Türkiye'nin bazı bölgelerindeki yağış ve yaşanan sel felaketinin ardından
hasar tespit ve onarım çalışmaları sür
erken, sel sonrası oluşan birikinti, çamur ve kirliliğin
toplum sağlığı için tehdit oluşturduğu, özellikle seli takip eden 4 haftaya dikkat edilmesi gerektiği bildirildi.
Mersin Üniversitesi (MEÜ)
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana
Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Öner Kurt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sonuçları en ciddi
doğal felaketin sel baskınları olduğunu söyledi.
Sel sonrasındaki ilk 3 günde
enfeksiyon görülmezken, 4'üncü günden itibaren bölgede daha önce az sayıda görülen hastalıkların salgın yapabileceğini ifade eden Kurt, ''
Salgın süresi 4'ncü günden 4'üncü haftaya kadar uzamaktadır. Bu nedenle sel baskınlarını yaşandığı bölgelerde salgın tehlikesine karşı gerekli tedbirler alınmalıdır'' dedi.
Sel baskınlarının getirdiği olumsuzlukların toplumu olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Kurt, şöyle konuştu:
''Sel baskınları toplumun altyapı hizmetlerini bozarken, toplumsal düzende kesintiler yaşanmakta, suların kirlenmesine, kanalizasyon sistemlerinin etkilenmesine,
toprak altında saklanan kimyasalların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Bu da
kolera, tifo, dizanteri ve hepatit A gibi su ve
besin kaynaklı ishalli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu nedenle sağlıklı su sağlanması ve atıkların uygun şekilde uzaklaştırılması, ishalli hastalıklarda enfeksiyonun önlenmesi büyük önem taşımaktadır.''
Kurt, ayrıca, sel sonrasında weil hastalığında da artış gözlenebildiğini ifade ederek, ''fare idrarının sel sularına karışması, hasarlı ciltten weil hastalığı etkeninin bulaşmasına yol açabilir. Bu hastalık da tanısı erken konulup
tedavi olmazsa sarılık, böbrek,
karaciğer yetmezliği gibi istenmeyen sonuçlar meydana gelebilir'' dedi.
Kurt, atık sularının içindeki sıvı ve katı atıkların cilde temas etmesi sonucu
deri enfeksiyonlarında da artış ve tetanos vakaları ortaya çıkabileceğini, sel sularının ciltle temasının önlenmesi konusunda eğitim verilmesi, cildin sık sık sabunlu suyla yıkanması gerektiğini kaydetti.
-SALGIN HASTALIKLARA DİKKAT-
İlk 3 günün ardından sel yaşanan bölgelerde daha önce az sayıda görülen hastalıkların salgın yapabileceğini belirten Kurt, şöyle devam etti:
''Sel bölgesindekilere mutlaka günlük ihtiyacı kadar (kişi başına günde 15 litre)
temiz su sağlanmalı. Su şebekeleri gerekli incelemeler yapıldıktan sonra kullanılmalı.
İçme suyu gereksiniminin öncelikle ambalajlı sularla karşılanması hem pratik, hem de sağlıklı olacaktır. Suların sürekli dezenfeksiyonu sağlanmalı, sağlıklı olmayan sular için de evlere
klor tabletleri dağıtılmalı.''
Kurt, özellikle gebe ve çocukların aşılanmalarının aksatılmadan sürdürülmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Sel sırasında toprak, çamur ve benzeri durumlar ile kirlenmiş, derin yarası olanlara mutlaka tetanos aşısı yapılmalıdır'' diye konuştu.
Sel baskınının ev ve eşyayı etkilemesinin, sel geçtikten sonra da etkili olacağını savunan Kurt, ''Bu durum, sağlık sorunlarını uzun döneme yayar. Bu arada, sel sırasında yaşanan sağlık sorunlarının zamanında tedavi edilmemesi, sorunları ağırlaştırırken, tedaviyi de zorlaştırır'' dedi.
Kurt, sel baskınlarının olduğu yerlerde incelenmek üzere periyodik olarak su numuneleri alınması ve içme suyu klorlaması yapılması gerektiğini de vurguladı.