30 yıl öncesine kadar çok karşılaşılmayan, ancak stres ve kimyasal etkilerle özellikle kadınları tehdit eder hale gelen tiroid bezi rahatsızlıklarında tıbbi sülük dönemi başlıyor. Genelde iyi huylu tümörler olan, ancak az da olsa kanserleşme riski taşıyan nodüller olarak karşılaşılan hastalık süreci, tiroid bezinde cerrahi müdahaleye kadar gidebiliyor. Sülük yönteminin vücuttan toksinleri atmak için önemli bir enstrüman olduğunu belirten doğal yaşam uzmanı Dr. Suat Arusan, "Siz insana 100 tane ilacı verebilir misiniz? Veremezsiniz. Allah 100 tane ilacı bir hayvanın içine koymuş." diyor.
Özellikle kadınlarda daha yaygın olan hastalık, belirti vermeden kendini gösterdiği için hastaların pek çoğu rahatsızlıklarının farkında bile olamıyor. Tiroid bezinin az ya da çok çalışması nedeniyle ortaya çıkan bu hastalık, bezler üzerinde oluşan tümörlere göre de birbirinden ayrılıyor. Genel olarak bu tümörler iyi huylu olarak biliniyor. Ancak az da olsa bir kısmının kanserleşme riski bulunuyor. Bu durumda da ömür boyu süren bir ilaç kullanımı ve hastanın kendini koruması gündeme geliyor.
ÇANTASINDA TİROİD İLACI TAŞIMAYAN KADIN YOK
Sağlık Bakanlığı'nın yönetmeliği ile hastanelerde artık tamamlayıcı tıp uygulamaları adı altında bazı yöntemler, uzman doktorlar tarafından hastalara uygulanıyor. Bunlar arasında sülük tedavisi de bulunuyor. Doğal yaşam uzmanı Dr. Suat Arusan, tıbbi sülük (hirudoterapi) uygulaması hakkında uzman isimlerden biri. Tiroid'in patlama yapar derecede arttığını ve neredeyse çantasında tiroid ilacı taşımayan kadının kalmadığını belirten Arusan, bunun sebeplerinin iyi araştırılmasını, tedavinin de buna göre yapılması gerektiğini açıklıyor.
'YAPIŞMAYAN TAVALARDA KİMYASAL MADDELER, TİROİDİ BOZUYOR'
Tiroid rahatsızlıklarına neden olan üç önemli faktörü sıralayan Arusan, "Başta stres var. Buna amalgam diş dolgularından yayılan civa ekleniyor. Diğeri de, yapışmayan tavalardaki tiroidi bozan kimyasal maddeler." tespitini yaptı. Arusan, "Tiroid hastalığında neden büyük bir patlama var? Önce bunu konuşmak gerekiyor. Tıbbın birinci görevi hastalandırmamaktır ama buna rağmen hasta olunmuşsa.. Mesela nodül oldu, haşimato tiroidi, bağışıklık sisteminin tiroid ile yaptığı savaşın adıdır. Doğal beslenmeye dönülmesi çağrısı yapıyoruz. Sanayi ürünlerinden mümkün mertebe uzaklaşın ya da en azından bu ürünler organik dediğimiz yapıda oluşturulmalıdır. Anneannemizin sofrasına, Osmanlı sofrasına, kısacası Tıbbı Nebevi gerçekliğine dönmemiz gerekiyor. Bunlar bizi hastalıktan korumak için çok önemli değerlerdir. Önce koruyucu hekimliğin unsurlarını yerine getirmemiz lazım, sonra neden hasta olunduğunun cevabı bulunur." değerlendirmesinde bulunuyor.
Hastalığın tedavisi aşamasında bitkisel yöntemlerin de uygulanabildiğini hatırlatan Arusan, sülük tedavisinin de bu destek amaçlı uygulamalardan biri olabileceğini belirtiyor. Bu yöntemlerin insan vücudundaki toksinleri atmasına yardımcı olduğunun altını çizen Arusan, "Gerek nodül olsun, gerek diğer fonksiyonlar olsun detoks yapar bu tedaviler. Vücuttan toksinleri atmak için önemli parametreler elimizdeki. Bunların kullanılması ama öncelikle koruyucu hekimliğin uygulanması. Tıbbi sülük dediğimiz şey ayaklı bir eczane gibi. İçinde 100'ün üzerinde biyoaktif madde vardır. Bunlardan üretilmiş bir çok da ilaç var, Türkiye'de kullanılmasa da. Pek çok hastalıkta uygulanabilir ve bu biyoaktif maddelerden bir kısmı sinir uçlarını uyarabilir, bir kısmı pıhtıları eritir, bir kısmı damarları genişletir, bir kısmı ödemi kaldırır." ifadesini kullanıyor.
'TÜRKİYE BUNU YENİ HATIRLIYOR, OYSA DÜNYAYA BİZ ÖĞRETMİŞTİK'
Tıbbi sülüğe sadece 'kan emdirme' yöntemi olarak bakılmaması uyarısında bulunan Arusan, "Sülüğün kam emmesi bir sonuç. Kan emiyor ama siz insana 100 tane ilacı verebilir misiniz? Veremezsiniz. Yani Allah 100 tane ilacı bir hayvanın içine koymuş. Hiç bir yan etkisi olmayacak şekilde, en fazla alerjik reaksiyonlar şeklinde küçük çaplı etkileri olabilir. Yan etkisi yoktur. Türkiye bunu yeni hatırlıyor. Aslında bunu dünyaya öğreten milletiz. Hangi milletin İbni Sina'sı, Merkez Efendi'si, Akşemsettin'i var?" diyor.
Tıbbi konularda çağdaş yöntemlerin sonuna kadar kullanılması ama bunan yanında tamamlayıcı tıp uygulamalarından da yararlanılması gerektiğini belirten Arusan, tarih boyunca uygulanan tıp yöntemlerinin bir konsensüs haline getirilip uygulanabileceğini ifade ediyor. Arusan sözlerine şöyle devam ediyor: "Bunu yaparken de hiç kavgaya gürültüye gerek yok. Yerli yerinde olmak şartı ile bütün bunları bu programın içine almak lazım. Dolayısıyla bunları kavga gürültü konusu yapmadan, her doktor arkadaş kol kola vermeli. İlim sonsuzdur, dün doğru dediğimiz bir şeyin bugün yanlışlığını, yanlış diye gördüğümüz bir çok şeyin doğru olduğunu görüyor değil miyiz."